Kıbrıs’ta Çanakkale savaş esirleri

Prof. Dr. Ulvi KESER
Kıbrıs Amerikan Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi Dekanı

 

Türk edebiyatının o ulu çınarı Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın “Çanakkale, çağlar üzre destanların özüdür.” diye başlayan ve “Yeni Türkiye'nin önsözüdür.” diye bitirdiği o muazzam mısraları yanında İstiklal Marşımızın şairi Mehmet Akif Ersoy’un da “Bedr’in aslanları ancak bu kadar şanlı idi.” dediği Çanakkale konusunda o kadar çok şey yazılıp çizilmiş olmasına rağmen hala bilmediğimiz o kadar çok şey var ki. İşte onlardan biri de Çanakkale’de özellikle İngiltere tarafından esir alınan Türk askerleridir. 57.084 şehit verdiğimiz Çanakkale Cephesi’nde İngilizlere esir düşen Türk askerleri önce Ege Denizi’ndeki Limni adasına getirilirler ve burada yaklaşık 1 yıl esaret hayatı yaşarlar. Ardından bu esirler gemilerle Kıbrıs adasına getirilecek ve Gazimağusa’nın Karakol (Caraolos) bölgesinde açılan esir kampına nakledileceklerdir. İngiltere’nin bu savaş esirlerini 13 Ekim 1916 tarihinden itibaren Kıbrıs’a getirmeye başlamasının sebebi ise adanın 1878 yılında İngiltere’ye verilmesinin ardından “Bizim yönümüz Akdeniz’dir, Toroslardır, Anadolu’dur.” diyen Kıbrıs Türklerinin savaş şartları içerisinde moral ve motivasyonlarını kırmak, onlara adeta bir ders vermek ve güvendikleri Osmanlı askerlerinin muktedir İngiliz İmparatorluğu elinde esaret hayatı yaşadıklarını göstermektir. O sebeple 700 kişilik ilk esir grubu adaya getirildiğinde(1) Kıbrıs’ın dört bir tarafından toplanan Kıbrıs Türkleri de neredeyse zorla Mağusa Limanı’na getirilir ve perişan haldeki esirleri görmeleri sağlanır. Söz konusu bu esir kampı 30 Mart 1920 tarihine kadar açık kalmış ve çoğunluğu Çanakkale Cephesi olmak üzere Sina, Filistin ve Kanal bölgesinden de zaman zaman esirler buraya getirilmiştir.(2) Çok zor şartlar altında hayatta kalmaya çalışan, pek çok kısıtlamalarla hayatları çekilmez hale gelen Türk esirlerin bir kısmı özellikle Birinci Dünya Savaşı’nın son döneminde, Süveyş bölgesinde konuşlandırılan İngiliz askerî birliklerine gönderilecek olan kereste ve lojistik malzemenin Mağusa Limanı’ndan gemilere yükletilmesinde de amele olarak çalıştırılmışlardır. Türk savaş esirleri ayrıca bölgede yol yapım çalışmalarında da kullanılmışlar, neredeyse tamamı tarım arazisi olan bölgede özellikle İngiliz askeri araçlarının kullanımına yönelik olarak yol inşaatlarında çalıştırılmışlardır. İngilizlerin gerek esir kampını ve gerekse Fransızlara müsaade ettikleri Ermeni kamplarını bu bölgede yapmalarının güvenlik sebepleri yanında lojistik destek sağlama konusunda alt yapısının yeterli olması, ulaşım açısından problemin yaşanmaması gibi sebepler vardır. Esasında savaş döneminde sıkıntı içinde yaşayanlar sadece kamptaki esir Türk askerleri değildir. Savaş ekonomisinin getirdiği kaçınılmaz sonuç ve adadaki imkânların son derece yetersiz olması nedeniyle yerli halk da özellikle yiyecek konusunda pek çok problemle karşı karşıyadır. Yiyecek sıkıntısını gidermek için müracaat edilen yollardan birisi ise “Avraşilla” denilen şimşir soğanının kaynatılıp suyu ile unun karıştırılması ve yoğrulması sonrasında yapılan çöreklerin yenilmesidir.(3) Bunun dışında yiyecek bir şeyler bulabilmek için de ciddi anlamda sıkıntı söz konusudur(4):

“…Birinci Dünya Savaşı yıllarında bolluk ve bereket yoktu. Herkes ne bulursa onu yerdi. Köyde pakla, böğrülce, nohut gibi şeyler yenirdi. Birinci Dünya Savaşı’nda bir okka arpa ununa veya arpa ekmeğini kazanmak için Bilelle’ye çamaşır yıkamaya giderlerdi…”

