Bilimsel sosyalizmin kurucusu Karl Marx yaşamını sadece işçi sınıfının ve emekçilerin değil, nihai olarak insanlığın kurtuluşuna adamıştı. Yabancılaşma denilen olgunun insanın ürettiği ürünle, üretici etkinliğiyle, türsel varlığıyla ve diğer insanlarla olan ilişkisiyle açığa çıktığını göstermişti. Bu açığa çıkış soyut ve her tarihsel kesitte gerçekleşen bir olgu değildi. Kapitalist toplumun üretim ilişkileri temelinde meydana geliyordu yani yabancılaşmanın nedeni kapitalizmdi, din değildi fakat din ve onun her türlü görünümü yabancılaşmanın düşünsel doruğu ve kutsallaştırılmasıydı. Bu nedenle yabancılaşmaya karşı mücadele her şeyden önce dinin insanı kendi tarihsel ve pratik özünden koparmasına, bu özü tepetaklak etmesine, başkalaştırmasına karşı mücadeleydi. Dinsel yabancılaşma ve onun çeşitli safsata görünümleri eleştirilmeden ve aşılmadan insan kendini gerçekleştiremez, kendi tarihine nesnel olarak bakamazdı:
“Eleştiri, zincir üzerindeki hayali çiçekleri koparmıştır; insanın fantezi ya da tesellisi olmadan aynı zinciri taşımayı sürdürmesi için değil, ancak zinciri söküp atması ve yaşayan çiçekleri toplayabilmesi için. Dinin eleştirisi insanı yanılsamadan kurtarır; böylelikle de kendi yanılsamalarından kurtulmuş, duyularını yeniden kazanmış bir insan olarak düşünecek, davranacak ve yaşayacaktır; böylelikle de, gerçek Güneş olarak kendi kendisinin çevresinde dönecektir. Din, yalnızca kendi kendisinin çevresinde dönmeyen insanın çevresinde dönen yanıltıcı Güneştir.” (Karl Marx, Hegel’in Hukuk Felsefesinin Eleştirisi)
İnsanın fantezi ve teselli zincirlerinden koparılması ve hayali değil yaşayan çiçeklerle buluşabilmesi dinsel yabancılaşma ve onun alt görünümleriyle mücadele etmekten geçiyor. Bilimin merkezinde olduğu bu mücadele dünyaya ve yaşama tarihsel materyalist yöntemle yaklaşma ihtiyacını beraberinde getiriyor.
İşte parapsikoloji çok uzun zamandır insanlığı çeşitli iddialarla meşgul eden bir tür dinsel çocukluk yanılgısı. Bu sahtebilimin safsata olduğu gerçek ama bu tespitin içini dolduran incelemelere ihtiyacımız var. İşte elinizdeki sayıda bu ihtiyaca yanıt veriyoruz. Çünkü parapsikolojiye dair eleştirel bir yayına bu sayıyı hazırlarken biz rastlayamadık ama onun öne sürdüğü yanılsamalar temelinde piyasada yer alan ve inanılmaz satış rakamlarına ulaşan birçok kitaptan haberdarız. O halde bu alandaki karanlığı yok etmek, insanı yeniden güçlü ve çözümcü kılmaya katkı sunmak Bilim ve Ütopya olarak bizim en önemli sorumluluğumuz. Çünkü dergimiz sadece bilimsel gelişmeleri aktarmayı değil aydınlatmayı da kendisine misyon edinmiş bir yayın.
Çok uzun bir zamandır yapmak istediğimiz bu sayıyı sizinle buluşturduğumuz için sevinçliyiz. Dosya editörlüğünü Yazı Kurulu Üyemiz Dr. Öğr. Üy. Alişan Burak Yaşar yaptı. Kendisine ve makaleleriyle katkı sunan değerli yazarlarımıza çok teşekkür ederiz. Okurlarımıza sadece bu ay için değil önümüzdeki süreçte de çok kıymetli bir ışık bıraktılar.
Dolu dolu bir sayı
Kapak dosyamız dışındaki yazılarımız da son derece merak uyandırıcı. Prof. Dr. Ergun Türkcan’ın teknolojinin evrimsel tarihi hakkındaki aydınlatıcı makalesi, Prof. Dr. Remzi Demir’in bilim hayatımızı yönlendiren bilimsel geleneklerle ilgili bugüne dair ihtiyacı tespit eden tarihsel incelemesi, Prof. Caner Karavit’in mecburen evlerimizde daha fazla vakit geçirdiğimiz bugünlerde ressam Bobrov’un oda portrelerini ve onun tarihsel bağlamını ele alan yazısı, Prof. Dr. Yavuz Unat’ın bize yakında veda edecek Betelgeuse yıldızını konu aldığı incelemesi ve diğer yazılarımız sizleri bekliyor.
Özür
Dergimizin yazarlarından sevgili dostumuz Arş. Gör. Batuhan Akgündüz’ün yazısına geçen sayımızın kapak dosyasında yer verecektik. Ancak bizden kaynaklı bir hatadan dolayı yazıyı bu ay yayımlayabiliyoruz. Bu gecikme için yazarımızdan özür dileriz.
Yeni yılın hepimize sağlık, mutluluk ve huzur getirmesini umut ediyoruz. 2020 gösterdi ki bilim ve aydınlanmaya ekmek ve su gibi muhtacız. Her işin başı bilim!