“Evde Kal”mak ve karantina ruh sağlığını etkiler mi?

Pek çok insan için bir ilk olan “evde kal” sloganı ve sokağa çıkmanın kurallara bağlanması, pandemilerde sık karşılaşılan önlemlerdir. Özellikle bu dönemde karantina ve izolasyon uygulamaları ile temasın azaltılması kritik bir önlem olarak durmaktadır. Karantina, bulaşıcı bir hastalığın yayılmasını sınırlamak için, hastalığa maruz kalmış olan kişilerin hareketlerinin ayrılması ve kısıtlanmasıdır. Karantina ve izolasyon terimleri, bazen birbirinin yerine kullanılabilmesine rağmen, karantina, hastalık teşhisi konan insanlar için geçerli olan izolasyondan farklıdır. Özellikle yeni bir bulaşıcı hastalık salgınının erken aşamalarında karantina, çok sayıda insana uygulanabilir. Örneğin, 2003 yılında Şiddetli Akut Solunum Sendromu (SARS) salgını sırasında Toronto'da, teşhis edilen her vaka için 100 kişi karantinaya alınmıştı. COVID19 salgınının ilk aşamalarında Çin'deki tüm şehirlerin karantinaya alınmasına tanıklık edilirken, Çin'den ayrılan binlerce yabancı uyruklunun da ülkeden memleketlerine döndüklerinde karantinaya girmeleri istenmiştir. Karantina uygulamalarının etkisi ile ilgili pek çok eleştiri olsa da karantina, salgın hastalıkların önlenmesi veya kontrol altına alınması için halen önemli bir yöntemdir.

Karantinaya alınan bireylerde görülen genel psikolojik belirtiler; depresyon, stres, çökkün ruh hali, sinirlilik, uykusuzluk, travma sonrası stres belirtileri, öfke ve tükenmişliktir. Karantina döneminde bu olumsuz psikolojik etkiler şaşırtıcı olmasa da, karantinanın psikolojik etkisinin aylar veya yıllar sonra da görülebilmesi önemli bir zorluktur. Karar alıcıların, karantina planlama sürecinin bir parçası olarak bu özellikleri de göz önünde bulundurmaları gerekir. Karantina, bulaşıcı bir hastalığın yayılmasını önlemek için başvurulan halk sağlığı önlemlerinden biridir ve karantinadakiler için önemli psikolojik etkilere sahiptir. Genel olarak, karantinanın psikolojik etkisinin geniş kapsamlı, önemli ve uzun süreli olabileceği düşünülmektedir. Bu, karantinanın kullanılmaması gerektiğini göstermez; karantina uygulamamanın ve hastalığın yayılmasına izin vermenin olası sonuçlarının psikolojik etkileri elbette ki bu bulgulardan daha kötü olabilir.

Bilimsel araştırmalara bakıldığında karantinaya uyum %0 ile % 92,8 arasında değişmektedir. Uyum kararlarını etkileyen veya bunlarla ilişkili olan ana faktörler şunlar olarak belirtilmiştir:

Hastalık ve karantina protokolü

  • Sosyal Normlar
  • Karantina Ve Algılanan Hastalık Riski İle İlgili Bilgi
  • Karantinaya İlişkin Algılanan Faydalar
  • Malzeme Tükenmesi
  • İşsiz Olmanın Mali Sonuçları
  • Karantinada Olma Uygulamaları Hakkında Bilgi

Bu faktörlerin ayrıca el yıkama, maske takma, kalabalıklardan kaçınma ve aşılama gibi bulaşıcı hastalıklarla ilgili diğer koruyucu sağlık davranışlarına da uyumu etkilediği bulunmuştur.

Dolayısı ile karantina ve benzeri uygulamalar ruh sağlığı için önemli riskler barındırmakla birlikte, bu konuda uyumu artırıcı önlemler alınabilir. Toplum sağlığı için gerekli olduğu durumlarda tüm bu risklerle birlikte düşünülerek denge halinde uygulamaların sürdürülmesi ve ruh sağlığı profesyonelleri ile sürekli temasta kalınarak planlamaların yapılması bu süreçte zararı en aza indirecektir.

 

Etiketler