Bu arada Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasını müteakip, özellikle Mağusa bölgesindeki askerî faaliyetleri yakından takip etmek üzere başlatılan hava keşif uçuşlarında İngilizlerin değişik askerî maksatlarla esir kampının bulunduğu Monarga ve Mağusa yakınlarındaki diğer ordugâhlarıyla ilgili malzeme nakli ve malzeme getirilmesi için 5.000-6.000 grostonluk buharlı nakliye gemileri kullandığı görülmektedir.(5) Bu esirlerin zor esaret hayatlarını bir nebze de olsa rahatlatabilmek amacıyla dönemin Kıbrıs Türk liderlerinden Dr. Esat, Dr. Behiç(6) ve Hasan Karabardak başta olmak üzere herkes seferber olur. Esir kampına yiyecek ve giyecek getirmeye başlarlar ve bu durum kamp kapanıncaya kadar devam eder. Bu dönemde bu esirlere yardımcı oldukları gerekçesiyle pek çok Kıbrıslı Türk de İngiliz askeri mahkemesi tarafından yargılanır ve zindanlara atılırlar. Bunlar arasında Karpazlı Ali Hüseyin Babaliki(7) ve ona hizmetkâr olarak refakat etmesine izin verilen devecisi Hüseyin Şardu, Mağusalı Milletvekili Mahmud Naim Adil Efendi, Giritli Hasan Hüseyin Kaptan, kardeşi Ali, kayınbiraderi Kaptan Ahmet Çavuş, Mağusa’dan tüccar Mahmut Efendi, Baf’tan Rauf R. Denktaş’ın kayınvalidesi Nafi ve Halide Hanım, KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı merhum Rauf R. Denktaş’ın babası Raif Denktaş, Limasollu Ahmet Çavuş, kardeşi Osman ve oğlu Ali, Avtepe köyünden Ali Fevzi, İskeleli tüccar Kenan kardeşlerden Mustafa, Raşid, Said, Sadi ve Hasan Efendi, Larnaka’dan Fellahoğlu ailesinin mensupları, Kamil Paşa’nın damadı Dr. Esat, Kormacit köyünden Kolya çiftliğinin sahibi olan Ahmed Sadrazam, Bilelleli (Göçerili) Küçük Hacı Hüseyin Efendi, Mahmud Naim’in akrabası Mağusalı Hoca Mustafa Nuri Efendi, Baf’tan Kavanin Meclisi üyesi Dr. Eyyüp Bey ilk akla gelenlerdir.(8) Mağusalı İmam Mustafa Nuri Efendi’nin de ilk dönemde kamp camiinde görev yapması söz konusudur; ancak bu uzun süreli olmamıştır. Kampta İngilizlerin ifadesiyle “özellik arz eden” yani üst rütbeli askeri personel yoktur. Kampta bu esirler dışında Teşkilat-ı Mahsusa adına istihbarat toplamaya çalışırken yakalanan Yüzbaşı Sadi Efendi dışında Dr. Şevket Bey ve önce Pozantı’da, daha sonra da Taşucu’da konuşlanarak Kıbrıs’ta keşif ve istihbarat çalışmaları yapan Üsteğmen Mithat Tuncel Bey’in komutasındaki 4. Teyyare Bölüğü’nden de 3 Osmanlı askeri bulunmaktadır. Kampta ayrıca Sina’da esir düşen Mağusalı Hasan Hilmi (Oktar) Bey de bulunmaktadır.(9) Bu kampın hemen yanındaki alan ise Fransa tarafından 30 Ekim 1918 sonrasında özellikle Çukurova bölgesini kan gölüne çevirecek olan Ermeni Doğu Lejyonu (Legion d’Orient) için tahsis edilmiştir.


Çanakkale Savaş esir kampı
 

Kıbrıslı Türkler Çanakkale’de savaştılar mı?

Birinci Dünya Savaşı’nın patlak verdiği dönem ve sonrasında Kıbrıs Türk toplumu için yeni bir kimlik arayışı başlamıştır. O güne kadar İngiliz yönetimince hiçbir hak veya imtiyaz verilmeyen ada Türkleri adanın 1914 yılında İngiltere tarafından ilhak edilmesi ve Osmanlı İmparatorluğu’nun Birinci Dünya Savaşı’ndan yenilgiyle çıkması üzerine doğal olarak bütün dikkatini Anadolu’daki Milli Mücadele’ye yöneltir. Bu dönem aynı zamanda Anadolu’da Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan kurtuluş mücadelesinin Kıbrıs’ta daha çok yer ve önem bulduğu bir dönemdir. Birinci Dünya Savaşı’nın devam ettiği dönemde kandırılarak ve zorla cepheye sürülerek Anadolu’da savaşmaya zorlanan pek çok Kıbrıslı Türk bunu reddederek Türk askerinin saflarına katılır.(10) Bunlardan birisi de savaş döneminde Silifke-Taşucu bölgesinde askeri levazım sorumlusu olarak çalışan Süleyman Ebeoğlu olmuştur.(11)

