Ruhsal travmanın belirtileri, doğası ve geleceği ile ilgili konulardan Bilim ve Ütopya‘nın web portalındaki bir önceki “Travma terapileri, iyileştirim ve sağkalım” başlıklı makalede detaylı bir şekilde bahsetmiştim(1). Şimdi o yazıda, başka bir yazının konusu olarak belirttiğim ruhsal travma belirtilerinin evrimsel doğasına dair görüşlerden bahsedeceğim. Bu yazıda temel olarak evrimsel psikiyatri ile ilgili Martin Brune’nin Evrimsel Psikiyatri ve Psikosomatik Tıp isimli kitabının ruhsal travma bölümünden yararlandım, ilgilenenlere bir yaklaşım olarak fikir edinmeleri için öneririm(2).
Hatırladığınız gibi ruhsal travma gerçekten kötü bir olay veya kötü algılanan herhangi bir olaydan sonra ortaya çıkan; insan düşünmek istemese de zihni meşgul eden olumsuz düşünceler, duygusal karmaşa, normalde rahatlıkla bulunacağı yerlerden kaçma-sakınma ve kolay irkilme-uyarılma gibi belirtilerle seyreder(3). Ruhsal travma en sık depresyon, en belirgin de Travma Sonrası Stres Bozukluğu(TSSB) dediğimiz hastalıklara neden olur(4). Organizmamızın başka bir sisteminden örnek verirsek, vücutta fazla ve işlevsiz antikor birikimi durumlarında bilindiği gibi bazen sistemsel bir soruna yol açıp alerjik reaksiyonlar oluşabilir (5). Aynı şekilde bizim ruhsal(psikolojik) sistemimiz de, stresli olaylardan sonra depresyon veya TSSB belirtileri ile, ruhsal travma yaşayan bünye için hayatı katlanması zor hale getirebiliyor(6). Biz psikiyatristler ve psikoterapistler de bilimsel kanıtlanmış yöntemlerle bu belirtileri yatıştırabiliyoruz. Peki, mikrop girince antikor üreten vücudumuz stres altında neden depresyon üretiyor olabilir?
Ruhsal travma sonrasında beyinde aktifleşen ve pasifleşen yerleri artık epeyce biliyoruz. Kabaca bakarsak ruhsal travma yaşayan kişilerin “amigdala” denilen alarm bölgesi travmadan yıllar sonra bile hala alarm çalıyor (yoğun çalışıyor). Travma terapisi yapılmadan önce insanlarda amigdala bölgesi, hatta özellikle amigdalanın sağ tarafı çok yoğun işlev görürken, beyinde konuşma ile ilgili Broca alanı daha az çalışıyor. Fakat tedaviden sonra beynin alarm bölgesi sakinleşiyor ve acılar konuşulabilir hale geliyor. Konuşma ile ilgili olan Broca alanı yeniden kendine geliyor, yeterince çalışıyor(7).Tabii tam olarak gerçekleşen şeyler bu anlatıdan biraz daha karmaşık. Bununla birlikte insanın ruhsal travmadan sonra yaşadığı tüm belirtiler, duygular ve düşünceler aslında insan vücudunda gerektiği zaman aktifleşsin diye bulunan belli yapılarla işleyen mekanizmanın olağan parçası. Bu belirtiler sistemimizde, var olduğumuzdan beri bulunan kritik sistemler. Peki , örneğin insanda, on binlerce yıldır sistemde sağlam yer etmiş bu mekanizmanın bazen alarm halinde kalıyor olması ne gibi bir işlev görüyor olabilir?
