Deneyimleyebileceğimiz en güzel şey gizemli olandır.
Gerçek sanatın ve gerçek bilimin beşiğindeki temel duygu budur. Bunu bilmeyen ve artık merak edemeyen, şaşkınlık duygusunu tadamayan kişi adeta bir ölüdür, sönmüş bir mumdur. Dini meydana getiren şey, korkuyla karışık olsa bile, gizemli olanı deneyimlemekti. İçyüzünü iyice kavrayamadığımız bir şeyin, bizim aklımıza yalnızca en basit biçimleriyle girebilen, en engin aklın ve en göz alıcı güzelliğin varlığına dair bilgi: Gerçek dini görüşü oluşturan şey bu bilgi ve bu duygudur. Sadece ve sadece bu bağlamda ben gerçekten dindar bir adamım. Kendi yarattıklarını ödüllendiren ve cezalandıran ya da kendi içimizde idrak edebildiğimiz türden bir iradesi olan bir Tanrı fikrini aklım almıyor.
Bedenen ölüme meydan okuyan bir birey fikri de benim algı sınırlarımı aşıyor. Başka türlüsü olsun da istemezdim doğrusu; bu tarz kavramlar güçsüz kimselerin korkuları ve saçma egoları için vardır. Benim için hayatın sonsuzluğunun gizemi ve gerçekliğin harikulade yapısının emareleri ile kendisini doğada gösteren, hiç de küçük olmayan aklın bir kısmını anlayabilmek için gösterilen sadık bir çaba yeterlidir.
...
Evrensel nedensellik yasasından tamamen emin olan bir kişi, bir an olsun olayların akışına müdahale eden bir varlık fikri üzerine düşünemez; tabii, nedensellik hipotezini gerçekten ciddiye alıyorsa. Ödüllendiren veya cezalandıran bir Tanrı fikri, o kişi için, bir insanın hareketleri iç ve dış etkenler tarafından belirlendiğinden ötürü anlaşılmazdır. Çünkü Tanrı'nın gözünde insan, cansız bir nesnenin başına gelen eylemlerden sorumlu olduğundan daha sorumlu değildir. Bu nedenle bilim, ahlâkı küçümsemekle suçlanır, ancak bu suçlama adil değildir. Bir insanın etik davranışı, etkili bir şekilde anlayış, eğitim ve sosyal bağlar temelinde kurulu olmalıdır; dini bir temel şart değildir. İnsan, korku ve cezalandırılmayla kendine hâkim olup ölümden sonra ödüllendirilmeyi bekleseydi kesinlikle kötü bir yolda olurdu. İşte bundan dolayı kiliselerin neden hep bilimle savaşıp ona gönül verenleri zulme uğrattığını anlamak kolaydır.
Çeviri: Defne DURU
Yazının tamamı Bilim ve Ütopya'nın eylül sayısında!