Homo floresiensis (95/74 bin – 12 bin)

Yazan
Prof. Dr. Ayşen Açıkkol Yıldırım
Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Antropoloji Bölümü
Yazının Okunma Süresi
22 dakika

Endonezya’nın Flores Adası’nda Endonezyalı ve Avustralyalı bilim insanlarından oluşan bir ekip tarafından sürdürülen arkeolojik kazılar, 2004 yılından önce varlığı bilinmeyen yeni bir hominid (insansı) türünün çok yakın geçmişte Asya’da yaşadığını ortaya çıkardı. Flores, Doğu Endonezya’da, Asya ve Avustralya kıtaları arasında yer alan bir adadır. Kazıların sürdürüldüğü Liang Bua Mağarası Miyosen Dönemde şekillenmiş, 30 m genişliğinde, 25 m yüksekliğinde (mağara girişi) ve 40 m derinliğinde çok büyük bir kireçtaşı mağaradır. Deniz seviyesinden 500 m yükseklikte konumlanmıştır ve Wae Racang Nehri Vadisi’ne bakmaktadır. Adada insanların varlığına ilişkin en eski kayıtlar (taş aletler) 1.02 milyon yıl öncesinden başlamaktadır ama henüz bu kadar eski hominid kalıntıları bulunamamıştır (Morwood ve diğ., 2004). Mağaranın Orta-Geç Pleistosen tabakalarında bulunan insan kalıntıları Homo floresiensis’e, Holosen tabakalarındaki insan kalıntıları Homo sapiens’e aittir (Morwood ve diğ., 2005). Flores Adası’nın volkanik bir alanda yer alıyor olması, radyometrik yöntemlerin kullanılması açısından avantaj sağlamıştır. Liang Bua buluntularının elde edildiği tabakaların tarihlendirilmesinde kullanılan radyokarbon (C14), lüminesans, uranyum serisi ve elektrospin rezonans yöntemleri H.floresiensis’in günümüzden önce 95-74 bin yıl aralığından başlayarak 12 bin yıl öncesine kadar yaşamış olduğunu göstermiştir (Brown ve diğ., 2004; Morwood ve diğ., 2004, 2005).

Mağarada bulunan ilk hominid fosili, 2003 yılında çıkarılan ve LB1 (Liang Bua-1) envanter numarası verilen bir iskelettir. Holotip (tip fosil) olarak kayıtlara geçen bu iskeletin kafatası ve alt çenesi, uyluk kemiği, kaval kemikleri, iğne kemikleri, diz kapağı kemikleri, kalça kemeri, el ve ayak kemiklerinin bir kısmı, omur parçaları, kuyruk sokumu kemiği, kaburgaları, kürek kemikleri ve köprücük kemikleri korunmuştur. Diş sürmesi, uzun kemik uçlarının ve gövdelerinin kaynaşma durumu ve diş aşınması bireyin erişkin olduğunu göstermektedir. Öte yandan kalça kemerinin yapısı dişilerin tipik karakteristiğine sahiptir. Aynı sene başka bir bireye ait izole bir diş (sol P3) bulunmuştur (Brown ve diğ., 2004). Daha sonraki kazı sezonlarında hem LB1’e hem de başka bireylere (en az 14 birey) ait çok sayıda fosil elde edilmiştir. Modern insan ölçülerine göre cüce sayılabilecek bu türe Tolkien’in eşsiz karakterinden esinlenerek “Hobbit” ismi takılmıştır (Culotta, 2005).