Aslında TSSB, çeşitli savunma stratejilerinin birleşimi olarak görülebilir. TSSB adım adım organize olan çeşitli savunmalar barındırır. Travma belirtilerini düşündüğünüzde bu savunmalar aşırı tetikte olma, riskle ilişki olabilecek durumlardan kaçınma, artmış dikkat içeren hareketsizlik hali, geri çekilme, agresif savunma ve donup kalma gibi durumları kapsamaktadır. Hepsi milyonlarca yıl önce omurgalı atalarımızda evrimleşmiş bu stratejileri, eski hayatta kalma mekanizmaları olarak da kavramsallaştırabiliriz. Doğrusu TSSB’nin, yavruları annelerden erken ayrılan, küçük kafeslerde izole yaşayan, tıbbi araştırma için tekrarlanan uyuşturulmalardan sonra travma yaşayan primatlarda, yani diğer memelilerde de oluştuğuna dair çeşitli yayınlar mevcut(2).Yani travma belirtileri insan dışındaki canlılarda da mevcut gibi gözüküyor. Tabii bununla birlikte TSSB’nin savunma mekanizmaları, TSSB’ye özgül değildir. Aynı zamanda kaygı bozuklukları, depresyon ve obsesif kompulsif bozukluk içinde de bu özellikler bulunur(2). Dolayısı ile bu açıdan okursak pek çok bilim adamının artık öne sürdüğü ve gösterdiği şekilde, aslında çoğu ruhsal hastalık için, hatta diğer bedensel hastalıklar için bile ruhsal travma önemli bir yer barındırır(8). Zeminde olan hastalığın ortaya çıkmasını tetikleyebilir, olan hastalığı kötüleştirebilir veya doğrudan bunların ortaya çıkmasına neden olabilir. Ruhsal travma tedavileri diğer hastalıklarda da iyileşme yönünde önemli katkılarda bulunur(9). Bu da başka bir yazının odaklanılmış konusu olsun.
Ruhsal travma yaşayan kişilerde gördüğümüz aşırı dikkatli olma ve sürekli alarm hali, olası tehlikeleri tespit etmeye yardım ediyor olabilir. Bu nedenle öncelikle uyanıklık, uykuların kaçması ve kolay irkilme organizmayı tehlikelere karşı tetikte tutan bir “hazırlık işlevi” görüyor olabilir(2).Zihnimizi en ilkel, orta ve en gelişmiş bölümler şeklinde üçe ayırırsak, insanı insan yapan bölüm olarak frontal lobu gösterebiliriz. Kaçınma, savaştan kaçınarak enerji tasarrufu sağlayan zihnimizin ilkel bölümlerinin nispeten ilkel bir yanıtıdır(7). Kaçınma-sakınma, bir saldırıya maruz kalmadan (gerçek veya hayali) önleyici bir durumdur(2).Kaçınma başarısız olursa ve karşılaşma tehdidi yaklaşıyorsa veya kaçınılmazsa, dikkatli hareketsizlik meydana gelebilir. Bu uyanıklık hali; dikkat, kalp yavaşlaması ve ağrı duyusunda azalma ve irkilmeyi içerir. Dikkatli hareketsizlik veya donakalma (şok hali); organizmayı çekilme, kaçma, agresif savunma veya rahatlama dahil olmak üzere farklı yollardan birini seçmeye hazırlar. Geri çekilme ve kaçma, kaçınmaya-sakınmaya benzer ama artık algılanan bir tehdit vardır. Agresif savunma, öfkenin baskın gelmesi durumunda savaşmayı-kavga etmeyi içerir. TSSB hastalarında, sık şikayet olarak tahammülsüzlük, sinirlilik ve öfke patlamaları bu gözle görülebilir(2).Başka bir yöntem olan, saldırgana karşı müzakere eder gibi kısmi teslim hali, devam eden tehdide karşı, kısmen karşı koyucu bir cevaptır. Tehdidin kaynağına, yani zarar veren faille savaşa ara vermek gibi de düşünebiliriz. Bu baskın bir saldırgandan kaçınmanın olanaksız olduğu durumlarda ortaya çıkar. Bu nedenle zihnimiz, bir savunma olarak yaşadığımız kötülüklere karşı, belki de bu kez onları yenebilmek adına, yeniden benzer kötülüklere