Rüya, tarihin her evresinde spekülatif tanımlamalar ve yorumlarla gündemdedir. Bu nedenle, bireysel boyutu ile birlikte toplumsal boyutuyla da yaşamda ayrı bir yeri olmuştur.
Yirminci yüzyılda, doğa bilimlerinde atılan adımlarda Neuroscience (Sinirbilim) alanında gelişmeler belirgindir. Beyin araştırmaları içinde uyku çalışmaları da yüzyılın ikinci yarısından sonraki evredeki gelişmelerle dikkat çekmektedir. Zaman içinde yüksek teknolojinin katkılarıyla beyin dinamiklerinin tanımlanmasında ileri/gelişmiş yöntemler, yeni yollar, yeni tanımlamalar ve belirsiz fenomenlerin aydınlatılmasında adımlar atılmıştır. Bunlardan birisi de rüya konusunun sinirbilim dinamikleri içinde tanımlanmasıdır.
...
Uyku çalışmaları, yirminci yüz yılın ikinci yarısında sinir bilim çalışmaları içinde yer almaya başlamıştır. Artık, elektrot yerleştirilerek uyku sırasında kayıtlar yapılır olmuştur. Uyku çalışmaları sürerken, bir gece, uyuyan insanlarda zaman zaman ortaya çıkan EEG değişmeleri gözlenmiştir (Aserinsky ve Kleitman, 1953). Sonraki dönemde bu gözlem üzerinde çalışılmış, bunların her gece insanlarda periyodik olarak ortaya çıktığı anlaşılmış ve uykunun bu evresi Rapid Eye Movement (REM) (Hızlı Göz Hareketleri) olarak adlandırılmıştır.
Zaman içinde de bu dönemde uyandırılanlar hep canlı, görsel ve renkli sahneler ve o anların zengin heyecansal boyutunu içeren yaşantılar anlatmışlardır. Bu yaşantıların bir ortak yanı da mantıklı, akılcı açıklamalar olmasa da bir bütünlük içinde oluşlarıdır. Bundan sonraki evrede de uykunun çeşitli dönemlerinde uyandırılan deneklerin anlattıkları içinde sadece REM dönemindekilerin canlı, renkli, farklı olduğu dikkat çekmiş, bunların rüya dokusunda olduğu sonucuna varılmıştır.
Anlatılanlar renkli, canlı örnekte olsa da bunlar, uyanıklık süreçlerinden farklı bir yapı sergilemektedir.
..."
Eylül sayımızı kaçırmayın!