Homo floresiensis’in anatomik özellikleri

Liang Bua insanlarının sahip olduğu ilkel ve türemiş karakterler, onun bizim cinsimiz olan Homo içerisinde ama farklı bir tür olarak değerlendirilmesini zorunlu kılar. 380-417 cm3 olarak hesaplanan beyin kapasitesi sadece küçük bir şempanze kadardır (modern insanların ortalama beyin hacmi 1350 cm3’tür). Tahmini boy uzunluğu 106 cm, ağırlığı ise yaklaşık 36 kg’dır (Brown ve diğ., 2004). Bu küçük ve dik yürüyen insanın beyin hacmi ve boy uzunluğu Afrika’da 4-3 milyon yıl önce yaşamış olan Australopithecus afarensis’e benzer. Homo cinsinin diğer üyeleriyle karşılaştırıldığında, kafatası ekstrem derecede küçüktür. Kafa damı uzun ve alçaktır. Kafanın en büyük genişliği modern insanlarda duvar kemikleri arasında iken Flores insanında H.erectus’a benzer şekilde şakak kemikleri arasındadır. H.erectus’ta yaygın olarak rastlanan kütlevi kaş kemerleri (supraorbital torus) ve duvar kemikleri (parietaller) arasındaki omurgamsı çıkıntı (sagittal keeling) Flores insanında görülmez, ama kemik kalınlığı, kafatası ölçülerinin oranı ve kafatası tabanın genel yapısı H.erectus’a benzerlik gösterir. Prognatizma adı verilen orta yüzdeki öne doğru fırlaklık azalmıştır. Vücut ağırlığına göre hesaplanan beyin ağırlığı 433,2 gr’dır; bu da 2.5-4.6 arasında bir ensefalizasyon katsayısına denk düşer. Beyin gelişmişliğinin dolaylı yoldan ifadesi sayılabilecek ensefalizasyon katsayısı aralığı H.sapiens için 5.8- 8.1, H.erectus/ergaster için 3.3-4.4 ve H.habilis için 3.6-4.3’tür. H.floresiensis’in değerleri australopithecine ve H.habilis için verilen aralıkla örtüşür (Brown ve diğ., 2004).

H.floresiensis alt çene ve dişlerindeki bazı karakterleri Asya H.erectus’uyla ve diğer Orta Pleistosen Homo üyeleriyle paylaşır. Alt birinci küçük azı dişinin tacı yanlara (mesiodistal) doğru uzundur; diş arkı görece dardır; simfizyal eksen güçlü bir şekilde eğimlidir; alt ve üst yatay çıkıntılar (superior ve inferior transvers torus) iyi gelişmiştir; alt çene kolunun kökü, önde-birinci ve ikinci büyük azı dişleri arasında konumlanmıştır; tubular, iyi gelişim gösteren lingual alveolar çıkıntı mevcuttur (Kaifu ve diğ., 2011). Alt çene gövdesinde yer alan birden fazla sayıdaki mental delik Asya H.erectusları’nda oldukça yaygındır. Alt çenesinin ön ucunda, modern insanlardaki gibi bir çene çıkıntısı (menton) yoktur. Alt küçük azı dişlerinin taç ve kök morfolojisi Australopithecus’a ve Erken Homo üyelerine benzer. Küçük azı dişlerindeki Tomes kökü, Asya H.erectus popülasyonunda görece yaygındır. (Brown ve diğ., 2004; Kaifu ve diğ, 2011; Morwood ve diğ., 2005). Genel olarak bakıldığında, H.floresiensis alt çene ve dişler açısından özellikle Java H.erectus’undan daha türemiştir ve onunla çok sayıda benzer karaktere sahiptir.

Flores insanının dik yürüdüğü konusunda bilim camiasında bir anlaşmazlık yoktur ama vücut iskeleti de tıpkı kafatası ve dişleri gibi bizden oldukça farklıdır. H.floresiensis görece kısa bacaklara, uzun kollara ve ayaklara sahiptir. 85.4 olarak hesaplanan humerofemoral endis A.afarensis değerine yakındır ve uyluk kemiğine göre uzun pazı kemiğine sahip olduklarını işaret eder. Uzun kemikler kütlevidir, kemiklerin kortikal kalınlığı sağlıklı modern insanlardaki kemik kalınlığı aralığıyla örtüşür ve kas yapışma bölgeleri tüm kemiklerde belirgindir. Omuz kemerine ait kürek, köprücük ve pazı kemiklerinin anatomik özellikleri Afrikalı H.ergaster’e (KNM-WT 15000) daha yakındır. Köprücük kemiğinin kısalığı ve pazı kemiğinin düşük torsion açısı KNM-WT 15000’e ve H.georgicus’a benzerlik gösterir. El bilek kemiklerinin anatomisi, modern insan ve Neandertallerden çok H.habilis, A.afarensis ve A.africanus’taki ilkel yapıyı sergiler. Kalça ekleminin anatomisi insan benzeridir ama iliumun (leğen kemiğini oluşturan kemiklerden biri) genişliği Australopithecus’u hatırlatır. Görece kısa ayak başparmağı diğer parmak kemiklerine paralel konumlanmıştır ve tarak kemiklerinin büyüklük sıralaması insan benzeridir. Ancak ayak kemiklerinin diğer özellikleri ilkeldir. Örneğin ayak iskeletinde ilk sırayı oluşturan ayak parmak kemikleri görece uzun, kütlevi ve hafifçe eğimlidir. Bunun yanı sıra araştırmacılar, H.floresiensis’in uzunlamasına ayak arkının olmadığı kanısındadırlar (Jungers ve diğ., 2009a, 2009b; Kaifu ve diğ., 2011; Larson ve diğ., 2009; Orr ve diğ., 2009).

