Gruplar ve Sosyal Etkileşim-3: “Algılarınıza saygı duyun, şapka çıkarın ama onları o kadar da abartmayın”

Sevgili Bilim ve Ütopya portal okuyucularına yeniden merhabalar. Nisan ayının benim için kongreler konuşmalar ve toplantılar ayı olması nedeni ile yazılarımıza ufak bir ara vermiş olduk, şimdi yeniden birlikteyiz. Kaldığımız yerden devam edebiliriz.

Portaldaki bir önceki yazımızda “Gerçeklik algımız gerçek olmayabilir” başlığı ile dış dünya sinyallerinin beynimize ulaşması ve elektriksel-kimyasal yollarla idrak halini alması sürecinin bildiğimiz anlamda dış gerçekliği birebir yansıtmayabileceğini vurgulamıştık(1). Şimdi, bu yazı dizisini yazmamızın esas konusu olan “grup” olmamızın ve kültürün algımıza etkisinden bahsedeceğiz.


redsearch.org/images/p/synaps

Evrimsel olarak insanın diğer türlere göre sahip olduğu en önemli yetenek ve özelliklerinden biri grup halinde yaşaması ve organize olmasıdır(2). Günümüzün kültürel gelişmişliği ve modern yeteneklerimizi tamamen ekip çalışması özelliğimize borçluyuz. Oysaki ne kuşlar kadar yükseğe uçabiliyor, ne balıklar kadar suda kalabiliyor ne de çita kadar hızlı koşabiliyoruz. Ama “dil” yeteneğimiz ile zihin-kuramı becerilerimiz (dedikodu yapabilmek de bunun parçası) ve sosyal becerilerimiz bizi gemiler, uzay araştırmaları, uçaklar ve maalesef, başka hiçbir organizmanın sahip olmadığı kitlesel ölümlere bir düğme ile neden olabilecek kapasitede silahlar yapabilir hale getirmiş durumda… Tüm bunlar bizim sosyal yeteneklerimiz ve grup becerilerimiz sayesinde.

https://www.irishtimes.com/news/world/us/nasa-spacecraft-phones-home-after-far-flung-flyby-1.3745395

Kültürel (dilsel) evrimin biyolojik evrimimizin çok çok önünde olduğu bilinen bir gerçek. Ne var ki bugünkü gelişkin yeteneklerimiz olmasa bile, bu sosyal-grup özelliklerimiz aslında biyolojik evrimimizin bir ürünü. Dolayısı ile grup psikolojisi ve grup içi roller ile grubun normlarının belirleniş kodları bizim çok derinlerimizde işlenmiş durumda ve halen günümüz modern dünyasında dahi bu kodlar ile yaşıyoruz.  Tüm bunlardan kaynaklı birkaç bilgiyi burada paylaşmanın tam zamanı. Farkındasınızdır ya da değilsinizdir bilmiyorum ama şu bilgi hakkında ne düşünürsünüz?

İnsanlar, grubun içinde yaygın olanı uygulama, fikirleri benimsemeye yatkındır(3).

Bu bilgiyi biraz spekülatif bir hale getireyim. Ama hala doğru olacak:
İnsanlar, yanlış ve mantıksız da olsa grubun içinde yaygın olanı uygulamaya ve fikirleri benimsemeye yatkındır. 

Biraz daha spekülatif ama hala doğru bir cümle geliyor:
İnsanlar, öncesinde yanlış ve mantıksız olduğunu bilse bile grubun içinde yaygın olanı uygulamaya ve fikirleri benimsemeye yatkındır.

Çünkü bizler sosyal memelileriz ve grup normları ile uyumlu olmak bizim için son derece yaşamsaldır. Kodlarımızda hayatta kalmak için grupla uyumlu olma dürtüsü bulunur. İnsanlar başka insanlarla temas halindeyken, onların gözlerine bakarken ve diğerleri ile oyun oynarken-sosyalleşirken güvende hissederler. Diğer insanlardan izole hale gelen memeliler, çeşitli zihinsel becerilerinde bozulmamalar yaşayabilirler(4).  

https://usabilla.com/blog/culture-impact-ux-design

Grubun normlara etkisine dönersek, kültür de grubun yazılı olmayan kodlarıdır. Bugün grubun normlarında tarihsel geçmişin olduğu gibi, grubun liderinin söyleminin önemli bir bileşen olduğunu biliyoruz

Dolayısı ile düşünce ve duygularımız doğrudan yaşadığımız, maruz kaldığımız kültürden, gruptan ve liderden doğrudan etkilenmektedir. Düşünce ve duygularımızın ötesinde, “algılarımız” da bu şekilde etkilenmekte.  Burada yine bu yazı dizisinin temel okuması olan Muzaffer Sherif’e dönersek, bugün pek çok başka araştırma ile gösterilen bu bilgiyi anlatan kült kitabından otokinetik deneyini aktarmaya çalışalım(5). Öncelikle otonetik etkiyi tanıtalım:

“Işık, deneyi yapan tarafından denetlenen uygun bir kapağın açılmasıyla deneydeki kişiye gösteriliyordu. Denek ile ışık arasında beş metre vardı ve üzerinde telgraf kutusunun bulunduğu bir masaya oturtulmuştu. Şu talimat yazılı olarak verilmişti: Tamamen karanlık olunca, size HAZIROL işareti vereceğim ve siz ışık noktasını göstereceksiniz. Kısa bir süre sonra ışık oynamaya başlayacak. Işığı görür görmez düğmeye basınız. Birkaç saniye sonra ışık kaybolacaktır. Işığın kat ettiği mesafeyi bana bildiriniz. Tahminlerinizi mümkün olduğu kadar doğru yapmaya çalışınız. Talimat deneğin genellikle izleyeceği yolu özetlemektedir. Işık verildikten kısa bir süre sonra, denek düğmeye bastığı zaman ayarlama aracı hafif, ama duyulabilir bir tiktak sesi çıkararak deneğin otokinetik hareketi gördüğünü belli ediyordu. Deneydeki kişinin hareketi görmeye başladığını belirtmek için düğmeye basmasından sonra geçen zaman tüm deneylerde iki saniyeydi. Işık, fiziksel bakımdan geçen tüm süre içerisinde sabitti ve deneyler sırasında hiç yerinden oynatılmamıştı. Işık kaybolduktan sonra, deneydeki kimsenin geçirdiği deneyime göre ışığın hareket ettiği mesafeyi söyledi. Otokinetik etkileri doğuran koşullar denencemizi sınamamız için eksiksiz bir deneysel durum sağlamaktadırlar. Otokinetik etkiyi kolayca elde edebiliriz. Tümüyle karanlıkta, aydınlanmamış kapalı bir odada veya dışarıda görünür başka ışıkların olmadığı bulutlu bir gecede olduğu gibi ince tek bir ışık her yönde hareket ediyormuş gibi yanıltıcı olabilir. Eğer ışık noktasını bir kimseye yineliyerek işaret edecek olursanız, özellikle ışık ile kendisi arasındaki mesafeyi bilmiyorsa, ışığı her defasında odanın içinde farklı yerlerde görebilir. Otokinetik etkinin deneysel olarak yaratılması, kişinin bunun etkisini bozmak için araçlar kullanmadığı takdirde ayrıcalıksız, çok doğal, çok kolaydır.”

Otokinetik etki üzerine kurulu deney:

  • İlk aşama: Denekler tek tek zifiri karanlık bir odaya alınmışlardır ve aynı noktadan bir ışık belirli aralıklarla gösterilmiştir. Deneklere ışığın hangi yöne doğru ve ne kadar aralıklarla hareket ettiği sorulmuştur. Her denek bir yön ve değişik aralıklar söylemiş (3-5-15 cm gibi) ama sonunda kendine göre standart (6-8 cm arası) bir mesafe tespit etmiştir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta ışığın hiç hareket etmediğidir. 
  • İkinci aşama: Denekler gruplar halinde odaya alınmış ve kararlarını yüksek sesle vermeleri istenmiştir. İlk deneğin fikir belirtmesiyle birlikte kararlarda değişme olmuş ve ortak bir grup standardı geliştirilmiştir. Burada liderin belli olmadığı gruplarda ilk söze girenin muhtemel lider olarak belirebileceğine dikkat çekmek gerekmektedir.
  • Üçüncü aşama: Denekler yine tek tek odalara alınıp fikirleri sorulmuştur. Denekler bu kez grup halinde geliştirdikleri standarda göre (ikinci aşamadaki) ışığın yön ve mesafesini söylemişlerdir. 
    1. aşamada kişisel standart oluşur.
    2. aşamada grup standardı oluşur.
    3. aşamada kişi, grup standardını kullanır.
  • Işık sabit olduğu halde otokinetik ilüzyon ile yerinden oynadığı hissine kapılan katılımcılara ne kadar kımıldadığı sorulur ve yanıt sözel olarak alınır. Deney tekrarlandıkça yanıtların giderek birbirlerine yaklaştığı saptanmıştır. Grup illüzyonik bir algı konusunda bile norm oluşturma eğilimdedir! Bu deneyin farklı bir versiyonu olan Asch’ın uyum deneylerindeki sonuçlar daha da vahimdir. Bunu da bir sonraki yazımızda tartışmayı sürdürelim.

Şimdilik, özetle: Algılarınıza saygı duyun, şapka çıkarın ama onları o kadar da abartmayın :)

Kaynaklar

  1. https://www.bilimveutopya.com.tr/makale/gruplar-ve-sosyal-etkilesim-2-gerceklik-algimiz-gercek-olmayabilir
  2. https://www.bilimveutopya.com.tr/en-sosyal-hayvan
  3. Huddy, L., Sears, D. O., & Levy, J. S. (Eds.). (2013). The Oxford handbook of political psychology. Oxford University Press.
  4. https://dusunbil.com/sosyal-tecrit-ve-zihinsel-hastaligin-donusumlu-iliskisi/
  5. Şerif, M. (1985). Sosyal kuralların psikolojisi. Alan Yayıncılık.

 

Etiketler