Kıbrıs Türkleri özellikle İkinci Dünya Savaşı döneminde bütün adayı kasıp kavuran işsizlik, sefalet ve savaşın neden olduğu yokluklara fazla dayanamayarak pek çok Rum gibi İngiliz ordusuna yazılarak Avrupa’da çeşitli cephelerde katırcı birliklerinde görev yapmışlardır. Ancak Kıbrıs’taki bazı araştırmacıların çalışmalarında Kıbrıs Türklerinin Birinci Dünya Savaşı’na İngiliz üniforması altında katılarak Anadolu’da savaştıkları yazılmaktadır ki bu yanlış bir değerlendirmedir. Birinci Dünya Savaşı sürecinde Kıbrıs adası fiili olarak savaşın içinde olmamakla birlikte Doğu Akdeniz eksenli olarak ortaya çıkan özellikle istihbarat, istihbarata karşı koyma, espiyonaj faaliyetleri yanında Mağusa'da açılan savaş esir kampı ve hemen ardından Fransa tarafından açılan Ermenilere yönelik Ermeni Doğu Lejyonu Kampı ile tam da savaşın orta yerinde yer alır. Bu süreçte adanın savaşa yönelik en büyük lojistik desteği ise İngiltere ve müttefiklerine yönelik katır ve katırcı teminidir. Savaş döneminde İngiltere'nin temininde en çok zorlandığı şeyler arasında gelen katırlar ise başta Kıbrıs olmak üzere çeşitli farklı coğrafyalardan bulunabilmektedir. 1916 yılı itibarıyla Mağusa'da bu katırlar ve onları idare edecek katırcılarla ilgili olarak Kraliyet Ordu Hizmet Birliği (Royal Army Labour/Service Corps/ASC) tarafından Yunanistan'da savaşmakta olan İngiliz birliklerine katır bulabilmek amacıyla Makedonya Katırcı Birliği/Macedonia Mule Corps adıyla bir merkez de faaliyete geçer.(12)


Esir kampında görevli İngiliz subaylar

İlk etapta Sırp Ordusu için talep edilen 4.000 katırlık ihtiyacın 2.000 katırlık kısmı bulunur ve derhal bölgeye sevk edilir.(13) Konuyla ilgili olarak Resmi Gazete'de 14 Ağustos 1916 tarihinde bir duyuru yayımlanarak elinde katır bulunduranların bunları askeri yetkililere teslim etmeleri ve bedelini alacakları belirtilir. İngiltere'nin savaşta katır ihtiyacı öyle bir had safhaya gelir ki daha sonra yapılan duyurularda Kıbrıslıların ellerinde bulundurdukları katırları askeri yetkililere teslim etmeleri zorunlu hale getirilir. Savaş sonuna kadar İngiltere'nin Kıbrıs adasından 120.000 civarında katır satın aldığı veya el koyduğu tahmin edilmektedir. Aynı günlerde Kıbrıs Valisi Clauson ise yaptığı bir açıklamayla en azından 3.000 katırcıdan oluşan bir askeri birliğin kurulacağını ve Yunanistan'da Selanik cephesinde kullanılacağını, böyle bir birliğin ise askeri ve siyasi anlamda umutları yeşerteceğini belirtir. Makedonya’nın özellikle dağlık bölgelerinde Alman ve Bulgar askeri gücüne karşı üstünlük kurma düşüncesinde olan İngiliz askeri yetkilileri askeri lojistik malzemeleri araçların çıkamadığı bölgelere taşıyabilmek amacıyla katırcı birliğine ihtiyaç duyar ve 39 Drahmi maaş karşılığında 4 Temmuz 1916 gününden itibaren neredeyse tamamı işçi ve köylülerden oluşan askere yazılmalara başlanır.(14) CMC gibi tesislerin İngilizler tarafından kapatılmasının ardından Kıbrıs’ta hayat daha da dayanılmaz hale gelirken insanların belki de hayallerinde bile göremeyecekleri ücretleri bir anda ellerinde görmeleriyle Kıbrıslı katırcılar Makedonya’ya gönderilmeye devam eder. Tarım işçilerinin bir anda bu şekilde askere yazılmaları ise Kıbrıs’ta hayatı kısır bir döngüye sokacak, tarım üretimi neredeyse sıfırlanacak, fiyatlar muazzam artışlar gösterecek ve erkeklerin cephede olduğu bir ortamda Kıbrıslı kadınların omuzlarına daha fazla yük ve sorumluluk binecektir. Söz konusu bu Kıbrıslı katırcılar Mısır’dan gelen kargo gemileriyle Selanik’e gönderilmeden önce Mağusa dışında bir alanda temel askeri eğitimden geçirilirler. Silahlı eğitimler ise Selanik’e vardıktan sonra orada gerçekleştirilecektir. Graham Winton Çanakkale cephesinde İngiliz birliklerinde görev yapan çeşitli geri hizmet personeli ve katırcı olarak bilinen askerlerle ilgili yaptığı çalışmada çeşitli ülkelerden gelen katırcılar ve şoförlerden 3.325, Siyon Katırcı Birliği’nden 13(15) ve Makedonya Katırcı Birliği’nden toplam 48 kişinin cephede hayatını kaybettiğini kaydeder. (16) Ken Porter ve Stephen Wynn ise İngilizlerin Siyonistlerden Maltalılara, Kıbrıs adasından Hindistan’a kadar uzanan coğrafyada topladıkları askeri personeli ikinci sınıf olarak değerlendirdiklerini ve bunlrla ilgili savaş sonrasında yaptıkları değerlendirmelerde bu insanlara farklı bir madalya sunduklarını ve Çin, Malta, Kıbrıs, Makedonya ve Hindistan’a kadar toplam 110.000 kişiye bu madalyalardan verdiklerini belirtir. Makedonya Katırcı Birliği’nden ilk hayatını kaybeden ise Çanakkale cephesinde değil doğrudan Selanik’te 14 Mayıs 1917 tarihinde E. Nicholas isimli işçi tarafından öldürülen Kıbrıslı Rum katırcı Markou Christolis olmuştur.(17) Ancak bugüne kadar İngilizlerden bununla ilgili olarak madalya alan tek bir Kıbrıslı Türk’e ise rastlanmamıştır. Burada altı çizilmesi gereken husus ise Kıbrıslı Rumların ve 24 Mayıs 1916 tarihinde Sir Francis Elliot’un Kıbrıs’taki Genel Vali Sir John Clauson’a Selanik’te İngiliz saflarında görevlendirilmek üzere 7.000 kişilik bir katırcı birliğin hazırlanması(18) konusundaki direktifinin ardından(19) Kıbrıslı Türklerin 4 Temmuz 1916 gününden itibaren İngilizlerin ifadesiyle “yaşları biraz geçkince olsa da”(20) katırcı olarak askere yazılmaya başlamalarıdır. İngilizlerin bu kadar kısa sürede Kıbrıs için düşünüldüğünde bu kadar büyük çaplı bir gücü oluşturabilmeleri için uyguladıkları strateji ise İkinci Dünya Savaşı sürecinde de uyguladıkları stratejiyle hemen hemen aynıdır. Her ne kadar adadaki Genel Valilik Selanik’ten gelen bu ani emir konusunda daha önceden bilgilendirilmemiş olsalar da adada yaşayanların ruh hallerini çok yakından bildiklerinden etkili tedbirler almakta gecikmezler. Buna göre öncelikle askere alınacak yaşta olanların ada dışına çıkmaları veya adadan göçmeleri yasaklanır.(21) Hemen ardından 1911 yılı itibarıyla nüfusun %73’lük kısmının okuma-yazma bilmediği(22) adada çeşitli posterler(23) vasıtasıyla insanların ilgisini çekerek etkili iletişim yolları kullanmak suretiyle taşrada ve savaş ekonomisi içinde ekonomik sıkıntı çeken köylüler ve işçilere uygun mesajların verilmesi ve ardından özellikle ekonomik refah ve düzenli maaş ödemesi vaatleri bir araya geldiğinde sorun kendiliğinden çözülür. Öte yandan Kıbrıs adası bütün olumsuzluklara rağmen sadece kendi karnını doyurmakla kalmamakta, ayrıca özellikle Mısır ve Makedonya’da bulunan İngiliz askeri birliklerine yönelik de destek sevk etmektedir. Örneğin 1914-1918 sürecinde Kıbrıs adasında üretilen 60.000 tonluk keçiboynuzunun neredeyse tamamı İngiliz ordusunda hizmet vermekte olan atlar ve yük hayvanlarına yem yapılmak üzere tahsis edilmiştir.(24) Bütün bunlara ilaveten 100.000 ton buğday ve arpayla tonlarca yumurta ve keçi de İngilizler tarafından satın alınanlar arasındadır. İngilizlerin Çanakkale cephesindeki son askerlerini 8-9 Ocak 1916 tarihinde tamamen çektiği hatırlanacak olursa Kıbrıslı Türklerin katırcı olarak söz konusu cepheye gönderilmeleri neredeyse imkânsız gibidir.(25)


