Doç. Dr. Sıtkı Çağdaş İNAM
Astrofizikçi, Başkent Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü
Evrende bizden daha gelişmiş medeniyetler var ise, bu durumda ya bizi ilgilenilmeyecek kadar önemsiz görüyorlar ya da bir deneydeki ya da koruma altına alınmış bir milli parkın içindeki canlılar gibi ele alıyorlar.
Dünya’nın Evren’in merkezi olduğunun düşünüldüğü ve gökyüzünün yeryüzünden başka yasalara tabi olduğuna inanıldığı binlerce yıl boyunca Dünya’mız dışında yaşamın var olabileceğine dair genel geçer görüşlerin ortaya konulmadığı (daha doğrusu bu tür fikirlerin ortaya konabileceği bir düşünce ikliminin olmadığı) görülebilir. Kopernik’in günmerkezli (helyosentrik) evrene dair fikirlerinin yayılmasından sonra Dünya dışında yaşamın var olabileceğine dair Giordano Bruno (1548-1600) tarafından ortaya konulan fikirler dikkat çekicidir. Bruno, Güneş Sistemi’nde olduğu gibi sayısız başka yıldızın çevresinde de sayısız gezegenlerin var olabileceğini ve bu gezegenlerin de sayısız yaşamlara ev sahipliği edebileceğini açıkça ifade etmiştir [1]. Bu çoklu dünyalar fikri, Bruno’nun o dönemler için en radikal düşünceleri arasında yer almaktaydı ve ne yazık ki kuşkusuz onun idamına giden yolda döşenen başlıca taşlardan biriydi.
Günümüzde olduğu gibi geçmişte de Dünya dışı yaşamla ilgili spekülasyonlar yapmayı sevenler olmuştu. Bilim ile Bilim Kurgu arasındaki ince çizgi üzerinde yer alan bu spekülasyonlar arasında 1820’lerde Bavyeralı astronom Franz von Gruithuisen, Ay’da ve Venüs’de akıllı yaşamın var olduğuna dair yayınlar yapması ve özellikle Ay’da binaları, yolları ve kaleleriyle muazzam bir medeniyetin var olduğunu iddia etmesi ilgi çeken ilk örnekler arasındadır [2]. Tabii yakın komşumuz Ay’da yaşamın var olabileceğine dair çok daha önceleri ortaya atılmış fikirler de mevcuttur [3].
Mars da üzerinde yaşamın var olabileceğine dair ilk spekülasyonların yapıldığı gezegenlerden biridir. 1878 yılında İtalyan astronom Schiaparelli’nin Mars yüzeyinde keşfettiğini belirttiği kanallarla ilgili bulgular, İtalyanca “canale” sözcüğünün İngilizce’ye “channel” yerine “canal” olarak çevrilme azizliğine uğraması sonucunda Percival Lowell tarafından Mars’ta bir medeniyetin var olduğuna dair spekülasyonlarına yol açmıştır [4].
Çağlar ilerledikçe, Evrenin muazzam boyutlarının ve sunduğu çeşitliliğin farkına varıp Dünya dışında yaşamın var olabileceği başka ortamların var olup olmadığı sorusu giderek daha yüksek sesle sorulur olmuştur. 20. yüzyılla birlikte spekülasyonların yerini giderek bilimsel temeli sağlam fikirler ve teknikler almaya başlamıştır.
Yaşam arayışlarına dair çabalar, astronomi ve astrofizikteki gelişmelerle paralel gelişmektedir. Buradaki gelişim, hem yıldızların ve gezegenlerin fiziğini kavrayışımızdaki ilerlemelerle hem de kullanılan teleskoplardaki teknolojik gelişmelerle ilgilidir.
DİPNOTLAR:
[1] https://en.wikiquote.org/wiki/Giordano_Bruno
[2] http://www.daviddarling.info/encyclopedia/G/Gruithuisen.html
[3] http://www.daviddarling.info/encyclopedia/M/Moonlife.html
[4] https://www.space.com/13197-mars-canals-water-history-lowell.html
Yazının tamamını Bilim ve Ütopya'nın Temmuz 2017 sayısında okuyabilirsiniz...