Panteizm: Tanrının demokratikleştirilmesi

Yazan
Emrah Maraşo
Bilim ve Ütopya Genel Yayın Yönetmeni
Yazının Okunma Süresi
4 dakika

Tanrı nerede?
Yeryüzünde mi, gökyüzünde mi?
Doğada mı, insanda mı?
Her yerde mi, hiçbir yerde mi?
Bu sorular hem Tanrı olgusunun nasıl bir felsefi ve tarihsel bir arka planı olduğuna hem de bununla bağlantılı olarak varlığının mevcut olup olmadığına, bu varlığın insanların bilincinde mi yoksa aşkın bir alemde mi olduğuna yöneliktir. İşte kapak sloganı olarak yönelttiğimiz soru da bu iki meselenin kapsamıyla ilişkili.
Tarihsel materyalistler olarak Tanrıyı sınıflı toplumun içine yerleştirerek açıklıyoruz. Teknolojik gelişmeyle birlikte toplumu ikiye bölecek bir üretim fazlasının oluştuğu, devlet adı verilen örgütlenmenin insanlığın şafağında belirdiği, yöneten-yönetilen ilişkisinin silah zoru ve düşünsel hegemonyayla kurumsallaştığı sürecin içinde Tanrının doğduğunu görüyoruz. İnsanlığın sınıflı toplum öncesini yaşadığı on binlerce yılda Tanrı diye bir olguya rastlayamıyoruz çünkü Tanrı yeryüzündeki eşitsizliğin gökyüzüne yansıtılarak meşrulaştırıldığı ve hâkim sınıfların yönetiminin ve o yönetimin başındaki hükümdarın otoritesinin zihinlerde inşa edildiği ideolojik bir kurgudan başka bir şey değil. Çok tanrılı ya da tek tanrılı dinlerin tümünde bu böyle. Tek tanrılı dinlerin yükselişi aslında devletin karmaşıklaşıp merkezileştiği dönemin ihtiyaçlarına denk düşüyor. Tek tanrı, tek devlet ve tek hükümdar gerçeğine uygun olarak biçimleniyor. Bu açıdan tanrı, her zaman devletle el ele yürüyen, devletin yarattığı ama devleti de yaratan bir varlık.
Kapak dosyamız bu açıdan Tanrının tarihsel anlamına yönelik olarak okunmalı. Ancak bunun yanında egemen hale gelen Tanrı ve din olgusunun Yunus Emre, Bruno, Spinoza ve Hegel’de nasıl sorguya çekildiğinin öyküsü olarak da incelenmeli. Filozoflarımıza bir de uygarlığın en önemli duraklarından biri olan Hint’in kutsal metinlerini eklemeliyiz. Panteizm işte bu noktada Tanrıyı evrene/doğaya içkin kılan özgürleştirici bir felsefi akım olarak beliriyor ve bir anlamda Tanrıyı demokratikleştiriyor. Üstelik bu girişim sadece insandan ibaret değil. Tüm varlık dünyasına yayılıyor ve elbette hâkim sınıfları ciddi ölçüde rahatsız ediyor. Çünkü Tanrıyı gökyüzünden indirip evrenin tümüne yayıyor ve Tanrının devlet aygıtı içindeki işlevini anlamsızlaştırıyor, boşa düşürüyor. Tepemizde el açıp yakardığımız, uğruna hayvanlar kurban ettiğimiz, buyruklarına kanun muamelesi yaptığımız Tanrı tahtından indiriliyor. Tanrının tahtından indirilme girişimi aslında hükümdarın tahtından indirilmesinin önünü açacağı için tehlikeli bulunuyor ve Bruno gibi panteistler kafirlikle suçlanıyor. Bu bakımdan panteizm devrimci içeriği olan bir felsefedir ve ateizmle akrabalığı vardır.

Bilim ve Ütopya’nın Aydınlanma külliyatı çok değerli bir sayıya daha sahip oldu. Katkı sunan değerli felsefecilere ve akademisyenlere çok teşekkür ediyoruz.
E-mağazamızı ziyaret ettiniz mi?
Dergimizin e-mağazası magaza.bilimveutopya.com.tr bir yılı aşkın süredir yayında. E-mağazamızdan eski sayılarımızı, elektronik arşivimizi edinebilir ve dergimize abone olabilirsiniz. Biliyoruz, ekonomik olarak zor koşullardan geçiyoruz. Buna biz de dahiliz. Ancak zorlukların dayanışmayla aşılacağına olan güvenimiz de tam. Siz değerli okurumuzu bilimin ve aydınlanmanın cesur sesi Bilim ve Ütopya’ya destek olmaya davet ediyoruz.
Sağlıklı bir ay olması umuduyla…

Çiviyazısı
Etiketler
panteizm
ateizm
din
tanrı
materyalizm
spinoza