Esirlerin yaptığı ahşap oyma siigaralık.

Zor esaret şartlarından kurtulabilmek için kamptan kaçmayı başarabilen Türk esirler ise ya Kormacit Burnu tarafından Antalya istikametine ya da Mesarya Ovası üzerinden Ergenekon köyü yakınlarındaki mağaraya gelerek buradan da Anamur’a geçmeyi planlamışlardır. Bu mağara halen Çanakkale Esirler Mağarası olarak adlandırılmaktadır. Savaşın devam ettiği dönemde İngiltere Kıbrıs’ta da diğer sömürgelerinde olduğu üzere asker yazımına başlamış ve Temmuz 1916 tarihinde 11.072 kişiyi asker yazmıştır. Bunlardan 770’i Kıbrıs Türk’üdür; ancak Çanakkale’de savaş Ocak 1916 itibarıyla tamamen bittiğinden Kıbrıslı Türklerin Çanakkale’de savaşması söz konusu değildir. Konuyla ilgili olarak GKRY’de bulunan Eski Muharipler Derneği ile de irtibata geçilerek arşivlerinde Birinci Dünya Harbi sırasında Çanakkale Cephesi’nde savaşa katılmış Kıbrıslı Türklerin bulunup bulunmadığı yönünde bir çalışma yapılmıştır. Son olarak konuyla ilgili olarak GKRY’de bulunan ilgili dernekle görüşülmüş ve dernek sekreteri Ourania Pissaridou’dan 9 Haziran 2015 tarihli mesaja istinaden 12 Haziran 2015 tarihli “Kıbrıslı Türklerin Çanakkale Muharebeleri’ne katıldıklarına dair hiç belge yoktur. Tarihi kayıtlar sadece Kıbrıslı Rumların kişisel olarak ve gönüllü bir şekilde Çanakkale Muharebeleri’ne katıldıklarını göstermektedir./There are no documents showing that Turkish Cypriots participated in Gallipoli Battles. Historical records show that only individual Greek Cypriots voluntarily participated in Gallipoli Battles.” cevabı alınmıştır.