maruz kalmak konusunda bizi daha savunmasız ve hassas hale getiriyor olabilir. Bu organizmamızın otomatik cevabıdır fakat travma yaşayan insanlar, geçmişte takılı kalıp yaptıkları veya yapmadıkları davranış için sürekli kendilerini suçlarken bulurlar. Halbuki bu bilinçli olmaktan öte ruhsal travmanın ve insan organizmasının doğasında bulunan savunma sistemlerinden yalnız biridir(2)Tonik hareketsizlik (kasılı kalakalma), yakınlarda gerçekleşmesi beklenen yıkıcı tehdidin bulunduğu durumlarda ortaya çıkan son çaredir .Bu kaslarla ilgili olabildiği gibi, zihinle veya duygularla ilgili bir donakalma olarak da düşünülebilir. Bunu bir fenomen olarak incelediğimizde kabaca en belirgin haline psikiyatride “disosiasyon” diyoruz. İnsan TSSB araştırmalarında cinsel saldırı mağdurlarında donakalma ve hareketsiz kalakalma diğer insanlara göre daha sık bulunmuştur (2).Ayrıca somatik deneyimleme olarak bilinen yeni psikoterapi yöntemini geliştirirken araştırmacıların gösterdiği gibi doğada ölü numarası yapma – sabit kopmuş donakalmış hal önemli bir hayatta kalma stratejisidir.(10) Birlikte incelendiğinde TSSB ile ilişkili belirtileri yaşayanların, yaşamı tehdit eden olayların deneyimlenmesi sonrasında aşırı savunma gösterdikleri, böylece içselleştirilmiş çaresizlik ve dehşeti çok yoğun hissetikleri ve böylece gelecekte yeniden travmatizasyondan kaçınma yollarını aradıkları düşünülmektedir. Bu nedenle zamanla TSSB belirti ve semptomlarının gelişmesi ile (bazen geç de çıkabilir belirtiler) TSSB semptomlarının sürekliliğini açıklayan olası bir mekanizma (TSSB olan birçok kişi bunu sağlamada başarısız olsa da) özerkliği koruma ve potansiyel tehdit üzerindeki kontrol edilebilirliği elde etme çabasına dayanıyor olabilir.
İlginç bir şekilde geleneksel kültürlere atalarımızın “evrimsel uyumluluk ortamları” için model toplumlar gibi bakarsak, TSSB’nin nadir olmadığını ama belirtilerin daha az şiddetli olarak görüldüğünü görebiliriz. Bazı toplumlarda önemli sayıda kişi, cinayetle (Ache halkının yaklaşık yüzde 30'u, Kung San'daki çocukların yüzde 4’ü) veya savaşla (yüzde 25'i Yeni Gine'deki Melanezya erkeklerinin yüzde 25’i) öldürülse de, bu kültürlerde saldırı ve şiddetin yaygınlığı dolayısı ile TSSB Kung San'da rapor edilmiştir, ancak bu toplumlardaki belirtilerde kaçınma davranışı daha az görülmüştür. Yani bu savunma stratejileri listesindeki bazı sistemler kimi durumlarda daha az çalışıyor gözükmektedir. Yasın tutulabiliyor olması ve yas ritüellerinin yaşanabilmesi birçok kişinin daha şiddetli travma sonrası belirtiler geliştirmesini önleyebilir. Geleneksel kültürlerden gelen bu kavrayışlar, travma ile baş etmek için kültürümüzdeki uygulamalara ışık tutabilir. Travma geçirten bir olay sonrası sosyal desteğin olmaması, stres yaşantısının sürmesine ve TSSB sendromuna yol açmaktadır. Örneğin ruhsal travma yaşatan biri çevresi tarafından suçlayıcı ve değersizleştirici yaklaşımlarla çok daha ağır belirtiler gösterebilir. Özetle TSSB yaşamı tehdit eden olaylara karşı eski ve yakın zamanda evrim geçirmiş savunma mekanizmaları ile karakterize, heterojen bir durumdur. TSSB ile ilişkili olarak bazı belirtiler, aslında pek çok farklı ruhsal bozuklukta da serpme şeklinde görülebilir. Ağır vakalarda ise işlev kaybına neden olabilir (2).
