E.T. varsa önümüzdeki 20 sene içinde onu bulacağız
Dünya dışı teknoloji arayışının çok daha verimli hale gelecek olmasının sebepleri
Seth SHOSTAK - Gökbilimci
SETI Enstitüsü
Çeviri: Burak EMRE
İsteyen herkesle bir fincan kahvesine bahse girerim ki 2035 yılına kadar dünya dışı yaşama dair kanıt bulmuş olacağız. Pek çok iş arkadaşım bu iddianın kaybetmeye mahkûm olduğu kanısında. Yarım yüzyıldan daha uzun bir süredir, küçük bir bilim insanı topluluğu “Dünya Dışı Akıllı Yaşam Arayışı”nın (SETI)(1) peşinde.
Ben iyimser bir karaktere sahibim; zaten bir bilim insanı da böyle olmak zorundadır. Fakat iyimserliğim hüsnükuruntumdan kaynaklanmıyor; aksine SETI’nin mantığına dayanıyor. Yarım yüzyıl, kulağa uzun bir süreymiş gibi gelebilir fakat bu arayış henüz gerçekten emekleme aşamasında. SETI’nin ortaya koyduğu çabanın ve becerilerin güncel durumunu düşünürsek, gerçekten devrim niteliğinde bir şey öğrenmenin eşiğinde olduğumuzu hissediyorum.
Bugüne kadarki deneylerimizin çoğunda uzaylı toplumlar tarafından gönderilen radyo sinyallerine kulak misafiri olma amacıyla büyük radyo antenleri kullanıldı. Aynı yöntem Jodie Foster’ın oynadığı 1997 yapımı film Contact’te de beyaz perdeye yansıtılmıştı. Diğer popüler uzaylı filmlerinin aksine, dünya dışı yaşamı arayış biçimimizin nasıl olabileceği Contact’te makul ölçüde doğru şekilde tasvir edilmişti. Yine de bu film, SETI’yle uğraşanların kozmik statiğin içinde asal sayı dizilişleri gibi sıra dışı düzenler arayıp tarayan insanlar olduğu inanışını güçlendirdi. Gerçek ise çok daha basit; aslında bunca zamandır dar bantlı sinyaller arıyorduk. “Dar bantlı” şu anlama geliyor: Verici gücünün büyük bir kısmı radyo kadranının küçücük bir bölümüne sıkıştırılıyor, böylece dalgaları tespit etmek kolaylaşıyor. Bu durumu yalnızca birkaç milivat güce sahip olmasına rağmen, enerjisi dar bir dalga boyu aralığına sıkıştırıldığı için oldukça parlak görünen lazer kalemlere benzetebiliriz.
Modern bir SETI alıcısı, her biri 1 hertz bant genişliğine sıkıştırılmış onlarca hatta yüzlerce milyon kanalı eş zamanlı olarak tarar. Bu bant genişliği bir TV sinyalinden 5 milyon kat daha dardır ve bir bilgi, yani bir mesaj taşıma kapasitesine sahip değildir. Buradaki amaç önce yayın yapmakta olan uzaylıları tespit etmek, ardından herhangi bir bilgi varlığını araştıracak olan daha büyük bir araç inşa etmektir.
Antenlerimizi belli bir noktaya hedeflemek konusunda ise SETI geleneksel olarak iki yaklaşım kullanmakta. Biri, gökyüzünü olabildiğince kapsamlı şekilde taramak; diğeri ise yakınlardaki yıldız sistemlerine kilitlenmek. Uzaylıların tam olarak nerede vakit geçirdiği konusunda tahminlerde bulunmadığından dolayı birincisinin daha avantajlı olduğunu düşünebilirsiniz. İşin gerçeği şu ki bir gök taramasının büyük bir kısmı uzayın boş kısımlarına bakmakla geçer. Eğer dünya dışı yaşamın çok büyük ihtimalle gezegenler veya uyduları üzerinde kurulduğuna dair geleneksel fikri benimserseniz, teleskopla geçirilen değerli vaktin yakınlardaki yıldız sistemlerine odaklanmasının daha iyi bir fikir olduğunu görürsünüz.
Yazının tamamını Bilim ve Ütopya'nın Temmuz 2017 sayısında okuyabilirsiniz...