Bu kampı deşifre eden ve istihbarat resimlerini alan ilk savaş pilotumuz Üsteğmen Mithat Tuncel Bey
 

Tam tersine Osmanlı ordusunda çeşitli rütbelerde görev yapan Kıbrıslı Türkler olduğu gibi savaşın ardından kendi inisiyatifiyle Çanakkale’ye giden, ardından Milli Mücadele’ye de katılan Baf’ın Finike köyünden Salih Zeki (İğnegöl) ve KKTC’de Şehidoğlu Ailesi’nin dedeleri Makri (Uzun) Hasan gibi pek çok Kıbrıslı Türk de söz konusudur. Kıbrıs’taki Çanakkale savaş esirleri konusu ilk defa 1960’lı yıllarda Londra’da yaşayan Kıbrıslı Cafer Ertuğrul tarafından Doncaster’dan alınan antika bir sandıktan çıkan belgelerle ortaya çıkmış, ardından yurtiçi ve yurtdışı arşivler de taranarak bu satırların yazarı tarafından uzun bir yol alınmış ve çeşitli bilimsel kitaplar hazırlanmıştır. Halen Gazimağusa’da bulunan Çanakkale Şehitliği’nde isim ve mezarları bilinen 33, sadece isimleri bilinen; ancak maalesef mezarları bulunamayan 217 Çanakkale esiri bulunmaktadır. Gazimağusa’daki Çanakkale Şehitliği’nde bulunan ve çeşitli sebeplerle İngiliz esir kampında hayatını kaybedenler 33 esirin kimliği ve hangi mezarda yattıkları bugün bilinmektedir. Ayrıca şehitlikte isimleri bilinen; ancak hangi mezarda yattıkları bilinmeyen 217 askerin daha mezarı bulunmaktadır. Mezarları belli olmayan bu Türk şehitlerinin iki tanesi 1916, 76 tanesi 1917, 59 tanesi 1918, 62 tanesi 1919, 18 tanesi de 1920 yılında hayatlarını kaybetmiştir. Şehitlikte bulunan Türk mezarları içerisinde hiç subay bulunmaması, burada sadece üç tane astsubay başçavuşa ait mezar bulunması İngilizlerin rütbeli Türk subaylarını başka esir kamplarına götürdükleri fikrini ortaya çıkarabilir. Ayrıca Türk savaş esirlerine verilen numaraların - en azından bilinenler arasında - 245 ila 10426 arasında değişmesi, buraya bu kadar çok Türk savaş esirinin getirilmediği göz önüne alındığında, bu durum İngilizlerin Çanakkale cephesinde esir aldığı askerleri başka esir kamplarına da götürdüğünün bir işareti olabilir. Örneğin Karakol Esir Kampı Komutanı’nın 13 Mart 1919 tarihli yazısında da belirtildiği üzere, İzmirli Türk savaş esiri İbrahim Osman Burnova, Kıbrıs’tan Selanik’e gönderilmiştir. Ayrıca 12 Temmuz 1918 tarihinde M. Cemal imzasıyla 4. Tayyare Müfrezesi’nin Kıbrıs üzerinde yaptığı keşif uçuşu sonrasında gönderilen keşif raporunda da “...Mağusa’nın yani San Magusa’nın şimalindeki Üseray-ı Osmaniye Ordugahı kema fi’s-sabık mevcuttur. Ancak üseranın bir kısmı adadan bir başka mahalle nakledilmiştir.” denilmektedir. Bu savaş esirleri tarafından esir kampında yapılmış ve kendilerine yardımcı olan Kıbrıslı Türklere armağan edilmiş tespih, sigaralık, enfiye kutusu, çeyiz kutusu/sandığı, kama, mermer oyma gibi çeşitli hatıra eşyalar çeşitli koleksiyonlarda bulunmaktadır. Milli Mücadele ve Anadolu’da yeni bir devletin ilan edilmesi sürecinde 1920 yılına kadar faaliyette bulunan bu kamptaki Türk savaş esirlerinin sayısı 2.000-4.000 arasında değişmiş, kampta bu sürede kalan esirlerin sayısı ise toplamda 6.732 olmuştur.(26) Bu sayıyı kampta esir tutulan ve 1916 yılından itibaren adadaki esir kampında tutulan Sekizinci Takım Çavuşu Başçavuş Ali Kemal isimli Türk savaş esiri ise “7.000 esir-i Osmanî” olarak vermektedir.(27) Kampın kapasitesi konusunda bir başka iddia ise 6.000 kişilik olduğu yönündedir.(28)

Esirlerin kamptan kaçtıklarında saklandıkları Beşparmaklardaki Esirler mağarası girişi

 

