Farkında mısınız? Ülkemizde son günlerde “mucize”lere olağanüstü bir yöneliş var. En çok izlenen televizyon dizisi Mucize Doktor, yazarı tarafından tılsımlı olduğu söylenen bir kitap alış-veriş sitelerinde en çok satanların zirvesinde, bir çocuk sıra dışı sıfatlar yüklenerek öne çıkarılıyor, iş bulma duası google’da en çok arananlar içinde… Bu listeye gericilerin depreme karşı kadınların dinsel kurallara uygun giyindiği için kurtulduğu mucizesi propagandasını ekleyelim! Son olarak kelle paça yiyerek koronavirüse karşı sapasağlam olacağımızı ifade eden ve isimlerinin önünde akademik unvan bulunanlar, ekranlarda cirit atmaya başladı. Demek ki mucizeler arasına bir de sakatat mucizesini yazmamız gerek. Bu listeye “Ayşe, Ahmet, Muhittin mucizesi” gibi bazı insanların başarılarını abartarak sunanları da dâhil edelim.
Mucizenin kültürel temelleri
Toplumumuz efsane ve masallarıyla çok zengin bir temele sahip. Ve bir kişiye, duruma, olaya ve olguya doğaüstü özellikler yüklemek kültürümüzün yaşayan bir parçası haline gelmiş. Bu durum elbette içinde olduğu çağın damgasını taşıyor. Büyük zorluklarla mücadele eden ve başarı kazanan kavimler/toplumlar, bu başarılarını anıtlaştırmak ve gelecek kuşaklara bırakmak için onu doğal bir eğilim olarak kutsallaştırıyorlar. Ancak söz konusu durum, çağımızda gerçek yaşamın getirdiği sorunları çözme ihtiyacı haline geliyorsa üzerine düşünmemiz gerekiyor.
Korku ve sahte umut
Ekonomik kriz zamanlarında yaygınlaşan bu sorunlu durum, toplumun bunaldığı ve geleceği göremediği yılların ürünü olarak ortaya çıkıyor ve bir kaçış olarak kendini gösteriyor. Her kaçış aynı zamanda bir yanılsamadır. Çözümü, gerçeğin üstüne gidip onunla yüzleşerek değil hayallerde arar. Bir nevi gerçek umudun yerine sahte umudun geçmesidir ve bu anlamda hastalıktır. Sahte umut hastalığı hiçbir derde deva olmayacağı gibi büyük hayal kırıklıklarına ve savrulmalara yol açar. Bozulan sağlığımızın, eğitim sorunları içinde boğuşan çocuğumuzun, ekonomik krizin zorluklarına katlanan ailemizin, depremde yıkılacak evimizin çaresini olmayacak yerlerde aramaya başlarız çünkü korkuyoruzdur. Korku sahte umudun ikiz kardeşidir ve onu cesaretlendiren etkendir. Öte yandan korku gerçek umut için itici bir güç de olabilir ama yetmez. Burada esas olan dünyaya bilimin ve nesnelliğin penceresinden bakmaktır.
İlerici aydının sorumluluğu
Toplumlar bu konuma kendiliğinden gelmezler, aydınları getirir. Aydınların toplumdan şikâyet etmeye hakkı yoktur. Çünkü şikâyet edilen topluma başkaları tarafından müdahale edilmiş ve dönüştürülmüştür. Demek ki ilerici aydının sorumluluğu topluma bilim ve aydınlanma tarafında müdahale etmektir. Şikâyet etmek değil ısrarla ve sabırla çözümü göstermek, bilimsel dünya görüşünü ona taşımaktır.
Mucize kavramının seçkin bir tarafı var. Bireyselliği ve eşsizliği vurguluyor. Oysa biz, insanlar arasındaki her türlü baskı ve eşitsizliğin ortadan kalkması için topluma katkı yapıyoruz. Bu anlamda mucizenin toplumun tümüne yayılarak mucize denilen şeye ihtiyaç duyulmamasını istiyoruz. Çünkü sürekli mucizelere başvurulan bir ortam şarlatanlar için büyük bir nimettir. Ceplerini doldururlar, isimleri öne çıkar ama olan sıradan insana olur.
Şarlatan platformu medya
Medya günümüzde şarlatanların sesinin muazzam bir şekilde çıktığı ve saçmalıklarının kitleselleştiği platforma haline geldi. İki yöntemi izliyorlar. Ya programların tümü onlara tahsis ediliyor ya da bilim insanlarıyla birlikte ekranlara çıkarılarak bilimle bilim dışına eşit muamele yapılıyor. Bunun adı da demokrasi ve fikir özgürlüğü oluyor! Oysa demokrasi de, düşünce özgürlüğü de demokratik devrimlerin kazanımları. Peki, kime karşı kazanım onlar? Krala, padişaha, ağanın yanaşması, toprak beyinin kulu, tarikatın müridi insan tipine karşı yeni insan yaratma yolunda ortaya konulan kazanımlar!
Bilim sayısı
Bu sayımızda her zaman olduğu gibi kapağımızda bilim var, bilgi var, hakikat var. Koku ve tat duyularımızı mucizelerle değil insanlığın geldiği bilgi düzeyiyle, birçok boyutuyla sizlere taşıyoruz. Kapak dosyamızın editörlüğünü değerli bilim insanı Doç. Dr. Esin Yalçınkaya yaptı. Sayın Yalçınkaya öncülüğünde sizlerle buluşturduğumuz dosya bizi biz yapan en önemli etkenlerden ikisini önümüzde getiriyor. Kendisine ve değerli yazarlarımıza katkılarından ötürü çok teşekkür ederiz.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününüz kutlu olsun!