“Sıfır”, matematiğin en büyük buluşlarından birisiydi. Çünkü sıfırın yükselişi bir sosyo-ekonomik sistemin, bir sınıfın yükselişinin yansıması ve eşlikçisi durumundaydı. Hint’te doğan sıfır sayısı, ilerici çağındaki İslam Uygarlığı tarafından oradan alınmış, ünlü Türk bilgini Harezmî tarafından yaygınlaştırılmış ve Avrupa’ya tanıtılmıştı. Ancak bütün bunların temelinde bir ticaret gerçeği vardı. O kadar ki ünlü batılı matematikçi ve adı sayılarla anılan Leonardo Fibonacci, “Yakın Doğu’ya sık sık seyahat etmekte olan ve o dönemde Araplardan edindiği bilgileri kavrayan bir tüccar”1dı. Hint-Arap rakamları ya da Arap rakamları olarak anılan yeni hesaplama yöntemi matematiği elitlerin elinden almakla kalmamış, hantallığı ve yavaşlığı da ortadan kaldıran devrimci bir rol oynamıştı. Roma rakamlarıyla basit bir işlemi yapmak, bugün saniyeler veya dakikalar içinde yaptığımız bir işlem için günler sürüyordu.
Basamak değer sisteminin ve sıfırın gelişiyle birlikte matematik ve hesaplama halkın olmuştu. Tüccarlar, zanaatkarlar ve gemiciler artık kendi hesaplarını kolay bir şekilde gerçekleştiriyorlardı. Malların serbestçe dolaşımını ve ticareti savunan burjuvazi, bilginin de serbestçe dolaşımını ve herkes için aynı nesnel ölçütün geçerli olmasını istiyordu çünkü bu durum onun çıkarınaydı. Bilginin özgürlüğü ve demokratikleşmesi, piyasanın ihtiyaç duyduğu hızı da beraberinde getiriyordu. Ancak bu süreç bir anda olmadı, on yıllar sürdü. Eski ayrıcalıklı konumunu kaybetmek istemeyen aristokrat bilginler bu duruma direndi. Bazı yerlerde Arap rakamları resmî belgelerden çıkarıldı hatta yasaklandı. O kadar ki İtalyan tüccarlar uzun bir süre, rakamları gizli kullandılar2. Demek ki modernite diye adlandırdığımız, rasyonaliteyi ve bilimi esas alan kapitalist uygarlığın çerçevesini oluşturan en değerli taşlardan birisi bu keşifti ve doğuşundan ayrı olarak keşfin dünyaya yayılmasındaki belirleyici katkı da Araplara aitti. Zaten rakamların onların adıyla anılması da bunu gösteriyor. Dosyamızda söz konusu gerçeği, sıfıra odaklanarak matematik, bilim tarihi ve etimoloji temelinde ele aldık.
Kapak sloganımız Dr. Doğu Perinçek’in yazısıyla aynı başlığı taşıyor. Ülkemizde bugün ne yazık ki geçici koruma altındaki yabancılar üzerinden Araplara yönelik ırkçılığa varan kışkırtmalar söz konusu. Kışkırtıcılık, düşünsel arka planda Arapların aslında uygar olmayan ilkel bir kavim olarak karikatürleştirilmesi temelinde yapılıyor. Batı sömürgeciliği biz Türkleri nasıl yıllar yılı barbar olarak nitelendirdiyse ülkemizdeki bazı karanlık kafalar da Araplara aynı şekilde yaklaşıyor ve toplum içinde bir çatışma zemini oluşturulmak isteniyor. Meselenin ortaya çıkışı ve derinleşmesi siyasal-ekonomik nedenlere dayalı. Çözüm de elbette öyle olacak: Halkçı-devletçi üretim ekonomisi ve başta Suriye olmak üzere komşularla işbirliğine, güvene ve refaha dayanan bir politika. Ancak doğru siyasetlerin hayata geçirilmesi bir kardeşlik ortamında mümkündür. Türkler ve Araplar yüzyıllar boyunca aynı uygarlık dairesi içinde yer aldılar, hem birbirlerine ve hem de hangi dinden, kavimden olursa olsun insanlığa büyük katkılar yaptılar. İşte sıfırın hikâyesi bunun en güzel kanıtlarından biridir, sıfır bizi birleştiren bir uygarlık sembolüdür.
Dosyamızdaki yazılarımız değerli matematikçi ve bilim tarihçisi bilim insanlarının imzasını taşıyor. Prof. Dr. Melek Dosay Gökdoğan, Prof. Dr. Şahin Koçak, Prof. Dr. Semih Koray, Dr. İrem Aslan Seyhan ve Gül Sinem Keleş… Sıfırın kavramsal, matematiksel, mantıksal ve felsefi anlamından uygarlıkları teğet geçmesine ve doğuşuna, büyüyüşüne, gençliğine ve yayılışına hatta ondan önce ne olduğuna/olmadığına kadar! Bu bakımdan dosyamız birçok bilim dalı ve disiplinin penceresinden okunacak zengin bir içeriğe sahip. Katkı sunan tüm hocalarımıza teşekkür ederiz.
Ahmet Say’a veda
Ahmet Say’ı geçtiğimiz ay yitirdik. O, ülkemizin en değerli müzikologlarından ve bilimsel sosyalist aydınlarından biriydi. Ergenekon tertipleri döneminde yani gerçekten devrimci aydın sorumluluğunun sınandığı koşullarda dergimizin düzenli yazarları arasına katıldı ve müzik tarihi yazıları kaleme aldı. Küçükleriyle her zaman eşit ve dostça ilişkiler kurdu. Bu tavır bile başlı başına öğreticiydi. Evine gittiğimizde kendi evinizde gibi rahat hissettirirdi, misafir gibi değildiniz. Ahmet abi, Nâzım Hikmet sayımızda büyük şairle yaptığı görüşmeyi anlatan çok esaslı bir yazı kaleme almıştı. Nâzım Hikmet genç Ahmet Say’a “senin mücadele yerin yurdundur” diye öğüt vermişti. Bu, Türk devrimciliğinin vatana ve emekçi halka bağlılığının da özetidir. Ahmet abimizi saygıyla anıyoruz, unutmayacağız.
1 Dantzig, Number, s. 84. Aktaran: Clifford D. Conner, Halkın Bilim Tarihi – Madenciler, Ebeler ve “Basit Tamirciler”, s.81, TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları, 1. Basım Eylül 2012.
2 Clifford D. Conner, Halkın Bilim Tarihi – Madenciler, Ebeler ve “Basit Tamirciler”, s.82, TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları, 1. Basım Eylül 2012.