Sonuç

Birinci Dünya Savaşı döneminde dünyanın farklı noktalarında kurduğu esir kamplarında çeşitli cephelerde esaret altına aldığı Türk askerlerini tutan İngiltere, Akdeniz’in ortasında stratejik öneme sahip Kıbrıs adasını ise Çanakkale cephesinde esir aldığı Türk askerleri için esir kampı haline getirir. 26 Ekim 1916 tarihinden 1920 Mart ayına kadar bu kampta esir hayatı çeken Türk askerlerinin yaşadıkları ise açlık, sıkıntı, ölüm ve memleket hasretiyle doludur. Kaçmaya çalışanların İngiliz kurşunuyla, esaret hayatına dayanamayanların ise kötü muamele, açlık ve zor şartlar yüzünden hayatlarını kaybettiği bu kamp 4 yıl sonra kapatıldığında Türk esirlerin bazıları Kıbrıs’ta kalmayı tercih eder. Söz konusu bu dönem Kıbrıslı Rumların Yunanistan’dan aldıkları destekle Megali İdea yolunda Enosis idealini gerçekleştirmek ve adayı Yunanistan’a bağlamak için giriştikleri eylemler ve kargaşayla beraber İngilizlerin adada jurnalciler, muhbirler, sıkıyönetim uygulamaları ve yasaklarıyla bir araya gelince hayat iyiden iyiye yaşanmaz hale gelir. Bu dönemde İngilizlerin açtıkları esir kampı, Fransızların açtıkları Ermeni kampı yanında Kıbrıslı Türklerin Anadolu’ya yardım faaliyetleri, esirleri kurtarma gayretleri, Kıbrıslı Rumların ve buradaki kampta eğitilen Ermenilerin Anadolu’ya geçerek Türklere karşı mücadele etmeleri adada son derece karmaşık bir sistem ortaya çıkartır. Bu dönemde Kıbrıslı Türkler bir yandan Anadolu’ya maddi manevi bütün güçleriyle yardımcı olmaya çalışırken, bir yandan da adanın tekrar Anadolu topraklarına geri döneceği günün özlemi içindedirler. “Bir gün mutlaka geri dönecekler.” düşüncesi ve anavatan olarak bilinen Türkiye’ye olan inanç Kıbrıslı Türklerde hiçbir zaman kaybolmayacak bir umut olarak yıllarca söylenir durur. Kıbrıslı Türklerin bu savaş sürecinde İngiltere saflarında ve Türklere karşı savaştıkları yönünde bugüne kadar herhangi bir resmi kayıt ise bulunamamıştır.

 

Dipnotlar

(1)Cafer Ertuğrul Özel Arşivi, Londra, İngiltere.

(2)ATASE, K. 2680, D.210, F.1-3, 24 ve 31.

(3)1907 Abohor (Cihangir) doğumlu Şevket İbrahim Seymen ile Yılbay M. Emel, Özge Pastırmacıoğlu ve Uğur Çınar tarafından yapılan görüşme. Yaşlıların Ağzından Kıbrıs Türk Toplumunun Geçmişi. Lefkoşa, Aralık 1992. KTMA. TK.060.1950.

(4)5 Ekim 1916 Kırnı (Pınarbaşı) doğumlu Ulviye Cahit ile Yılbay M. Emel, Özge Pastırmacıoğlu ve Uğur Çınar tarafından yapılan görüşme. Yaşlıların Ağzından Kıbrıs Türk Toplumunun Geçmişi. Lefkoşa, Aralık 1992. KTMA. TK.060.1950.

(5)ATASE, K.2680, D.210, F.1-50, 51, 53, 75, 77, 88

(6)Beria Remzi Özoran, “Anadolu Kurtuluş Savaşı Yıllarında Kıbrıs’ta Türk Basını”, VII. Türk Tarih Kongresi, Kongreye Sunulan Bildiriler, Cilt II, Ankara, 1973, s.912.

(7)Ali Hüseyin Babaliki’nin kendisiyle aynı adı taşıyan ve halen Gazimağusa’da ticaretle uğraşan torunu Ali Babaliki ile 22 Mayıs 2002, 10 Şubat 2012 ve 18 Şubat 2014  tarihinde yapılan görüşme

(8)1908 Baf doğumlu İbrahim Bükai Baysoy ile Yılbay M. Emel, Özge Pastırmacıoğlu ve Uğur Çınar tarafından yapılan görüşme. Yaşlıların Ağzından Kıbrıs Türk Toplumunun Geçmişi. Lefkoşa, Aralık 1992. KTMA. TK.060.1950. Tuncer Bağışkan’dan aktaran Avrupa, 23 Kasım 2000. Altay Sayıl, Kıbrıs Polis Tarihi, Lefkoşa, 1983, s. 238-239

(9)Hasan Hilmi Bey’in Gazi Mağusa’da ikamet eden ve 4 Mayıs 2014 tarihinde vefat eden oğlu Erol Olkar’la 9 Ağustos 2001 tarihinde yapılan görüşme

(10)Kıbrıs Türkleri özellikle İkinci Dünya Savaşı döneminde bütün adayı kasıp kavuran işsizlik, sefalet ve savaşın neden olduğu yokluklara fazla dayanamayarak pek çok Rum gibi İngiliz ordusuna yazılarak Avrupa’da çeşitli cephelerde katırcı birliklerinde görev yapmışlardır. Ancak Kıbrıs’taki bazı araştırmacıların çalışmalarında Kıbrıs Türklerinin Birinci Dünya Savaşı’na da İngiliz üniforması altında katılarak Anadolu’da savaştıkları yazılmaktadır ki bu yanlış bir değerlendirmedir. O dönemde bir İngiliz sömürgesi olan Kıbrıs adasında yaşayan Kıbrıs Türklerinin ve Kıbrıslı Rumların İngiliz ordusunda görev yapmaları son derece doğal olmakla beraber İngilizlerin diğer bütün sömürgelerinde yaptıkları üzere bu adadaki insanları da “Katırcı” olarak orduya kaydedebilecekleri düşünülebilir. Öte yandan İkinci Dünya Savaşı’nın en şiddetli bir şekilde yaşandığı döneme kadar bu adadan katırcı olarak görevlendirmek üzere Kıbrıslı Türkleri ve Rumları almayı düşünmeyen İngiltere asker açığının gittikçe artmasıyla beraber tamamen mecburiyetten bu insanları göreve çağırır. İngiliz ordusunda görev yapan Kıbrıslı katırcılarla ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Ulvi Keser, İngiliz Ordusunda Katırcılar, IQ Yay., İstanbul, 2007.

