Türk sanatında millîliğin önemi

Yazan
Deniz Bayar
Bilim ve Ütopya Yazı İşleri Müdürü
Yazının Okunma Süresi
4 dk

İnsanlığın yaşam sürecine baktığımızda belli dönemlerde şuna şahit oluruz: İnsanlar kendi aklına, karar verme özgürlüklerine ve bütün olarak özgürlüklerine dönmek için silkinirler; düşünce ve inanç belirlemelerini gözden geçirirler. 18. yüzyılda Avrupa’da meydana gelen Aydınlanma böyle bir süreçti; aydınlanmacı düşünce ile ismini tarihe not düştü. Bu çağ, İngiltere’de John Locke, Fransa’da Pierre Bayle, Voltaire, Helvétus, Denis Diderot ve La Mettrie ile Almanya’da ise Kant’ın fikirleri ile kendisini gösterdi. Peki, bu çağda ortaya çıkan eylemin amacı neydi? Aydınlanma felsefesinin filozoflarından Kant bu soruya açıklıkla yanıt veriyor: Vesayet altındaki insan, kendi aklıyla değil, başkalarının aklıyla düşünür. Kendi istenciyle değil, başkalarının istenciyle karar verir ve eylemde bulunur. Bu insan, özgür değil; köle olan insandır. Aydınlanma işte bu köleleşmiş insanı kendi aklına, özgürlüğüne kavuşturmayı amaçlamıştır. Bu amaç ile hareket eden insan, kendi kararlarını kendisi verir ve eylemlerinin sorumluluğunu taşır.

Günümüzde ise kapitalist emperyalist sistemin ve onun bütün hegemonik biçimlerinin insanı, genel olarak bir rahatlığa, kolay yaşama biçimlerine ve tembelliğe alıştırdığını saptıyoruz. İnsanı özgür kılan şeyin kendi aklını kullanması ve fikir-eylem birliğinin sorumluluğunu taşıması olduğunu düşünürsek, bu bağlamda günümüz insanının pek de özgür olduğunu söylemeyiz sanıyorum. Medya, moda, sanat, politika ve diğer insanın fikir ve eylemlerini belirleyen unsurların insanların özgür düşünme yetilerini kısıtladığı ortada.
Doğayı anlama ve yorumlama arzusunda olan insan, kendi sorununa yine kendisi cevap verdi ve doğayı anlama arzusunu bilimle, değiştirme arzusunu ise sanatla sağlama gayretine girişti. Paleolitik’te mağara duvarlarına resim çizen insan hem kendi dönemiyle hem de gelecekteki insanla sanat yoluyla iletişime geçti. Yine kendi ihtiyaçları doğrultusunda yaptığı aletlerle, doğaya kendi aklını kullanarak hükmetti ve var olma mücadelesinde yerini almış oldu.

Bugünün koşullarında var olma mücadelesi, birçok açıdan yön değiştirmiş durumda. İdeolojiler çağında olduğumuzu kabul edecek olursak, insanoğlu için de kendini var etme mücadelesinin koşulları ve yöntemleri değişmiş durumda.

“Sanatın dünyası, insanın dünyasıdır” diyen Georg Lukacs, insanın ancak yaratırken dehasını ortaya koyduğunu ifade eden Kant ve hangi sanat alanının daha yetkin olduğu konusunda fikirler ortaya koyan Hegel, Aristoteles ve Schopenhauer gibi isimler ortak paydada mutlak olarak sanatın işlevselliğini ele aldılar.

Kendi sanat tarihimizi genel olarak ele aldığımız zaman iki ana unsur dikkat çeker: çağdaşlık ve ulusallık. Esasında millî bütünlüğü ve tarihi olan hangi ülkeye bakarsanız bakın bu iki ana unsura mutlaka rastlarsınız. Çağdaşlık unsuru, sanat eserinin yaratıldığı çağın ya da dönemin varlık ve yaşam felsefesidir. Çünkü her sanat döneminin doğa karşısında aldığı tavır, insan ve yaşam  kavrayışı farklıdır. Bir Roma dönemi heykeli ile sözgelimi Metin Yurdanur’un heykellerinin estetik kavrayışının aynı olması beklenemez. Ulusallık ise sanat eserinin biçimi ve anlatımıyla ilgilidir. Yani, bir toplumun tarihsellik içinde elde ettiği ‘ “nesnelere yaklaşım, kavrayış, duyuş ve beğeniş biçimidir.” İnsanın bir birey olduğu ve bu birey oluşun da toplumsal olandan ayrı olmadığı göz önüne alınacak olursa sanat eserlerindeki kavrayış ve ortaya koyuş biçimleri daha anlaşılır olacaktır.
Bu sayımızda, Türkiye özelinde sanatın çağdaş ve ulusallık unsurlarının nasıl ortaya çıktığı, Türk aydınlanması ve Cumhuriyetin sanata nasıl bir katkı sağladığı, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde sanat çalışmalarının millî kültürün gelişiminde nasıl bir rol oynadığına değindik.

Bu çalışmanın asıl amacını, geçmişte yapılan köklü çalışmalara rağmen, bugünün Türkiye’sinde çağdaşlık ve millilik unsurlarından uzaklaşan ve toplumu hatta bireyin kimliğini liberal tahakküme mahkûm eden sistemin sanatı ve sanatçısını göz önüne alarak belirledik. Devletin, elindeki tüm imkânlarla yapmış olduğu kültür devrimlerini yeniden yapabileceği gücüne sahip olduğu inancımızla öneri ve eleştirilerimizi siz değerli okuyucularımıza aktarıyoruz.
İyi okumalar.

“Milletimizin güzel sanatlar sevgisini her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmek millî ülkümüzdür.”

 

Çiviyazısı
Etiketler
sanat