Home floresiensis’in yaşam biçimi

Mağarada bulunan balık, kurbağa, yılan, kaplumbağa, varan, kuş, kemirgen ve yarasa gibi küçük boyutlu faunaya ait kemikler çevreye ve kısmen insan aktivitesine ilişkin önemli bilgi sağlar. Hayvan kalıntılarının çoğu doğal bir süreçle mağara içerisinde birikmiş olmalıdır. Mağarada bulunan en büyük hayvanlar Komodo ejderi, büyük bir varan ve endemik bir tür olan cüce fildir (Stegodon). Tip fosilin bulunduğu Sektör IV’te en az 17 cüce file ait kalıntılar mevcuttur. Diğer alanlardan da çok sayıda cüce fil kemiği bulunmuştur. Stegodon kalıntılarının çoğunun jüvenillere ait olduğu ve Sektör IV’te tanımlanan cüce fillerin %30’unun yenidoğan yavrulardan oluştuğu saptanmıştır. Bazı kemiklerin üzerinde “cut mark” olarak isimlendirilen ve kasaplık (eti kemikten ayırma) aktivitesini gösteren kesme izleri mevcuttur. Hayvan kemiklerinden elde edilen veriler H.floresiensis’in jüvenil cüce fil avcılığında uzmanlaştığını öngörmektedir. Pleistosen tabakalarında diğer büyük memelilere ait hiçbir iz yoktur. Araştırmacılar makak maymunu, geyik, domuz gibi büyük memelilerin Holosen’de H.floresiensis’in yerini alan modern insanlar tarafından taşındığı kanısındadırlar (Morwood ve diğ., 2004).

İnsan ve hayvan kemiklerinin yanı sıra, mağaradan elde edilen önemli bir başka bulgu da H.floresiensis’in taş alet yaptığını gösteren prehistorik alet topluluğudur. İnsan kemikleriyle aynı tabakalardan çıkarılan taş aletler, Flores insanının taş alet yapabilme kapasitesi hakkında kuşku bırakmaz. Ancak taş aletlerin aksine, mağarada pigment ya da sembolik objelere rastlanmamıştır. Taş alet topluluğu içerisinde volkanik kayaçlardan ve çörtlerden çıkarılmış basit yongalar çoğunluktadır. Yongaların yanı sıra çekirdekler, uçlar, deliciler, dilgiler ve mikrodilgiler, düzeltili aletler ve örsler de taş alet topluluğunda yer almaktadır. Davranışlara ilişkin bir diğer önemli bilgi ateş kalıntılarından gelir. Yanmış çakıl taşları ve kemikler, H.floresiensis’in ateşi kontrol ettiğini ve kullandığını gösterir. İnsan varlığı ve taş aletlerle birlikte cüce fil kalıntıları 95 bin yıl öncesinden 12 bin yıl öncesine kadar kesintisiz bir şekilde izlenebilmektedir. 12 bin yıldan daha yeni tabakalarda cüce filler aniden yok olur. Bu tabakaların üstündeki beyaz tüflü şilt tabakası volkanik bir patlamanın gerçekleştiğini ve cüce fillerin soyunun tükendiğinin bir göstergesi olarak kabul edilir (Morvvood ve diğ., 2004, 2005).

Homo floresiensis’in atası kimdi?

