Erdem değil özdem

Anadolu’yu kavramlarla yıllarca dolaşıp Türkçe çalıp çığıran bir düşün ozanıyım. (Balkanları içine alarak Rumeli’yi de dâhil etmeliyiz Anadolu’ya!)  Yolum şu kavramlardan geçti can ve gönül bahçelerinin arasından: Özgürlük, özenlilik, özerklik, özveri, özdenlik, özlem, özgüllük, özgünlük, özgelik, özümseme, özlülük, özürlülük…

Şimdi özdemdeyim. Henüz benim kastettiğim anlamıyla sözlüklere yerleşmiş değil. Türkçemizde erdem sözcüğünün kimi Batı dillerinde olduğu gibi erkeği çağrıştırmasının anlamı darlaştırıcı etkisinden kurtulmak için öğrencim Yıldız Işık’ın eleştirisiyle özdem sözcüğünü buldum. Erdem, ere benzeyen , er gibi anlamlarını taşıyor. “Dem” eki benzeyen anlamına geliyor. (Bkz. G. Clauson, An etymological Dictionary of Pre-Thirteenth Century Turkish, At The Clarendon Press, 1972, s. Xlii) O zaman özdem, öze benzeyen, insanın özüne benzeyen anlamına gelebilir. Özdemli insan, insana yakışan insandır.

Peki, nedir özdemli olmak? Özdemli olan ne gibi özelliklere sahiptir? İnsan özdemleri nelerdir? Binlerce yıllık geçmişi olan bir soru. Farklı inanç sistemleri, farklı ahlak anlayışları çeşitli özdemler önermişler. Örneğin Eski Yunan’da dört temel özdemin (Aretê) bugünkü Türkçeyle karşılıkları şunlardı: Cesaret, ölçülülük, adalet, bilgelik. O kültür özdemi  kendi varlığı, var oluş biçimi içinde bu dört temel kavramla görüyordu. Tıpkı Latincedeki “virtus” gibi Eski Yunandaki “Aretê” de genellikle savaşta cesarete, başarıya dayanan erkeklere özgü özellikler taşıyordu. (Savaş tanrısı Arês’le Aretê arasında bir bağ olduğu söylenir.)

Peki, biz yaşadığımız hayatın özdemleri konusunda ne diyeceğiz?

Özdemlerin hası açıklık özdemidir. Açıklık öncelikle düşüncede, eylemde anlaşılırlıktır. Bulanık, belirsiz olmamaya çabalamaktır. Bulanıklık kimi yaşam durumlarında kaçınılmazdır. Demek istediğimizin, anlatmaya çalıştığımızın açıklığı, onların işlenmişliğinin, üzerinde çalışılmışlığının, düşünülmüşlüğünün bir belirtisidir. İnsan olma çabasında açıklık çoğu zaman yavaş yavaş gelir, giderek açık olursunuz.

Açıklık, saklamamayı, hesap yapmamayı, içten pazarlıklı olmamayı, belli bir strateji ya da taktik uygulamamayı da içeriyor. Cesaret isteyen bir özdem gerçekten.

Gizlenmemeyi, herkesin göreceği yerde olmayı da anlatıyor. Yürek genişliğini, gönül ferahlığını gösteriyor. Eskiler Farsçadaki guşâden fiili üzerinden son ek olarak “küşa”yı kullanırlardı. Örneğin Müşkil-küşa zorlukları açan, çözen; ukde-küşa düğüm açan anlamlarına gelirdi.

Açmak insanın önemli bir özelliğidir. “Fatih” açan demektir, aynı kökten gelen “Fettah” anahtar demektir. Açandır insan, açtıkça kapayandır da.

Açıklık ötekinedir. Bizim gibi yaşamayana, bizim gibi olmayana, düşünmeyene, inanmayana açıklıktır. Yoksa dünyayı yaşanası bir dünyaya açamayız. Açık zihinler, açık gönüller, ferah canlar böyle bir açıklığa sahiptirler. Açıklık farklıya açıklıktır. Farklılıklarla zenginleşmektir. Açıklık kucaklaşmanın ilk adımıdır.

Açıklık kendine açıklıktır. Kendini kendinden kaçırmamaktır, saklamamaktır.

Açıklık bize öğretilenin ötesine, yaşadıklarımızın, anladığımızı sandıklarımızın, bildiklerimizin ötesine açılmadır. Aşkınlıktır. Gelişime, geleceğe, dünyaya, canlıya, evrene, varlığa açık olmadır. Açıklığını yitirmiş bir dünya, bir kent, bir insan özdemini yitirmiştir.

İkinci temel özdem, içtenliktir. Açıklığın içimizden gelmesi, içimizle dışımızın buluşmasıdır. İçtenlik kendimizi sakınmadan sunma, dürüst olmadır.

Açıklıkla içtenlik güç ister. Can gücü, iç gücü zayıf olanların özdemli olması zor görünüyor. Özdemli olmak çaba, emek, bilgi gerektirir. Böyle bir güç, üçüncü temel erdem sahibi özerk insanlarda vardır. Özerklik, özgür iradesi olan, kendi başına düşünüp kendi başına eyleyebilen insanda bulunur. Açık, içten, özerk insanın yaşama gücü onun yaşama saygısından gelir.

Dördüncü temel özdem, insanın yaşam atılımı yapan, tutkulu, heyecanlı yanından gelir. O bu özdemiyle şevk sahibidir. Dördüncü özdemimiz, içimizdeki yaşama sevincimiz,  yaşama, değerlere bağlılığımızdır. Şevkimizdir, coşkumuzdur. Bedenimiz, duygularımız, aklımız ve yorum gücümüzden kaynaklanan yaşam pınarımız, arama, araştırma aşkımızdır. Kör tutkulara değil, sahici olana, gerçek olana yönelen içten ilgimiz, heyecanımızdır. Şevksiz bir insan nasıl kurabilir kendini, nasıl atılır özdemleriyle bilinemezin arandığı zorlu yaşam yolculuğuna?

Bu yolculuk geçmişin aranmış, yaşama katılıp yaşamla yoğrulmuş değerleriyle yapılır. Geleneğin köklerine ulaşarak özdemli olur insan. Köklerini arar. Köklerinden gelen yaşam enerjisiyle geleceğe uzanır. İstikbal köklerdedir. Bu köklerden gelen beşinci özdemimize edep diyorum.  Kök değerlerimizdir edep. İnsan olma çabasını, insan sevgisini, saygısını, dürüstlüğü, ötekine olan sorumluluğu içerir.

Özdemlerini arama yolculuğuna çıkanlara iyi yolculuklar dileyelim.

Prof. Dr. Ahmet İNAM
ODTÜ Felsefe Bölümü

Etiketler
özdem
erdem
Can Pınarından