Eski Yunan dilinde söz kavramını vermede “mythos”, “epos” ve “logos” olmak üzere üç sözcük bulunmaktadır. Mythos söylenen ya da duyulan sözdür, masal, öykü, efsane anlamına gelir. Epos, belli bir düzen ve ölçüye göre söylenen, okunan sözdür. Ozanın sözünü tanımlayan epos böylece şiir, destan, ezgi anlamını içermekte ve bugün epik ve epope diye Batılı dillerin hepsinde yer almaktadır. Gerçeğin insan sözüyle dile gelmesi anlamına gelen logos’un da bilim dallarında logos-logia şeklinde kullanılan bir ek halini aldığı görülmektedir. Birbirine karşıt olan mythos ile logos kavramları zamanla “mythologia” sözcüğünde birleşmiştir.
Hitit Mitolojisi
Her ne kadar Herodot mitosu, “tarihi değeri olmayan, uydurma güvenilmez masallar” olarak değerlendirse de, XVII. yüzyılda bilimin sahneye çıkışından itibaren bilim insanları da mitolojiyi batıl inanç ve ilkel zihinlerin ürünü olarak reddetmiş, ancak daha sonra mitin insanlık tarihindeki rolü ve mahiyeti yeniden önem kazanmaya başlamıştır.
19. yüzyılın ortalarına kadar, Hititler hakkındaki bilgimiz Kitabı Mukaddes’in “eski Ahit” bölümünde İsrailoğullarının yerleşmelerinden önce Kenan ülkesinde yaşamakta olan haklar sayılırken Hititlerin de adının geçmesiyle sınırlıydı. Ne var ki Winckler’in Boğazköy’de (Hattuşaş) yaptığı kazılar ve Hitit çivi yazısının çözülmesiyle Hititlerin MÖ 3. binyılın başlarında Anadolu’ya yerleşen ve MÖ 1225 yılına kadar hüküm süren bir imparatorluğun sahibi oldukları anlaşıldı. Söz konusu araştırmalar Eskiçağ Yakındoğu siyasetinde çok önemli bir rol oynayan Hititlerin Sami asıllı olmadıkları da gerçeğini de ortaya koydu.
Yazılı kaynaklardan Asurlu tüccarların MÖ II. bin başlarında Anadolu ile yoğun bir ticari ilişkiye girdikleri ve MÖ 4000 yılından beri Güney Mezopotamya’da Sumerlerin bulduğu ve kullandıkları çivi yazısını Anadolu’ya getirdikleri anlaşılmaktadır.(14) Ancak edebiyatın en önemli araçlarından olan yazının Anadolu’ya Mezopotamya’nın hangi bölgesinden girdiği tartışmalıdır. Eski Asur Ticaret Kolonileri Çağı’nda Hititler de dahil Anadolu’nun yerli kavimlerinin bu Asur çiviyazısını kullanacak medeni düzeye ulaşamamıştır. Yani bu dönemde ayaklarına kadar gelen bu kültür verisini kullanmaya gerek görmemişlerdir. Eski Asur Ticaret Kolonileri Çağı’nda yalnızca yabancı kökenli işadamı Asurlular dışında hiçbir Anadolu kavmi yazıyı kullanmamıştır. Hititlerin ise yazıyı bir devlet kurduktan sonra kullanmaya başladıkları bilinmektedir. Ünal’a göre, “Hitit devleti kurulur kurulmaz ve Babil çiviyazısı alınır alınmaz Hititçe edebi eserlerin birden bire ortaya çıkması, şaşılacak bir olgudur.” Hititlerin yeni bir yazı ile bu kadar çok eser üretmiş olmaları açıklanabilir değildi. Kesin bir şey söylenememekle birlikte bunun bir ön hazırlık safhası ya da Babilli ve Hurrili katiplerin etkisi muhtemeldi.
Boğazköy (Hattuša), Ortaköy (Šapinuwa), Maşathöyük (Tapigga), Alacahöyük (Arinna), Kuşaklı, (Šarišša), İnandık (Hanhana), Tarsus (Tarša) Tel Atçana (Alalah), Ras Şamra (Ugarit), Meskene (Emar) ve Tel el-Amarna’da ele geçen(16) binlerce çiviyazılı tablet sayesinde Anadolu’da yaşayan Hititlerin kültleri, dinsel halk gelenekleri, mitosları, duaları ve yakarışlarına yönelik çok kapsamlı bilgi edinilmektedir.
Dr. Binnur ÇELEBİ
Yazının tamamı Bilim ve Ütopya'nın eylül sayısında...