Liang Bua insanlarının ataları kimlerdi? Bu konudaki hipotezlerden ilki, beyin ve vücut büyüklüğündeki küçülmeye göre Flores insanlarının Homo habilis’ten evrildiğini ve H.floresiensis’in görece kısa bacaklar ve ilkel el bileği morfolojisinin bazal Homo’dan kalan plesiyomorfik (atasal) karakterler olduğunu öngörmektedir. Bu hipoteze göre Güneydoğu Asya Bölgesi’ne H.erectus öncesinde küçük beyinli ve küçük vücutlu bir hominin göçü gerçekleşmiş olmalıdır. Ancak ne Güneydoğu Asya’da ne de Java’da H.erectus öncesi insan varlığını gösteren hiçbir kanıt yoktur, ikinci hipoteze göre Flores insanlarının atası Homo georgicus olarak isimlendirilen Dmanisi (Gürcistan) hominidleridir. Ancak H.floresiensis’in kafatası ve yüz morfolojisi bu hipotezi desteklememektedir. Ayrıca en azından şimdilik, Dmanisi fosilleri bu insan popülasyonunun lokal bir alandan dışarı çıkmadıklarını göstermektedir. Dmanisi dışında eski dünyanın herhangi bir bölgesinde bu hominidin varlığını gösteren hiçbir fosil kayıt bildirilmemiştir. Üçüncü hipoteze göre H.floresiensis’in atasal grubu Erken Javalı H.erectus ya da morfolojik olarak ona benzeyen Güneydoğu Asya’nın herhangi bir bölgesinden gelen bir popülasyondur. Bu hipotez kafatası ve yüz morfolojisi kanıtlarına en iyi uyan senaryodur. Çünkü H.floresiensis’in kafatası karakterleri en çok Trinil ve Sangiran’dan (Java) bilinen H.erectus’a benzerlik gösterir. Aynı zamanda bu hipotez bölgedeki prehistorik buluntularla da uyumludur. Son prehistorik araştırmalarda, adadaki Soa Havzası’nda 1.02 milyon yıl öncesine tarihlenen taş aletler bulunmuştur. Bölgedeki en eski H.erectus kayıtları Sangiran’dadır ve 1,6-1 milyon ya da 1,2-0,8 milyon yıl öncesine tarihlendirilmiştir. Bilimsel veriler, atasal populasyonun yaklaşık 1 milyon yıl önce adaya ulaşmayı başaran bir grup Javalı (ya da ona benzer başka bir Asyalı grup) H.erectus olduğunu ve Liang Bua insanlarının bu gruptan evrilmiş endemik bir insan türü olduğunu işaret etmektedir.

Homo floresiensis neden cüce?

Homo floresiensis’in neden bu kadar kısa boylu olduğuna ilişkin veriler adalarda izole kalan ve evrimleşen memelilerden elde edilebilir. Uzun bir evrimsel süreç boyunca küçük bir adada izole kalan türler çevresel koşulların kısıtlılığı nedeniyle seçilime uğrar. Ada cüceleşmesi (Insular dwarfism) olarak bilinen bu süreç, omurgalı evrim tarihinde düşünüldüğünden çok daha yaygındır. Flores Adası örneğinde, tarımın olmadığı yağmur ormanları insanlar için çok düşük kalorili besin kaynakları içerir. Bu koşullar altında seçilim, daha az enerjiye ihtiyaç duyacak daha küçük bireyleri seçmiş olmalıdır. Flores Adası’ndaki seçilim baskısı sadece insanları değil diğer omurgalıları da cüceliğe doğru evrimlendirmiştir. Modern insanlar bu adaya ulaştıklarında adada yaşayan en büyük canlı Komodo ejderiydi. Homo floresiensis tarafından besin olarak tüketilen cüce fil Stegodon da ada cüceleşmesine güzel bir örnektir.

Yeni bir tür mü yoksa Homo sapiens mi?

