İnsan, tarihsel olarak evrenin ve doğanın nesnesi olmaktan öznesi olmaya doğru mu gidiyor?
Bu gidişat zikzaklı da olsa bir ilerleyeme mi yoksa esas olarak gerilemeye mi işaret ediyor?
Özne olan insan, baskınlığı ve gücü ele geçirince kendi türü da dâhil olmak üzere doğaya ve onun ürünlerine onarılması zor bir zarar mı veriyor?
Eğer öyleyse, bu zararın tarihsel faturasını tarım devriminden başlamak üzere sınıfların ortaya çıkışına ve uygarlığa mı kesmek gerekiyor?
Yoksa bu işin asıl sorumlusu postmodernistlerin ve ortaçağ özlemcilerinin iddia ettiği gibi aydınlanma ve bilim midir?
Son zamanlarda sizin de dikkatinizi çekiyordur: “Doğalcılık” adını verebileceğimiz bir eğilim yukarıda sıraladığımız sorulara karamsar yanıtlar üretiyor. İçinde yaşadığımız sistemin keşmekeşine, boğuculuğuna ve kaosuna karşı doğaya dönmek öneriliyor. Doğaya dönüş hâli aydınlanmaya, demokratik devrimlerin yaşamın merkezine koyduğu bilimlere ve onun olanaklarına yönelik muhalefeti ifade ediyor. Önerileri, toplumsal bir kurtuluş, yanlışların ortadan kaldırılması, yeni bir sistemin kurulması için kapsamlı ve çözüm odaklı bir mücadele programı değil.
Umutsuzluğun ve salt endişenin yön verdiği bireysel bir kaçışa, bir çırpınma hâline tanıklık ediyoruz. Böyle olunca da insanın yaratıcı gücü, özneliği ve dönüştürücülüğü bir belâ olarak görülüyor. Peki elimizde ne kalıyor?
Koskoca bir hiç ve insan denilen tarihsel yanlış!
O yanlışın kurumları, kuralları, tasarımları ve kötülüğü!
Bilimiyle, sanatıyla, felsefesiyle, kentleriyle, makineleriyle bir zulüm mekanizması!
Bakış açısı bu ve çözüm doğaya dönmek! Yani ilkelliğe teslim oluş ve hayvanlaşmak!
Oysa sorun ne insanda ne de uygarlıkta. Sorun sistemin çarpıklıkları, yanlışları ve nihai olarak çözümsüzlüğünde. Biz ise meselenin bilim tarafıyla ilgileniyoruz. Kapak dosyamızda kök hücre çalışmalarında gelinen aşamayı ve geleceğe uzanan yönlerini geniş bir şekilde bulacaksınız. Bilimde adeta yeni bir çağ açılıyor ve bu çağın müjdesini vermekten de onur duyuyoruz. Tek başına bu devasa alana bakmak bile geleceğe dair umudumuzu bilimin ve gerçeğin toprağında yeşertiyor. Riskleri, yanlışları, hataları da açık yüreklilikle ortaya koyarak hem de… Zaten bilimsel, nesnel bakış da bunu gerektirmez mi? Ufku kaybetmeden elbette…
Değerli hocalarımıza katkıları için çok teşekkür ediyoruz. Dosyamızın editörlüğünü yapan Doç. Dr. Ayşen Günel-Özcan hocamıza da emekleri için ayrıca teşekkür ediyoruz.
Son olarak şunu söyleyelim. Çözüm insan-insan, insan-doğa ilişkisinin dengeli ve uyum içinde yaşanmasıdır.
Çözüm bilime karşı çıkmak değildir. Bilimin kötüye kullanıldığı örneklerle mücadele etmek ve doğruyu ortaya koymaktır.
***
Bu sayımızda kapak dosyamızın yanı sıra, geniş bir yelpazede merak uyandırıcı yazılar bulacaksınız.
İyi okumalar…
Emrah MARAŞO
Bilim ve Ütopya Genel Yayın Yönetmeni