Bu sayımızda günlük yaşamda da sıkça kullandığımız fakat içeriği tam olarak bilinmeyen bilinç olgusunu kapağa taşıdık. Konu hakkında kapsamlı bir kitabı olan Prof. Dr. Tevfik Alıcı hocamızın editörlüğünde hazırlanan dosyanın dergimizin en seçkin sayılarından biri olacağını düşünüyoruz. Başta Tevfik Alıcı olmak üzere katkı sunan değerli akademisyenlere çok teşekkür ederiz.
Davranışlarımızın ya da verdiğimiz kararların niyetli anlamında bilinçli süreçler sonunda oluştuğunu düşünürüz. Çeşitli fikirler aklımızda belirir ve biz onları uygularız diye kabul ederiz. Bunu da bilinçli bir adım olarak tanımlarız. Fakat yapılan bilimsel deney ve araştırmalar bilincin bu kadar basit bir olgu olmadığını ortaya koyuyor. Hatta davranış sürecimizin içinde o davranışı bilinçli olarak yaptığımız yanılsamasına kapıldığımızı gösteriyor. Belki de bu noktada davranış ve bilinç, eylem ve düşünce ilişkisini yeniden tanımlamak ve hepsini birbirinin karşısında olan iki ayrı gerçeklik yerine ilişkili olan maddi gerçeklikler olarak tarif etmek gerek. Bu maddi gerçekliği de içinde bulunduğumuz koşullar belirliyor ve bilinç de düşünce de bu gerçeklik zemini temelinde yükseliyor.
Bu durum konunun önemli ama sınırlı bir bölümü. Bilinç anlamdan dile, bilinç dışından eylemlerimizin sorumluluğunun kime ait olduğuna kadar geniş bir yelpazede üzerine düşünülmesi gereken bir sorun. Elbette merkezi olarak bilimin üzerinde durduğu bir sorun ama gerek felsefe gerekse edebiyat bilinci anlamak ve açıklamakta katkısı olacak büyük dallar… Bilincin gizemi de toplam olarak bu çabalarla aydınlanacak.
Latin Amerika’daki Kanadalı maden şirketleri ve Türkiye
Geçtiğimiz ay Kaz Dağları Kirazlı mevkiindeki altın madeni protestoları gündemin önemli bir maddesiydi. Meseleyi “istemezük“ sığlığında ele alan yüzeysel muhalefet sorunun özüne inemedi. Meselenin üç önemli ayağı var:
1- Türkiye Cumhuriyeti olarak kendi madenlerimizi kendimiz çıkaracak mıyız?
2- Madenleri kamusal ve milli üretimimiz için en iyi şekilde nasıl değerlendireceğiz?
3- Madenleri doğaya en az zarar verecek şekilde nasıl çıkaracağız?
Bu sorulara ilkesel yanıtların yanısıra her somut durumda somut yanıtlar vermek gerekir. Fakat şurası bir gerçek: Ülkemiz kamusal çıkarlarını ve doğayı gözeterek elbette yeraltı zenginliklerini ekonomiye kazandıracaktır. Fakat bunu yabancı şirketlere, hele Kanada gibi emperyalist sömürünün güleryüzlü temsilcisi olan bir ülkeye kaynaklarını aktararak değil o kaynakları kendisi için değerlendirerek, bu arada sıkı kamusal denetim uygulayarak ve doğayı gözeterek yapacaktır.
Tam da bu noktada Özgür Uyanık’ın kaleme aldığı yazı bizler için önemli uyarılar içeriyor. Çünkü Kanadalı maden şirketlerinin dünyanın yeraltı zenginliklerinin üçte ikisini topraklarında barındıran Latin Amerika’yı nasıl talan ettiği ve hangi suçları işlediğini açık seçik ortaya koyuyor.
Çözüm yine kamucu, halkın çıkarlarını gözeten, doğaya saygılı bir yönelimde yatıyor.
Zengin bir sayı
Bu sayımız dolu dolu makalelerle sizi bekliyor. Kuantumu fal gibi safsatalara alet edenlerin eleştirisinden galaksimizin oluşumu ve kimyasal evrimine, Mimar Sinan’a farklı bir bakıştan sanat tarihiminiz en önemli figürü Osman Hamdi Bey’in az bilinen yönlerine, yıldız evriminden İstanbul’un arkeolojik mirasına… Elinizden bırakamayacağınız bir sayı hazırladık.
Dergimizin yazarları STS Türkiye 2019’da
10-12 Eylül 2019 tarihleri İstanbul Teknik Üniversitesi evsahipliğinde gerçekleştirilecek olan STS Türkiye 2019 Toplum İçin Bilim ve Teknoloji Çalışmaları Konferansına dergimizin yazarlarından İnan Kalaycıoğlu, Süleyman Erharat, Batuhan Akgündüz ve dergimizin sorumlu yazı işleri müdürü Gökalp Çiftcioğlu bildirileriyle katılacak.
Mutlu bir ay diliyoruz.