(11)1877–1963 döneminde Kıbrıs’ta yaşayan Süleyman Ebeoğlu ile ilgili olarak oğlu Hakkı Süleyman Sonder’den aktaran Ahmet An, Kıbrıs’ın Yetiştirdiği Değerler, Akçağ Yay., Ankara, 2002, s. 247.

(12)Geri hizmette görev yapmak üzere planlanan bu birliklerle ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. John Starling ve Ivor Lee, No Labour No Battle; Military Labour during the First World War, Londra, The History Press, 2014

(13)Antigone Heraclidou, a.g.m., s. 194-200. 

(14)Julian Putkowski ve Julian Skyes, Shot at Dawn, Pen & Sword Books, South Yorkshire, 1998, s. 228. Ayrıca bkz. Ken Porter ve Stephen Wynn, Laindon in the Great War, Pen & Sword Library, South Yorkshire, 2014, s. 81. Ayrıca Bkz. Graham Winton, Theirs not to Reason Why; Horsing the British Army 1875-1925, Helion and Company Limited, West Midlands, 2013, s. 381.

(15)Tabitha Morgan, İngilizlerin Kıbrıs’taki Tarihi;Acısıyla Tatlısıyla Bir Ada, Kalkedon Yay., İstanbul, Temmuz 2013, s. 121

(16)Julian Putkowski ve Julian Skyes, a.g.e., s. s. 228. Ayrıca bkz. Ken Porter ve Stephen Wynn, a.g.e., s. 81. Ayrıca Bkz. Graham Winton, a.g.e., s. 381.

(17)Julian Putkowski ve Julian Skyes, a.g.e., s. s. 228. Ayrıca bkz. Ken Porter ve Stephen Wynn, a.g.e., s. 81. Ayrıca Bkz. Graham Winton, a.g.e., s. 381.

(18)D.J. Sutton Çanakkale’de görev yapan Kıbrıslı katırcıların sayısını ise 4.700 olarak vermekte ve bunların daha önce Makedonya’da katırcı olarak askere yazılan 2.100 kişilik güce dahil olduklarını belirtmektedir; ancak bu yanlış bir yaklaşımdır. D. J. Sutton, Wait for the Waggon;The Story of the Royal Corps of Transport and its Predecessors 1794-1993, Pen & Sword Books, South Yorkshire, 1998, s. 83.

(19)Andrekos Varnava, “Recruitment and Volunteerism for the Cypriot Mule Corps 1916-1919”, Itinerario, Volume XXXVIII, Sayı 3, 2014, s. 79

(20)1917 yılına gelindiğinde İngilizler bu katırcıların çalışmalarından ve performanslarından son derece memnundurlar; ancak yine de gelecek olan yeni grupların daha genç insanlardan seçilmeleri ve daha öncekilerden daha iyi eğitilmeleri yönünde de bazı istekleri vardır. Örneğin Selanik’teki İngiliz askeri yetkilisi Tümgeneral Sir William Henry Rycroft bu konuyla ilgili olarak “Tercihan 19-35 yaş arasındakilerle Kıbrıs’ta askere alımları cesaretlendirmeli ve verimi artırmalıyız.” der. Andrekos Varnava, a.g.m., s. 79

(21)Bu dönemde özellikle Kıbrıslı Rumlar arasında ABD’ye göç konusu had safhadadır. Ayrıca adada faaliyete geçen Ermeni Doğu Lejyonu kampı ve Mısır gibi ülkelerde mevsimlik işçi olarak çalışanlar da düşünüldüğünde İngilizlerin neden böyle bir tedbir aldıkları daha net anlaşılabilir. Konuyla ilgili olarak Kıbrıs Genel Valisi Clausn tarafından 6 Kasım 1916 tarihinde Bonar Law’a gönderilen yazıda “...Bununla birlikte son zamanlarda Kıbrıs adasında savaş şartları ve ABD’deki avantajlı iş imkanlarının bulunması nedeniyle Kıbrıslılar arasında bu ülkeye yönelik kayda değer bir göç olgusu ortaya çıkmıştır.1 Ocak-21 Ekim 1916 sürecinde bu ülkeye gitmek için pasaport alanların sayısı 940 olmuştur. Galiçya, İtalya ve diğer ucuz iş gücü kaynklarından New York’a akışın durması nedeniyle Kıbrıslı göçmenler kendileri günde yarım dolarla yaşamaya çalışırken 2-3 dolar ücret alarak piyasaya hakim olmuşlardır.” denmektedir. Ayrıntılı bilgi için bkz. SA1/1083/1916/1’den aktaran Andrekos Varnava, a.g.m., s. 92.

(22)Bu oran kadınlarda %87.3, erkeklerde ise %61.4 şeklindedir.

(23)Basit bir şekilde kurgulanan posterlerde İngilizce, Rumca ve Türkçe olarak “Katırcılar Bulgaristan ve Makedonya’da ilerleyen İngiliz ordusunda görev yapmak istiyorlar. Kıbrıslı gençler için dünyayı görmek ve Büyük savaş’ta yer alabilmek için muazzam bir fırsat.” yazmaktadır.