Yayınlandığı ilk günden bu yana Flores kalıntılarının cüce, mikrosefal ya da tiroit bozukluğu olan (kretin) modern insanlara mı yoksa yeni bir insan türüne mi ait olduğu konusundaki tartışmalar sürmektedir. Brown ve çalışma arkadaşları tarafından yeni bir Homo türü (2004) olarak sınıflandırılan fosil kalıntılara ilk itirazlardan biri Endonezyalı paleoantropolog Teuku Jacob ve ekibinden geldi. Jacob, Flores fosillerindeki karakterlerin, mağara yakınında yaşayan kısa boylu Rampasasa yerlilerine olan benzerliklerine dikkat çekerek, söz konusu kalıntıların erken ve pigmoid bir H.sapiens popülasyonuna ait olduğunu ve LB1’de gözlemlenen anormalliklerin mikrosefali gibi bir gelişim bozukluğundan kaynaklandığını ileri sürdü. Jacob’a göre diğer fosiller kısa boy karakterini paylaşmakla birlikte, mikrosefali özelliği göstermemekteydi (Jacob ve diğ., 2006). Aynı sene içerisinde Martin ve çalışma arkadaşları da Flores kalıntılarının yeni bir türe değil, mikrosefalik cüceye ait olduğuna ilişkin çalışmalarını yayınlandı (Martin ve diğ., 2006). Diğer yandan Florida State Üniversitesinden Dean Falk ve çalışma arkadaşları tarafından beyin kalıpları ile yapılan üç boyutlu bilgisayar tomografisi analizi Jacob’ın çalışmasından tamamen farklı bir sonuç verdi. Falk, LB1’in kafatasının iç kalıbını, kuyruksuz büyük maymunlar, Homo erectus, Homo sapiens, bir pigme kafatası, bir mikrosefalik kafatası, Australopithecus africanus (Sts 5) ve Paranthropus aethiopicus (WT 17000) beyin kalıpları ile karşılaştırdı. Elde ettiği veriler LB1’in mikrosefal ya da cüce olmadığını gösteriyordu. LB1’in beyin/vücut büyüklüğü oranının australopithecine benzeri olduğu, beyin kalıbının şeklinin Homo erectus’a büyük benzerlik sergilediği ortaya çıktı. LB1’in alın (frontal) ve şakak (temporal) lopları oldukça gelişmişti ve lunate oluğu yüksek bir bilişsel kapasitesi olduğunu işaret eden bir bölgede yer alıyordu (Falk ve diğ., 2005). Böylece Falk ve ekibi, beyin yapısı açısından Flores insanının modern insandan farklı olduğunu ortaya koymuş oldular. Ancak Falk’un analizine de eleştiriler geldi. Örneğin İsrailli araştırmacılar Falk’un sadece tek bir mikrosefalik beyin kalıbı (orijinal değil) kullandığını, bu tek örneğin mikrosefalik kafataslarının geniş morfolojik çeşitliliğini temsil etmediğini ileri sürdüler. Onların hipotezine göre Flores insanının farklı olmasının sebebi, izole olarak Flores Adası’nda yaşayan ve soy içi üreyen Homo sapiensler arasında Laron Sendromuna (büyüme hormonu resöptörlerindeki moleküler bir bozukluğun neden olduğu otozomal resesif bir hastalık) yol açan mutasyondu (Hershkovitz ve diğ., 2007). Son olarak 2008 yılında Obendorf ve çalışma arkadaşları Liang Bua fosillerinin endemik kretin hastalığına sahip modern insanlara ait olduklarını iddia ettiler (Obendorf ve diğ., 2008). Hipotezlerine destek olarak, kretinli hastaların iskeletlerinde meydana gelen deformiteler ile fosillerin benzerliğini gösterdiler. Buna yanıt olarak Peter Brown, Flores kalıntılarının kretin hastalığı olan modern insanlara ait olmadığına ilişkin uzun bir makale kaleme aldı (Brown, 2012). Obendorf ve ekibinin Brown’ın araştırmasına yönelik eleştirisi de gecikmeden yayınlandı (Oxnard ve diğ., 2012). Yukarıda anlatılan çok kısaltılmış tarihçeden de anlaşılabileceği gibi, buluntuların yayınlandığı 2004 yılından bu yana geçen 9 yıllık süreçte bilim dünyası Flores insan kalıntılarının sınıflandırılması konusunda ikiye ayrıldı. Muhtemelen bu konuda son noktayı, eğer elde edilebilirse, kemiklerden çıkarılacak DNA dizilimi koyacak. Ancak şu anda paleoantropoloji dünyasındaki genel eğilim Liang Bua homininlerinin farklı bir tür olduğunu kabul etme yönünde.

Peki, H.floresiensis modern insanla karşılaştı mı? Bu sorunun yanıtı “çok büyük ihtimalle evettir. Çünkü anatomik açıdan modern insanlar Avustralya kıtasına 50 bin yıl önce geçtiler. Üstelik Liang Bua Mağarası’nın Holosen tabakalarında da modern insanlara ait iskeletler bulundu. İşin daha da ilginç tarafı Java Adası’nda 27 bin yıl öncesine kadar geç H.erectus insanlarının da yaşamasıdır. Bu veriler, Avustralasya bölgesinde homininlerin biyolojik çeşitliliğinin oldukça fazla olduğunu işaret etmektedir. H.floresiensis’in soyunun tükenmesine modern insanlar mı yoksa 12 bin yıl önce gerçekleşen volkan patlaması mı neden oldu sorusu ise şimdilik yanıtsız kalmaktadır.

 

Kaynakça

Brown, P., “LB1 and LB6 Homo floresiensis are not modern human (Homo sapiens) cretins”, Journal of Human Evolution. 62: 201-224, 2012.

