Çiviyazısı

Sahtelikler çağı

Ne iş yaptığı belli olmayan insanların söyledikleri gündem oluyor. Kötü taklitler asıllarından daha çok ilgi görüyor. Şaklabanlar, soytarılar, şarlatanlar el üstünde tutuluyor. İnsanlığa neredeyse dünyanın sırrını verdiğini iddia edenler her gün televizyonlarda boy gösteriyor.

Safsataları tarihin çöplüğüne nasıl atacağız?

Türk Dil Kurumu Genel Türkçe Sözlük’te safsata “boş, temelsiz, asılsız söz” olarak tanımlanıyor. Vikipedi ise “bir düşünceyi ortaya koyarken ya da anlamaya çalışırken yapılan yanlış çıkarsama” olarak tarif ediyor. Sözlüklerden safsatanın cehaletle bağlantılı olduğunu anlıyoruz. Fakat cehalet günümüzde artık saf bir nitelik taşımıyor.

Tanrı, inanç ve din: Masalların efsununa karşı tarihin kulesi 

Bu sayının hazırlıklarına başlarken Tanrı düşüncesinden yola çıkmıştık. Dosyamız Tanrı kavramının evrimini çeşitli boyutlarıyla işleyecekti. Baktık ki inanç olgusuna girmeden olmuyor dosyamızın içeriğini Tanrının ve İnancın Evrimi olarak genişlettik ve bir de üst başlık attık: Dinsel masallarla değil tarihsel gerçeklerle. Bu ne demek?

Savaşan insan gerçeği

“İnsan nasıl insan oldu?” sorusuna verilecek yanıtın en başında herhalde “savaşarak” gelir. Türümüzün düşünmesi, tasarlaması, iletişim kurması ve örgütlenmesinin temelinde hep savaşma zorunluluğu vardır. Bu savaş en başta hayatta kalma uğruna doğal koşulların dayatmasıyla, doğaya karşı yapılır. Siz bakmayın bugünkü doğa güzellemelerine.

Bugünkü canlılığın kökeni: Kambriyen Patlama

Dünyamız yaklaşık 4.6 milyar yıl yaşında. Kambriyen Patlama ise adeta dünyanın oluşum sürecinde canlılık için bir kopuşu temsil ediyor. Bu bakımdan ona “evrimde devrim” de diyebiliriz. 543 milyon yıl önce gerçekleşen bu büyük dönüşüm anlık ve doğaüstü bir gücün sihirli değneğine bağlı bir oldubittiye işaret etmiyor. Aksine milyonlarca yıl sürüyor.

Deprem yanılsaması ve gerçeği  

Yağmur, kar, fırtına, yıldırım… Hepsi birer doğa olayı. Bunlar bizim irademizden bağımsız olarak ortaya çıkıyor. Yağmurda ıslanmamak için şemsiye kullanıyoruz. Karda düşüp bir yerimizi kırmamak için bot giyiyoruz. Denizlerde fırtınaya yakalanmamak için hava durumunu tahmin ediyor ve ulaşımımızı ona göre düzenliyoruz. Yıldırım çarpmaması için paratonerler kuruyoruz.