Duyguların izinde: Antik Mezopotamyalılar duyguları bedenlerinde nasıl hissediyordu

Yazan
Çeviri Kaan Yiğit
Yazının Okunma Süresi
7 dk.

Bir grup araştırmacı, antik Mezopotamya bölgesinde (bugünkü Irak sınırları içinde) yaşayan insanların binlerce yıl önce duyguları bedenlerinde nasıl hissettiklerini anlamak için kapsamlı bir metin koleksiyonunu analiz etti.

Kalbiniz sıkıştığında ya da midenizde kelebekler uçuştuğunda, duyguları sadece zihnimizde değil, aynı zamanda bedenimizde hissetmek insan olmanın bir parçası gibi görünüyor. Ancak geçmişte de bu duygular aynı şekilde mi hissedildi ya da ifade edildi?

Bir araştırma ekibi, M.Ö. 934-612 yılları arasına ait antik Akad dilinde, çivi yazısıyla yazılmış kil tabletlerde bulunan bir milyon kelimeyi analiz ederek antik Mezopotamyalıların duyguları nasıl hissettiklerini anlamaya çalıştı.

“Antik Mezopotamya’da, örneğin kalp, karaciğer ve akciğerlerin önemi gibi anatomiye dair bir tür genel bilgi vardı” diyor Helsinki Üniversitesi’nden Asurolog (Eski Mezopotamya uzmanı) Profesör Saana Svärd, araştırma projesinin yürütücüsü. En dikkat çekici bulgulardan biri, mutluluğun nerede hissedildiğiyle ilgiliydi: Antik metinlerde mutluluk genellikle “açık”, “parlayan” veya “dolu” olmakla ifade edilmiş ve karaciğerle ilişkilendirilmiş.

“Antik Mezopotamya’nın mutlulukla ilgili beden haritasını, (bir on yıl önce Lauri Nummenmaa ve meslektaşlarının yayımladığı) modern beden haritalarıyla karşılaştırırsanız, karaciğerdeki belirgin bir parlama dışında büyük ölçüde benzerlik görülüyor” diyor Aalto Üniversitesi’nden bilişsel sinirbilimci Juha Lahnakoski.

Öfke ve aşk gibi diğer duygularda ise belirgin farklılıklar bulunuyor. Daha önceki araştırmalara göre modern insanlar, öfkeyi üst vücutlarında ve ellerinde hissederken Mezopotamyalılar öfkeyi daha çok ayaklarında “ısınmış”, “öfkeye kapılmış” ya da “kızgın” hissediyordu. Buna karşılık, aşk duygusu modern insanlarla Neo-Asurlular arasında oldukça benzer bir şekilde hissedilmesine rağmen Mezopotamya’da özellikle karaciğer, kalp ve dizlerle ilişkilendirilmişti.

“Gelecekte insanların hangi duygusal deneyimlere sahip olduklarına ve korkunun, örneğin, her zaman bedenin aynı bölgelerinde hissedilip hissedilmediğine dair daha fazla şey söyleyip söyleyemeyeceğimiz henüz belirsiz. Ayrıca, metinlerin yazılı olduğunu ve duyguların ise doğrudan yaşanan deneyimler olduğunu unutmamalıyız” diyor Svärd. Araştırmacılar, modern beden haritalarının bireysel beyanlara dayandığını, Mezopotamyalıların beden haritalarının ise yalnızca dilsel betimlemelere dayanarak oluşturulduğunu ve bu karşılaştırmalar yapılırken bu farkın göz önünde bulundurulması gerektiğini vurguluyor.

Duyguları daha derinlemesine anlamak

Mezopotamya’da (M.Ö. 3000-300) okuryazarlık nadirdi; çivi yazısı metinler genellikle katipler tarafından yazılmıştı ve bu nedenle yalnızca zenginlere sunulmuştu. Ancak çivi yazılı kil tabletler; vergi listeleri, satış belgeleri, dualar, edebi eserler, erken tarih ve matematik metinleri gibi çok çeşitli yazıları barındırıyordu.

Antik Yakın Doğu metinleri, duyguları beden bölgeleriyle niceliksel olarak ilişkilendiren bu yöntemle daha önce hiç incelenmemişti. Bu yöntem, gelecekte diğer dil materyallerine de uygulanabilir. “Duyguların nasıl deneyimlendiği konusundaki kültürler arası farklılıkları keşfetmek için faydalı bir yaklaşım olabilir” diyor Svärd. Araştırmacılar, bu çalışmanın duyguların evrenselliği üzerine tartışmalara ilginç bir katkı sunacağını umuyor.

Araştırma sonuçları 4 Aralık’ta Science dergisinde yayımlanacak

Metin analizi yöntemi, Svärd’in yönettiği Antik Yakın Doğu İmparatorlukları Üstün Araştırmalar Merkezi (ANEE) tarafından yıllar boyunca geliştirilmiş bir yöntemdir. Araştırma ekibi, bir sonraki adımda 20. yüzyıla ait 100 milyon kelimelik İngilizce bir metin koleksiyonunu ve benzer şekilde Fince veri setini incelemeyi planlıyor.

Araştırma ekibinde, Svärd ve Lahnakoski’ye ek olarak, Aalto Üniversitesi’nden Profesör Mikko Sams, Helsinki Üniversitesi’nden Ellie Bennett, Turku Üniversitesi’nden Profesör Lauri Nummenmaa ve Johannes Gutenberg Üniversitesi’nden Ulrike Steinert yer alıyor. Proje, Finlandiya Kültür Vakfı tarafından finanse ediliyor.

 

Kaynaklar

1.     Juha M. Lahnakoski, Ellie Bennett, Lauri Nummenmaa, Ulrike Steinert, Mikko Sams, Saana Svärd. Embodied emotions in ancient Neo-Assyrian texts revealed by bodily mapping of emotional semantics. iScience, 2024; 111365 DOI: 10.1016/j.isci.2024.111365

Bu haber doğrudan bu web sitesinden tercüme edildi: www.sciencedaily.com/releases/2024/12/241204113643.htm

Güncel Bilim