Brown, P., T. Sutikna, M.J. Morwood, R.P. Soejono, Jatmiko, E. Wayhu Saptomo, Rokus Awe Due, “A new small-bodied hominin from the Late Pleistocene of Flores, Indonesia”, Nature, 431: 1055-1061, 2004.

Culotta, E., “Battle erupts over the ‘Hobbit’ bones”, Science, 307: 1179, 2005.

Falk, D., C. Hildebolt, K. Smith, M.J. Morwood, T. Sutikna, P. Brown, Jatmiko, E. Wayhu Saptomo, B. Brunsden, F. Prior, “The Brain of LB1, Homo floresiensis”, Science, 308: 242-245, 2005.

Hershkovitz, I., L. Kornreich, Z. Laron, “Comparative skeletal features between Homo floresiensis and patients with primary growth hormone insensitivity (Laron Syndrome)”, AJPA, 134: 198-208, 2007.

Jacob, T., E. Indriati, R.P. Soejono, K. Hsü, D.W. Frayer, R.B. Eckhardt, A.J. Kuperavage, A. Thorne, M, Henneberg, “Pygmoid Australomelanesian Homo sapiens skeletal remains from Liang Bua, Flores: Population affinities and pathological abnormalities”, PNAS, 103 (36): 13421-13426, 2006.

Jungers, W.L., W.E.H. Harcourt-Smith, R E. Wunderlich. M.W. Tocheri, S.G. Larson, T. Sutikna, Rhokus Awe Due, M.J. Morwood, “The foot of Homo floresiensis”, Nature, 459: 81-84, 2009a.

Jungers, W.L., S.G. Larson, W. Harcourt-Smith, M.J. Morwood, T. Sutikna, R. Due Awe, T. Djubiantono, “Descriptions of the lower limb skeleton of Homo floresiensis”, Journal of Human Evolution, 57: 538-554, 2009b.

Kaifu, Y., H. Baba, T. Sutikna, M.J. Morwood, D. Kubo, E. Wayhu Saptomo, Jatmiko, R. Due Awe, T. Djubiantono, “Craniofacial morphology of Homo floresiensis: Description, taxonomic affinities, and evolutionary implication”. Journal of Human Evolution, 61:644-682, 2011.

Larson, S.G., W.L. Jungers, M.W. Tocheri, C.M. Orr, M.J. Morwood, T. Sutikna, R. Due Awe, T. Djubiantono, “Description of the upper limb skeleton of Homo floresiensis”. Journal of Human Evolution, 57: 555-570, 2009.

Martin, R.D., A.M MacLarnon, J. Phillips, W.B. Dobyns, “Flores hominid: new species or microcephalic dwarf?”. Anat. Rec., 288A: 1123-1145, 2006.

Morwood, M.J., R.P. Soejono, R.G. Roberts, T. Sutikna, C.S.M. Turney, K.E. Westaway, W.J. Rink, J. Zhao, G.D. van den Bergh, Rokus Awe Due, D.R. Hobbs, M.W. Moore, M.I. Bird, L.K. Fifield, “Archaeology and age of a new hominin from Flores in eastern Indonesia”, Nature, 431:1087-1091, 2004.

Morwood, M.J., P. Brown, Jatmiko, E. Wayhu Saptomo, K.E. Westaway, Rokus Awe Due, R.G. Roberts, T. Maeda, S. Wasisto, T. Djubiantono, “Further evidence for small-bodied hominins from the Late Pleistocene of Flores, Indonesia”, Nature, 437: 1012-1017, 2005.

Obendorf, P.J., C.E. Oxnard, B.J. Kefford, “Are the small human-like fossils found on Flores human endemic cretins?”, Proceeding of the Royal Society B, 275:1287-1296, 2008.

Orr, C.M., M.W. Tocheri, S.E. Burnett, Rokus Due Awe, E. Wayhu Saptomo, T. Sutikna, Jatmiko, S. Wasisto, M.J. Morwood, W.L. Jungers, “New wrist bones of Homo floresiensis from Liang Bua (Flores, Indonesia)”, Journal of Human Evolution, 64: 109- 129, 2013.

Oxnard, C., P.J. Obendorf, B.J. Kefford, J. Dennison, “More on the Liang Bua finds and modern human cretins”, HOMO-Journal of Comparative Human Biology. 63: 407-412, 2012.

Bu yazı Bilim ve Ütopya'nın 226. sayısında yayımlanmıştır.

Antropoloji