İttihad ve Terakki Cemiyeti’nin önde gelen isimlerinden birisi olan Şerefeddin Mağmûmî (1869-1927), İstanbul’da doğdu. Tıp tahsiline Kuleli İdadi-yi Tıbbî Mektebi’nde başladı ve üç sene sonra Gülhane Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriyyesi’ne girdi. Buradaki arkadaşları arasında Abdullah Cevdet, İbrahim Temo, İshak Sükûtî, Hikmet Emin gibi İttihad ve Terakki Cemiyeti’nin kurucu isimleri de bulunuyordu. 1894’te buradan tabip yüzbaşı olarak mezun oldu ve birkaç sene boyunca İmparatorluğun muhtelif şehirlerinde bulaşıcı hastalıklarla mücadele etti. Bir süre sonra Cemiyet üyelerinin ısrarı üzerine Paris’e kaçtı ve burada dahiliye ve sinir hastalıkları üzerinde ihtisas yaparken Meşveret dergisinde de makaleler yayınlamaya başladı.
Cemiyet’teki arkadaşlarıyla sürtüşmeler artınca, 1901’de Paris’ten ayrıldı ve Kahire’ye gitti; burada bir muayenehane açarak mesleğini icra etmeye başladı. İkinci Meşrutiyet’in ilanından (1908) sonra İstanbul’a geldi, ama Cemiyet’in ileri gelenleriyle anlaşamadığı için yeniden Mısır’a döndü ve Kahire’de öldü.
Dönemin önde gelen Türk aydınlarından Mağmûmî, birçok makale ve kitap yazdı; kitapları arasında bilimle ve tıpla ilgili olanlar şunlardır:
İlm-i Nebâtât (İstanbul 1890); Kimyâ-yı Uzvî ve Fenn-i İspençiyârî (İstanbul 1891); Vücûd-ı Beşer (İstanbul 1892); Koleraya Karşı Müdafaa (Bursa 1894); Kâmûs-ı Tıbbî, 2 Cilt (Kahire 1910-1912).
1890’larda Askerî ve Sivil Tıbbiye Mektepleri’nde hangi eserler okutuluyordu?
İşte, Şerefeddin Mağmûmî’nin dönemin önde gelen bilim dergilerinden Resimli Gazete’de yayımladığı “Kütüb-i Tıbbiyye-i Osmaniyye” (Osmanlı Tıp Kitapları) adlı makalesi bu soruya yanıt vermekte ve Osmanlı Tıp Tarihi’nin önemli bir sayfasının aydınlanmasını sağlamaktadır.
..."
Devamı Eylül sayımızda...