Kavramlar sınıfsal işlevleri ve tarihsel anlamlarıyla ortaya çıkarlar. Mesela Kemalizm kavramının içeriğini, devrimin önderi Atatürk sınıfsal işlevi ve tarihsel rolü bağlamında tanımlamıştır: “Türk Devriminin yaptığı işler.” Gördüğümüz gibi bu tanımda doğrudan doğruya eyleme yapılan bir vurgu vardır.
Sosyalizm kavramını da tarihsel pratiğin mücadele deneyimleri belirlemiş ve Marx’la Engels’in önderlik ettiği bilimsel sosyalizm her türden gerici sosyalizme üstün gelmiştir. Bu üstünlük sözdeki değil eylemdeki üstünlüktür; eylemde üstün olanlar sözün yani ideolojinin ve felsefenin de galipleridir. Buradaki ilişki bir öncelik sonralık ilişkisinden ziyade iç içe geçmiş bir süreçler bütününü yansıtır: Eyleme geçenler teoriye katkı yapar, teoriyi benimseyenler eyleme geçer. Bu süreçler bütünü kaynağını hayata müdahale pratiğinden almaktadır. Devrim, söz konusu müdahalenin doruğudur ve teorinin yapıcısı olduğu gibi onun kanıtlanmış laboratuvarıdır.
Cumhuriyetçilikten bilimsel sosyalizme kadar devrimci akımlar modernitenin çocuklarıdır. Eşitlik, özgürlük, kardeşlik özlemiyle ifade edilen hedefleri paylaşırlar. Ancak bu hedefleri gerçekten, eksiksiz olarak sadece bilimsel sosyalizm hayata geçirebilir çünkü bilimsel sosyalizm yalnızca hukuksal, söylemsel eşitlik temelindeki bir vatandaşlık birliğini değil; sınıfsal eşitlik temelindeki vatandaşlık/ulus birliğini esas alan bir çizgi izler. Modernitenin bilim, aydınlanma, cinsler arasındaki eşitlik gibi iddiaları tam anlamıyla ancak emekçi sınıfları temsil eden bir iktidar altında, sınıfsal eşitsizlikler arasındaki makasın kapatıldığı ve üretici güçlerin önünün açıldığı bir toplumsal-siyasal çerçevede gerçekleşebilir. Bu süreç doğrusal bir çizgi temelinde ilerlemez. Modernitenin içinde geriye düşüşler dahası geri dönüşler vardır çünkü devrimin sürdürülemediği durumlarda statüko iktisadi sömürüsüne uygun olan, yeni gibi görünen kavram ve tezlerle ortaya çıkar. İşte Post ve Neo ön ekiyle gelenler de bunların en dikkat çekenleridir.
Sistem; ekonomisi, toplumsal yapısı ve kültürüyle onun Post olanını üretir. Modernitede bilim ve aydınlanma baştacıyken, orta çağın ilişki ve kurumları mahkûm edilmişken postmodernitede bilim ve aydınlanma sanık sandalyesinde şüpheli olarak oturmaktadır ve bunun da ötesinde suçlunıp mahkûm edilmeye kalkılmaktadır. Bir zamanlar kralın tahtını, aristokratın toprak üzerindeki ayrıcalığını köylüler ve tüccarlar adına hedef alan liberalizm, neo’laşarak tekelci burjuvazi adına halk sınıflarına karşı konumlanmıştır. Hedefinde esas olarak emekçiler olmakla birlikte burjuvazinin bir kesimi de dâhil olmak üzere bütün halk sınıfları vardır. Çünkü neoliberalizm gittikçe daralan, azınlık olan bir sınıfsal yapının emekçiler üzerindeki zalimce sömürüsünün iktisadi sistemidir. Neoliberalizm gelişen ve ezilen dünya ülkelerine özelleştirme, taşeronlaştırma, dünya piyasalarıyla bütünleşme amaçlarıyla vurulmak istenen emperyalist pranganın adıdır. Tüm bunları meşrulaştırmak için; ilerlemeyi, gelişmeyi, sanayileşmeyi yasaklamak için yerele vurgu, moderniteyi ve onun kurumlarını savunanları faşist olarak suçlama, kimlik siyasetinin sahte bir solculuk olarak gençliğin ve kitlelerin önüne konulması postmodernitenin en önemli belirleyenleridir.
Bu sayımızda sözünü ettiğimiz süreçleri felsefi, siyasal, sanatsal, iktisadi ve bilimsel boyutlarıyla geniş bir şekilde işledik. Amacımız geçmişin muhasabesini yapmaktan öte geleceğin uygarlığının kuruluşunda dersler çıkarmak. Neoliberalizm artık geniş bir şekilde eleştiriliyor, hatta onu büyük burjuvazinin bir kesimi de eleştiriyor ancak yerine ne konulacağı konusunda bir netlik yok. Bizim için neoliberalizmin tek alternatifi var: Sosyalizm. Sosyalizme milli demokratik devrimlerden geçerek ilerlenecek çünkü sosyalizm dediğimiz sistem aşamalı bir süreci ifade ediyor. Neoliberalizmin ve postmodernitenin ölüm durumunda olduğu ve henüz defnedilmediği bir tarihsel dönemin içindeyiz. Bu dönemin bilincinde olarak konumlanmak her bakımdan oldukça önemli. Bu sayımıza katkı sunan tüm yazarlarımıza çok teşekkür ederiz.
Sadece kapak dosyasıyla değil, diğer makalelerle de dolu dolu bir sayı sizleri bekliyor…
Mutlu bir ay dileğiyle.