Kapitalist sistem ideolojik olarak yanılsamalar bütünüdür. Sistemin fikriyatına göre insan doğuştan bencil ve rekabetçidir. Hayatta kalması için diğer insanlara karşı düşmanca bir tutum alması gerekir. Yaşamda elbirliği, duygudaşlık ve dayanışmayla değil acımasız bir yarışı kazanarak ayakta kalınabilir. Bu yarışa yıkıcı bir hırsın eşlik etmesiyse kaçınılmazdır. Yaşamın kendisi ve insanın doğası kapitalizmin suretinden başka bir şey değildir. Kapitalizm insana kendini ve dış dünyayı mutlak gerçekmiş gibi gösterir. Bunu sadece yetenekli ve ikna edici olduğu veya sadece zor tekeline sahip olduğu için yapamaz. Kapitalizmin emek gücü sömürüsünden kaynaklanan yabancılaşma olgusu insana her an bu bilinci taşır. Emekçinin ürettiği ürün, türsel varlığı, başka insanlarla ilişkisi ve üretici etkinliği ona yabancı bir güç olarak görünür ve hayat bu ters gerçekliğin taşıdığı bilinçle yaşanır. Sözünü ettiğimiz kapitalist ideolojinin iddiaları yalan değildir ama yanılsamadır. Empatinin İşaretleri başlığını taşıyan bu sayımızda, bahsettiğimiz yanılsamayı insanın evrimsel süreciyle, beyin bilimiyle, davranış bilimiyle ve ekonomi-politikle ortaya koyuyor ve dayanaklarının mutlak bir hakikatmiş gibi gösterilmesini çürütüyoruz. Empatinin kökeninin neden annelikte olduğunu, empatinin evrimsel olarak oynadığı rolü, empatinin beynin hangi bölgelerinde yer aldığını, empatinin hormonlarla bağını, empatinin mutlaka olumlu olmayacağını ve empatinin sınıflı toplumun eşitsizlikleriyle ilişkisini, Darwin, Aristoteles, Adam Smith, Polanyi ve Marx’ın penceresinden empatiyi okuyacaksınız. Empatisiz bir şekilde doğada neden sağ kalamayacağımızı, empatinin niye sosyalliğin ve iletişimin temeli olduğunu ve sadece insana özgü olmayıp diğer memelilerde de bulunduğunu ama insandaki empatinin farklılığını göreceksiniz. Sayımıza katkı sunan tüm yazarlarımıza çok teşekkür ederiz. Kapağımızda yabancı bir konuğumuz var. Dünyanın en saygın primatologlarından Frans de Waal bizi kırmadı ve sorularımıza kısa ama içerik olarak güçlü yanıtlar vererek dosyamıza katkıda bulundu. İlgiyle okuyacağınızı umuyoruz. Empatiye empatik bir yaklaşımla eğildik.
Kim bu Hubble?
Şimdilerde daha çok James Webb’i duyuyorsak da ondan önce Hubble teleskobu gündemimizde önemli bir yer işgal ediyordu. Peki adı bu büyük aygıta verilen Edwin Hubble kimdir, ne yapmıştır? Bilim felsefesi bakış açısından ve Doç. Dr. Semra Uçar’ın kaleminden bu sayıda okuyacaksınız.
Elektrik prizindeki sanat
Besteci ve orkestra şefi, değerli dostumuz Orhan Öner Özcan’la elektrik prizindeki sanattan yola çıkarak kapsamlı bir söyleşi yaptık. Her zaman söylediğimiz gibi: Bilim ve sanat kucaklaştığında dünya çok daha güzel bir yer haline gelecek!
Tıbbın kör noktası ve evrim
Prof. Dr. Tamer Kaya, Evrime Dair adlı köşesinde tıbbın kör noktasındaki evrimi yazdı. Son derece ilginç olan bu yazıyı okurken bilimin sıradışı ve görünenin ötesindeki bakış açısını yakalayacaksınız.
Toplumsal yaratıcılık nasıl gerçekleşir?
Prof. Dr. Remzi Demir, Eskimeyen Metinler köşesinde çok önemli iki denemeyi gündeme getiriyor. Mustafa Şekip Tunç ve Cafer Osman imzasını taşıyan bu denemeler taklit ve yaratıcılık arasındaki bağlantıyı ortaya koyuyor ve toplumsal yaratıcılığı tartışıyor. Son derece zihin açıcı ve geleceğe ışık tutan bu denemeler tarihimizin gizli kalmış hazinelerinden.
Öğrenme ve psikoloji
Prof. Dr. Esra Yancar Demir, öğrenme ve psikoloji ilişkisini editörlüğünü yaptığı mini dosyayla gündeme getiriyor. Öğretici yazıların yer aldığı bu dosya için kendisine ve ekibine çok teşekkür ediyoruz.
Yerimiz yeterli olmadığı için diğer makaleleri sayamıyoruz. Dolu dolu bir sayı sizleri bekliyor. Tüm yazarlarımıza teşekkür ederiz.
Devrimci öndere saygıyla…
Milli Kurtuluş Savaşımızın ve Cumhuriyet Devrimimizin büyük önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ölümünün 84. yılında saygı ve özlemle anıyoruz. Onun bıraktığı bağımsızlıkçı ve aydınlanmacı devrimci mirası elbirliğiyle ileri taşıyacağız.