Gastronomi bilinci

Yazan
Emrah Maraşo
Bilim ve Ütopya Genel Yayın Yönetmeni
Yazının Okunma Süresi
2 dakika

Gastronomi deyince aklımıza karmaşık bir mutfak, seçkin yemekler ve onun şatafatlı sunumu gelir. Gündelik yemeğimizle gastronominin yemeği arasında bir uçurum vardır sanki. Bu imgeyi yaratan biraz da televizyonda izlediğimiz yemek programlarıdır. Orada kullanılan malzemelerin bir bölümünü bulmamız çok zordur ya da o tabağı yapmamız pek mümkün değildir. Tüm bunlar yanlış gastronomi bilincini temsil ediyor çünkü gastronomi çoğumuzun sandığı gibi bir şey değil. Yemek yasası olarak Türkçeye çevrilebilecek bu kavram, insanı olduğu kadar doğayı da içinde barındıran kocaman ve muhteşem bir dünya. Hayata gözlerimizi açtığımızda annemizin sütünü tattık. Sonra evimizle, kokladıklarımızla, toprağımızla, yediklerimizle tanıştık. Kültür tüm bunları kuşatan ve renklendiren, estetize eden ve kurallar koyan bir zırhtı. Doğa hepsinin ve elbette biz insanların anasıydı. Gastronomi işte bunların toplamı ve daha fazlasıdır. İnsan olduğu müddetçe olacaktır ve gelenekten geleceğe uzanan bir çizgide yürüyecektir. Lezzet ve damak zevki arayışı hiç bitmeyecek bir serüven. Sadece bunlar mı? Gözümüzün doymasını nereye koyacağız pekiyi? Mesele sadece karnımızın açlığıyla ilgili bir durum olsaydı yemekten bu kadar çok ve derinliğine bahsetmeyecek, birbirimizle iddialaşmayacak ve övünmeyecektik belki de.
Birlikte sofraya oturmak insanın avlanmasının yanında ortaklaştığı en önemli geleneklerden biridir herhalde. Hatta ondan daha kolektiftir çünkü yemekte sadece avcılar değil topluluğun bütün üyeleri bulunmaktadır. Yemek aynı zamanda eşitlik ve paylaşımdır. Bu bakımdan bizim, fiziksel ve sosyal olarak bütünleştiğimiz biricik eylemimizdir. Gastronominin kökenini de tam olarak burada arıyoruz. Ya modern toplum? Kapitalizmin dayattığı hızlı yemek yeme ve yemeği sadece karın tokluğuna indirgeme anlayışına ne demeli? Hala çok güçlü olmasına rağmen iyi haberlerimiz var. Hızlı yemek yemeye karşı yavaş yemek yeme ve yiyeceklerimize saygı duyma anlayışı gittikçe yayılıyor. Özellikle biz Akdeniz ülkeleri içinde… Hız, sağlıksız gıdayı da beraberinde getirdiği için son yıllarda iyi ve sağlıklı yemek arayışı güçleniyor. Gastronomi sadece sofradan da ibaret değil. Hepsinden önce toprağa, tarıma, çiftçiye odaklanmalıyız. Özellikle bugün haciz ve borç sarmalı içinde olan köylümüz üretemiyor. Dünya ve Türkiye üretimsizlik sancılarının içinde kıvranırken halkına “üret kardeşim”, “üret yurttaşım” diyen devletler gelecekte yer alacaklar. Önümüzdeki yıllar bu anlamda geçmişimizin köklerinde gizli. Tarım varsa biz varız. Gıda güvenliğimize ilişkin bir strateji ve onun siyasetleri varsa biz varız. Çiftçilerin gönül rahatlığıyla, devlet desteğiyle, akılcı, planlı, tasarruf eden bir üretimle yapacağı faaliyet varsa geleceğe güvenle bakabiliriz ve toplumumuzun karnını sağlıklı bir şekilde doyurabiliriz. Gastronominin ekonomiyle ilgili diğer tarafı da gastroturizm. Ülkemizin büyük ve derinlikli doğası, insan kaynağı ve yemek kültürü bu alana ilişkin muazzam fırsatlar sunuyor. Ancak bu fırsatların değerlendirilmesi planlı bir ekonomiye bağlı. O kadar ince bir ayar ki bu toprağı bir rant kaynağı olmaktan çıkarmaktan başlıyor ve uzun vadeli planlar inşa etmeye dek uzanıyor.
Bu sayımızın editörlüğünü değerli ziraat mühendisi ve master şef Sayın Deniz Orhun yaptı. Titiz ve özenli emeği, derinlikli ve çok yönlü bakış açısı ve bizlere kattığı eşsiz bilgi birikimi nedeniyle kendisine minnettarız ve çok teşekkür ediyoruz. Dergimize katkı sunan değerli akademisyenlere, uzmanlara, yazarlara ayrıca çok teşekkür ediyoruz. Ben, her birinin yazısını tekrar tekrar okudum ve kendi adıma çok yararlandım. Eminim sizler de bu ufuk açıcı sayımızı beğeneceksiniz. Gastronominin bütünsel bir yaklaşımın ürünü olması gerektiği, topraktan sofraya kadar uzun bir yol izlediği bilinci hepimizin aklının bir köşesinde yer almalı.

Dergimizin tümünü Gastronomiye ayırdığımız için bu sayımızda sabit sayfa yazarlarımızın katkılarına yer veremedik. Önümüzdeki sayıdan itibaren devam edeceğiz.

Yurtdışındaki Bilim ve Ütopyacılar
Yurtdışı temsilciliğimiz arı gibi çalışıyor! En son 25 Temmuz Pazar günü “Simülasyonda mı Yaşıyoruz?” etkinliğini 80 katılımcıyla birlikte, hem de tatilin ve bayramın tam ortasında yaparak sağlam bir birikim yakaladıklarını gösterdiler. Böylelikle sekizinci etkinliğimizi de tamamlamış oldu arkadaşlarımız. Abonelerimiz merakları, birikimleri ve dergimize her koşulda sahip çıkmalarıyla Bilim ve Ütopya ailesini her ay biraz daha genişletiyorlar. Ancak burada kalamayız. Yurtdışında daha fazla vatandaşımıza ulaşmamız sadece gerekli değil mümkün ve bunun koşulları fazlasıyla var. O yüzden her abonemizden tek tek, özel olarak rica ediyoruz: Lütfen eşinizden dostundan en az bir kişiyi daha dergimize abone yapınız. Sizin katkılarınız emin olun bizim için büyük bir anlam ifade ediyor.

Güzel bir ay olması umuduyla…

Çiviyazısı
Etiketler
gastronomi
yemek
beslenme
diyet
gastroturizm