Yerleşik tanım, deizmin, Tanrı’nın varlığını kabul etmekle birlikte, Tanrılık vasfının yalnızca yaratmakla sınırlı olduğunu, Tanrı’nın evreni yarattıktan, insana ‘akıl’ denilen yetiyi bahşettikten sonra dünyanın akışına karışmadığını kabul eden ve öne süren akım olduğudur. Teoloji – Ontoloji odaklı ve bu dolayımda kendisini gösteren bu yerleşik tanımın tarihi 16. yüzyıla ve yoğunlukla akıl çağı olarak da anılan Aydınlanma’ya (18. yüzyıla) dayanmaktadır. Aydınlanma ile birlikte ise, bu meseleyi ele alırken kullanılan teolojik – ontolojik dolayımın epistemolojik dolayımla yer değiştirdiği görülmektedir. Bu yer değiştirme ile birlikte deizme göre “insanlığın Tanrı’ya havale edeceği hiçbir meselesi, Tanrı’ya sığınarak medet umacağı hiçbir çözümsüz sorunu yoktur; ‘ussallığın gücü’ ya da ‘bilimin pekinliği’ her şeyin üstesinden gelecektir” (Sarp Erk Ulaş Felsefe Sözlüğü, 2002: 1576). Artık mesele ontoloji değil, epistemolojidir. Bu dönüşüm, Modern Felsefe ya da çağdaş düşünce için çok büyük ve büyüklüğüyle orantılı olarak da çok tartışmalı ve sancılıdır. Ancak belirtilmelidir ki, geçmişe epistemolojinin, diğer bir deyişle bilgi probleminin tarihi üzerinden bakıldığında Aydınlanma’da yaşanan dönüşümün erken-tarihinin 16. yüzyıldan çok daha gerilere gittiği tespit edilebilmektedir. Bu çalışma, tarihçilere ve bugün deizmin de içerisinde bulunduğu ve aydınlattığı problem-durumunu konu edinen tüm felsefeci ve sosyal bilimcilere epistemoloji odaklı makro bir çerçeve sunmayı amaçlamaktadır.
Yuval Noah Harari’nin tüm dünyayla birlikte ülkemizde de çok satan ve tartışma yaratan kitabı Sapiens’in ilk sayfası, tarihin akışını değiştiren üç büyük devrimden söz etmektedir: Yaklaşık 70 bin yıl önce başlayan Bilişsel Devrim, 12 bin yıl önce bunu hızlandıran Tarım Devrimi ve tarihi sona erdirip bambaşka bir şeyi başlatabilecek yalnızca 5 bin yıl önce başlayan Bilimsel Devrim (Harari, 2016: 17). Ana hatlarıyla bu kategorizasyon doğru olmakla birlikte, beş bin yıllık Bilimsel Devrim tarihini esasında iki büyük devrim üzerinden okumak daha aydınlatıcıdır: Birinci Bilimsel Devrim, yani antropo-epistemolojik devrim ve bizim Modern Bilimsel Devrim olarak bildiğimiz İkinci, yani Modern Bilimsel Devrim.
Bu ikiliyi anlayabilmek için, öncelikle bir tür olarak Sapiensin bilişsel devrimini ele almak gerekmektedir.
Yrd. Doç. Dr. Ömer Faik ANLI
Ankara Üniversitesi DTCF Bilim Tarihi Anabilim Dalı
Yazının tamamı Bilim ve Ütopya'nın aralık 2017 sayısında!