Bütün bu anlatıyı şöyle kısa bir öykü ile düşünmek, anlatının zihnimizde bütüncül bir yer etmesini sağlayabilir. 10 bin yıl önce bir ormanlık alanda yaşayan bir topluluk düşünün. Bu topluluğa bir aslan saldırsa ve bir çocuğu yaralarsa, bu eski çağlarda yaşayan insan grubunda olabilecek psikolojik belirtileri inceleyelim. Bu olaydan sonra tipik olarak ne yaşanacaktır? İnsanlar kedileri bile aslan sanacak, günlerce kabuslar görecek, uykuları kaçacak, en ufak bir sesle irkilecek, düşünmek istemese bile aslanla ilgili olumsuz düşünceler düşünürken kendilerini bulacak hatta bir kısmı depresyona girecektir. Hatta bu grup, olayı diğer insanlara sürekli anlatacak ve anlatım yoluyla diğerleri de travmatize olacaktır. Kolay irkilme, kaçma, kaçınma, abartılı bir alarm ve sinyal olarak onların enerjilerini soğuracaktır. Fakat hayatta kalma ihtimalleri en azından kısa vadede artacaktır. Tehlike durumunda kolayca uyarılan, tabii sıklıkla yanlış yere de çalan bir alarm sisteminin gerçek tehlike geldiğinde çalmaması mümkün olmayacaktır. Grup buna hazırlanıyordur. Geçmişte internetin, kitapların olmadığı ve sistemleşmiş kültürlerin bu kadar gelişmediği dönemlerde bu belirtilerin türümüzün hayatta kalımında gerçekten çok büyük yer etmiş olması mümkün. Fakat bunlar, bugünkü insan türü için o kadar şart olmayabilir. Hatta, yine bugüne bakarsak, uzun vadeli durumu analiz edip bir çözüm bulmak konusunda da travma belirtileri insanları kötü etkiler, kaçma-sakınma ve flaşbek belirtileri tehlikeden kaçınarak yeni bilgiler edinmemizi engellemektedir. Bu yüzden ruhsal acı çeken insanlara psikoterapi öneriyoruz. Bununla birlikte artık türümüze karşı savunmasız kalan doğayı düşündüğümüzde aslında doğanın travma belirtileri yaşaması ve biraz kaçma, kaçınma, öfkelenme yaşantılarını deneyimlemesi gerekebileceğini düşünmeden de edemiyorum. Dolayısı ile dünya üzerinde kontrol edilebilirlikten yoksun bir güç elde etmiş olan insanoğlu için ruhsal travmanın doğasını ve anlamını analiz edip canlılık ve dünyanın varoluşu ve sürdürülebilirliği üzerinde aktif bir felsefe üretmek için kritik bir yüzyılda olabiliriz.
Kaynaklar
1. Yaşar AB. Travma terapileri, iyileştirim ve sağkalım 2018 . Available from: http://www.bilimveutopya.com.tr/makale/travma-terapileri-iyilestirim-ve-sagkalim
2. Brüne M. Textbook of evolutionary psychiatry and psychosomatic medicine: The origins of psychopathology. Oxford University Press; 2015.
3. Kessler RC, Rubinow DR, Holmes C, Abelson JM, Zhao S. The epidemiology of DSM-III-R bipolar I disorder in a general population survey. Psychol Med. Cambridge Univ Press; 1997;27(05):1079–89.
4. Tural Ü, Önder E, Aker T. Effect of depression on recovery from PTSD. Community Ment Health J. Springer; 2012;48(2):161–6.
5. Dannaeus A, Inganäs M. A follow‐up study of children with food allergy. Clinical course in relation to serum IgE‐and IgG‐antibody levels to milk, egg and fish. Clin Exp Allergy. Wiley Online Library; 1981;11(6):533–9.
6. Hammen C. Stress and depression. Annu Rev Clin Psychol. Annual Reviews; 2005;1:293–319.
7. Van der Kolk B. The body keeps the score. Viking New York; 2014.
8. Felitti VJ, Anda RF, Nordenberg D, Williamson DF, Spitz AM, Edwards V, et al. Relationship of childhood abuse and household dysfunction to many of the leading causes of death in adults: The Adverse Childhood Experiences (ACE) Study. Am J Prev Med. Elsevier; 1998;14(4):245–58.
9. Foa EB, Keane TM, Friedman MJ, Cohen JA. Effective treatments for PTSD: practice guidelines from the International Society for Traumatic Stress Studies. Guilford Press; 2008.
10. Payne P, Levine PA, Crane-Godreau MA. Somatic experiencing: using interoception and proprioception as core elements of trauma therapy. Front Psychol. Frontiers; 2015;6:93.