(24)Tabitha Morgan, a.g.e., s. 122.

(25)Bununla birlikte Çanakkale cephesinde İngilizlerin yardımına koşan asıl katırcı birliği ise Yahudilerin oluşturduğu Siyon Katır Birliği isimli bir güçtür. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu tarafından “İsrail ordusunun vaftiz babası” olarak adlandırılan ve 2014 yılının Aralık başında külleri ABD’nin Los Angeles kentinden getirilerek Netanya yakınlarındaki Moshav Avihayl mezarlığında toprağa verilen kişi ise Siyon Katır Birliği’ne Çanakkale’de komuta eden Yarbay John Henry Patterson’a aittir. Yarbay Patterson 1916 yılında Londra’da basılan “Siyonistlerle Gelibolu’da/With the Zionists in Gallipoli” isimli kitabında bu müfrezenin nasıl oluştuğunu uzun uzadıya anlatmaktadır. Kitabın orijinal kapağında ayrıca Davut’un kalkanı ile bu müfrezenin arması da yer almaktadır. Kitabın IX. bölümünde müfrezenin Çanakkale’ye çıkışıyla ilgili olarak “...Çoktan buraya çıkmış olmalıydık...” diyen Patterson bu kitabı yazma amacını ise “...Yahudi milletini Siyonizmin zenginlikleriyle bilgilendirmek ve onlara Rus kardeşlerinin ırk ve din bağlamında yabancı komutasında olsalar bile ne kadar muktedir olduklarını göstermektir...” diyerek açıklar. Konuyla ilgili olarak J. H. Patterson, With the Zionists in Gallipoli, Hutchinson and Patternoster Row, Londra, 1916.

(26)İngiliz Esir Kampı Komutanı tarafından Mağusa Komiserliği’ne gönderilen “Gizli ve Hizmete Özel” ibareli, “Türk savaş esirlerinin gelişi” başlıklı ve 11 Ekim 1916 tarihli yazı; Cafer Ertuğrul Özel Arşivi, Londra, İngiltere. Enclosure in War Office to Colonial Office, 10 Ekim 1917, CO 67/183, 267 ve CO 67/187’den aktaran Altay Nevzat, a.g.e., s. 243. Ayrıca Bkz. Kıbrıs Genel Valisi Sir Clauson tarafından yazılan 13 Ekim 1916 tarih ve Cyprus 49003/48950 sayılı yazıdan aktaran S. R. Sonyel, Settlers and Refugees in Cyprus, Cyprus Turkish Association Publications, Londra, 1991, s. 112. Konuyla ilgili olarak ATASE Arşivi’ne de bakılabilir. ATASE, K. 2680, D.210, F.1-3, 24 ve 31. İkinci Dünya Savaşı sürecinde Kıbrıs adasının stratejik önemi konusunda bir yazı yayımlayan The Sydney Morning Herald gazetesi ise Mısır’daki ayrı tutulacak olursa Ortadoğu coğrafyasındaki en büyük esir kampının Kıbrıs adasında İngiltere tarafından 10.000 Türk savaş esiri için açıldığını, bu bölgede Fransa’nın da Ermeni gönüllülerden oluşturduğu bir askeri gücü faaliyete geçirdiğini, bu kamptakilerden 5.000 kişilik bir gücün ismailiye’ye sevk edildiğini ve kampların kapatılmasının ardından bu kamplarda İstanbul’dan gelen Rus mültecilerin kaldıklarını yazar. The Sydney Morning Herald, 31 Mayıs 1941.

(27)Söz konusu Türk savaş esiri adresini ise “Kıbrıs adası Üsera Karargahı İkinci Tel Beşinci Baraka Memuru Dersaadetli Ali Kemal”, “Dersaadet Süleymaniye civarında Mahmut Paşa Yokuşu’nda Hoca Gıyaseddin Mahallesi’nde Rıza yahut Çarşı-yı Kebir’de Kalpakçılar Başı’nda manifaturacı”, “Kıbrıs Üsera Karargahı Safer telde Sekizinci Takım Çavuşu Başçavuş 4001 nümrolu Dersaadetli”, Dersaadet Üsküdar Kadıköyü’nde Kızıltoprak’ta Tuğlacı Hacı Mustafa Efendi Mahallesi’nde Mehmet oğlu”, “Beyoğlu’nda Feriköyü’nde Ayazma Caddesi’nde Mehmet oğlu”, Dersaadet Galata’da Ömer Abid Hanı’nda dava vekili Yusuf Cemal Molla Bey’in katibi” olarak vermektedir. Nuri Çevikel, Nuri Çevikel,  “Çanakkale Muharebelerine Dair Gayriresmi Yeni Bir Belge; Hatırat-ı Esaret”, History Studies International Journal of History, Volume 2/3, 2010, s. 112.

(28)Antigone Heraclidou, "Cyprus' Non-Military Contribution to the Allied War Effort during World War I", The Round Table; The Commonwealth Journal of International Affairs, Sayı 103, Cilt 2, The Round Table 2014, s. 197.

* Bu yazı Bilim ve Ütopya'nın Eylül 2016 sayısında yayımlanmıştır.

 

 

 

 

Tarih