Ölümün otopsisi: Adli ölüm olguları ve adli otopsi

Adli Tıp; hukuk ile tıp arasında köprü vazifesi gören, hukuki soruların tıbbi boyutlarıyla ilgilenip bu soruları ortak bir dil üreterek cevaplayan bilim dalıdır. Ülkemizde adli olguların tıbbi açıdan değerlendirilmesinde Adli Tıp çok önemli bir konumda bulunmaktadır.

Adli olgu; her türden dış etki kuşkusu bulunan olgu veya bir şahsın kişi / kişiler veya bir olay nedeni ile oluşan bir yaralanma sonucunda mağdur duruma düşmesi olarak tarif edilmektedir. Adli olgularda olayın orijini; kaza, intihar, cinayet ya da ani beklenmedik şüpheli ölümler olabilmektedir. Kökeninde kaza, intihar veya cinayet olan olguların dışında; yakın dönemde travma öyküsü bulunan, dış muayenede yaralanmaların saptandığı, öyküde çelişki ve tutarsızlıkların mevcut olduğu, gözaltı ve cezaevi ölümleri, ölüm nedeni ile ilgili suçlama ve iddianın bulunduğu olgular, kimliği meçhul olgular ve ölüm nedeninin saptanmasında şüphe ortaya çıkan olgular da “adli olgu” olarak değerlendirilmektedir. Tüm bunların yanı sıra; ateşli silah ve patlayıcı madde ile olan yaralanmalar, kesici, kesici-batıcı-delici-ezici alet yaralanmaları, trafik kazaları, düşmeler, darp olguları, iş kazaları, zehirlenmeler, yanıklar, elektrik ve yıldırım çarpmaları, solunum yollarına yabancı cisim kaçması, oksijensiz kalma olguları, işkence iddiaları bulunan vakalar da adli olgu olarak kabul edilmektedir. Görüldüğü üzere adli olgu kavramı oldukça geniş olup kimsenin hak kaybına uğramaması ve adaletin sağlanabilmesi adına bu tür olgular tıbbi açıdan adli tıp alanında çalışan uzman hekimler tarafından özenle yapılmaktadır.

...

Ölüm tanımları
Adli Tıp alanının önemli bir bölümünü de adli ölüm olguları oluşturmaktadır. Tıbbi açıdan çeşitli ölüm tanımları bulunmaktadır; klinik, hücresel, kortikal ölüm… Mevcut tanımlar içerisinde yasal ölüm olarak kabul edileni klinik ölümdür ve solunum, dolaşım, merkezi sinir sistemi fonksiyonlarının geri dönümşüsüz olarak sonra ermesi durumunu ifade etmektedir. Klinik ölüm tanısı koyarken pratisyen hekimin kararı yeterli olmaktadır. Meydana gelen ölümün adli olup olmadığına ölüm tanısını koyan hekim karar vermektedir. Hekimin yanı sıra ölüm olayı ile ilgili soruşturma evresinde savcı tarafından da ölümün adli olduğuna karar verilip otopsi yapılması istenebilmektedir. 

Otopsinin tarihçesi
Otopsi kelimesinin kökeni “kendini görmek” anlamına gelen Auto–Opsis kelimelerinin birleşiminden oluşmaktadır. Otopsinin tarihçesi ise çok eskilere dayanmaktadır. Uygulanan işlem bazında bakıldığında M.Ö. 3000 civarında eski Mısırlıların mumyalama işlemi için iç organları çıkarması otopsi işlemine benzeyebilmektedir. M.Ö. 44 yılında Jül Sezar’ın rakip senatörler tarafından öldürülmesi sonucu meydana gelen ölüm; o dönemde resmen adli olgu statüsü kazanmış ve soruşturmaya konu olmuştur. Otopsinin ise ilk kez 3.yüzyılda yaşayan Galen tarafından yapıldığı bilinmektedir. 1200’lü yıllara kadar insan vücudunu incelemek adına ölüler üzerinde çalışmalar yapılmıştır. Dünyadaki ilk adli otopsi ise 1302 yılında Bologna’da yapılmıştır. İlk otopsi prosedürü ise İtalyan anatomist ve patolog Giovanni Bathista Morgagni (1682-1771) tarafından düzenlenmiştir. Dünyadaki ilk adli otopsi yapıldıktan 500 yılı aşkın bir süre sonra ülkemiz topraklarında ilk kez Dr. Karl Ambros Bernard tarafından 1843 yılında adli otopsi yapılmıştır.

Otopsi yöntemleri

Otopsi işlemi tıbbi bir girişim olup uygulanırken farklı teknikler kullanılabilmektedir. Ölü bedenindeki olaya bağlı ve/veya ölüm sonrası meydana gelen değişimler, olayın oluş şekli, incelenmesi istenilen hususların farklılıkları göz önüne alındığında otopsiyi yapan hekim olguya en uygun tekniği seçerek otopsi yapmaktadır. Günümüzde kullanılan başlıca otopsi yöntemleri; Virchow, Rokitansky, Ghon ve Letulle teknikleridir. Bunların yanında özel otopsi teknikleri dediğimiz direkt olarak olaya özgü geliştirilen ve uygulanan metotlar da mevcuttur. Klasik otopsi tekniklerinin hepsinde üç vücut boşluğu, yani kafa, göğüs ve karın açılmaktadır. Boşlukların açılma şekli ve/veya sırası tekniklerde farklılık göstermemektedir. Teknikler arasındaki temel farklılık organların çıkarılma/incelenme yöntemidir.

Yazının tamamı Bilim ve Ütopya'nın haziran 2018 sayısında!

Prof. Dr. Hakan KAR • Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı  

Bilim