Namık Kemal Bey isminde (muhtemelen) bir hekimimiz, daha 1927 tarihinde Millî Mecmû‘a’da yayımlamış olduğu “Tıbbî İnkılap ve Tekâmülümüzde Unutulan Esaslar” başlıklı makalesinde bu soruyu tıp bilimi özelinde sormuş ve yanıtını aramıştı.
Sonuç olarak şu hükme ulaşmıştı:
“Genç, ihtiyar bütün hekim, uzman ve müderrislerden samimi ricamız şu: Batı’dan aldıkları bilim yöntemleriyle biraz da Anadolu’yu tetkike koşsunlar, ta ki genç hekimlerimize, köylünün başında aciz içinde çırpınmaktan kurtaracak tatbikî malumat versinler. Bu suretle bir “Türk Tıbbı” vücuda gelecek ve Anadolu’ya ilişkin araştırmalar ve yayınlar ile memleketin dertlerine deva bulmak imkânı elverecektir. Aksi takdirde ne kadar parlak nazariyelerle sunumlar ve tartışmalar yapılırsa yapılsın, yine köylü ile temasa gelen hekimlerimiz çaresizlik içinde kalacak ve yine mukaddes Anadolu, dertlerin pençesinde kıvranacaktır.”
Acaba, bu hüküm diğer bilim dalları için de geçerli değil midir?
Yazının devamı Bilim ve Ütopya dergisinin Mart 2022 Antik Mısır'dan Mars'a UZAY SERÜVENİ kapak dosyasında!