İslam kültüründe Engizisyonun olmadığı söylenir. Bu anlatıya göre Engizisyon Batıya has bir kurumdur. Bizim kültürümüzde olsa olsa tekil ve istisnai örnekler vardır. Bu örnekler de aydın ve yönetici sınıf içindeki kişisel çatışmaların bir sonucudur. Oysa İslam tarihine biraz yakından baktığımızda akılcılıkla nakilcilik, özgür iradeyle kader, bilimle hurafe, tanrıtanımazcılıkla tanrıcılık, materyalizmle idealizm arasında çağlar boyunca süren büyük kavgalar yaşanmıştır. Bu kavgalar ve çatışmalar düşünsel zeminde cereyan etmiş ama hep bir iktidar ve toplum tasarımının sonucu olagelmiştir. Nakilciliği, selefiliği(ve türevlerini), kaderciliği, koyu bir tanrıcılığı ve idealizmi savunanlar dünyadaki iktidarlarına zarar gelmemesi için karşıtlarını zındıklık, mülhidlik, kâfirlikle itham etmişler, onlara engizisyon uygulamışlardır. Yargılamışlar ve cezalandırmışlardır. Aklı ve bilimi savunan bilim ve ilim adamlarını, felsefecileri dövmüşler, işkence etmişler, mezardan çıkarıp yakmışlar, diri diri kollarını ve bacaklarını koparmışlar, aşağılamışlar ve bunları yapamadıkları durumda sürmüşler, hakaret etmişler, psikolojik işkenceye maruz bırakmışlar ve yaşarken öldürmüşlerdir. Üstelik bu muamelenin mağdurları, öyle kenarda köşede kalmış insanlar değildir. İbn Sina’dan İbn Rüşd’e, Hallac-ı Mansur’dan Piri Reis’e, Râvendi’den Râzi’ye, Takiyüddin’den İhvan-ı Safa Topluluğu’na kadar İslam uygarlığı içinde aykırı ve muhalif olan bilindik isimler… Sadece onlar da değil. Akılcı düşünceye şu ya da bu ölçüde bulaşmış, İslamiyet’i yaşadığı coğrafyanın toplumsal gerçeğiyle bütünleştirmeye çalışan yani az çok bir maddi gerçeklikten hareket eden her kim varsa hedef almışlardır. Aklı önemseyen Hanefi mezhebinin kurucusu İmam Hanefi’den güvenilir hadislerin bir numaralı başvuru kaynağı olan Buhari’ye kadar… İslam uygarlığını İslam uygarlığı yapan, dosyamızda işlediğimiz hedef alınan isimlerdir ve onların çizgisidir. Yani İslam kültüründe aklı, bilimi ve materyalizmi savunanlar sayesinde İslam uygarlığı dünya kültürüne katkı yapmıştır. Onları çıkardığınızda geriye ne kalır? Bu yüzden şapkayı önümüze koyup düşünme zamanıdır. Eleştirimiz ah vah etmek için değil geleceğe yönelik dersler çıkarmak içindir. İslam dünyasının mazlumları ancak akılla, bilimle yücelebilir. Nitekim Atatürk Devrimi bu gerçeğin en büyük ve en çarpıcı tarihsel örneğidir. İslamcı aydınların söylediği gibi Atatürk nedeniyle kültürümüzden kopmadık(yobazlıktan koptuk elbette) aksine Atatürk’ün önderlik ettiği devrimle birlikte tarihimizin aydınlık yanıyla buluştuk ve onu ileri taşıdık. Dosyamızı bu gözle okumanızı dileriz. Şunu da belirtelim: İslam Kültüründeki Muhalifler, aynı zamanda İslamcıların çokça ama esastan yoksun olarak eleştirdiği batı sömürgeciliğine, emperyalizmine ve oryantalizmine karşı da büyük mirasımız ve silahımızdır. İslamcılık, eleştirisini bilim ve akıldan değil, dinden kurduğu için karşıtına yeniliyor, güdük kalıyor ve söz oyunlarından öteye geçemiyor. Biz ise İslam tarihindeki akılcıları, bilimcileri ve materyalistleri batı emperyalizminin kültürel ve düşünsel hegemonyacılığına karşı bir silah olarak kullanma, gururla taşıyacağımız bir miras olarak benimseme önerisi yapıyoruz. Kendisini İslamcı ya da muhafazakâr olarak tanımlayanlara da bu tavsiyeyi veriyoruz. Çarpıcı olsun diye söylüyoruz: Bizim de Brunolarımız, Galileolarımız var! Dosyamızı, saygıyla andığımız isimlerin bireysel trajedisi olmanın ötesinde okunmasını rica ediyoruz. Kapak görseli Hallac-ı Mansur’un asılmasını tasvir eden bir gravür. 19. Yüzyılda İran’da yapılmış.
İslam kültürü dışında olmasına rağmen kapak temamızla paralel olan iki değerli makaleyi de kapağa dâhil ettik. Hristiyanlık kültüründe/dünyasında aklın serüveni ve Hint kültüründe din hegemonyasına başkaldıranlar… İlgiyle okuyacağınızı düşünüyoruz.
Dolu dolu bir sayı
Dergimiz kapak dosyası dışında da dolu dolu. Evrenin evriminden, vals yapan padişahların ilericiliğine, vicdanımızdaki ahlak yasasından İstanbul depremine kadar… Bu sayımıza katkı sunan tüm akademisyenlere çok teşekkür ederiz.
Seminerlerimize kayıt yaptırmayı unutmayın
Bilim ve Ütopya Seminerleri 8 Ekim’de Prof. Dr. Remzi Demir’in vereceği “Osmanlıca Öğreniyoruz” Semineri, 15 Ekim’de Dr. Mustafa Eray Yücel’in vereceği “Veri Analizi ve Kanıta Dayalı Politika Üretimi” Semineri’yle devam ediyor. Her iki seminerde alanında yetkin hocalarımız birikimleriyle sizlerle buluşacak. Kayıt için magaza.bilimveutopya.com.tr adresinde etkinlikler bölümünü ziyaret etmeniz yeterli. Bekliyoruz…
Nice yıllara Türkiye Cumhuriyeti
Cumhuriyetimizin 99. Yılı kutlu olsun. Vatanımızı kurtaran Atatürk başta olmak üzere devrimci kadroları, gâzilerimizi ve şehitlerimizi saygıyla anıyoruz.