Yakın bir zamana kadar dişi ve erkekten yavrusuna sadece genlerin aktarıldığı ve kalıtımın bu yolla olduğu varsayılıyordu. Gen ötesi, genetik dışı, genetik olmayan anlamına gelen epigenetik bilimiyle birlikte durumun tamamen öyle olmadığı; çevresel deneyimlerin, yaşam tarzının, alışkanlıkların, davranışların, psikolojik durumun, hatta büyük baba ve babanın yediklerinin-içtiklerinin olumlu ya da olumsuz sonuçlarının da yavruya aktarılabildiği ortaya çıktı. Üstelik sadece spermdeki DNA’sını aktardığı düşünülen babanın epigenetik aktarımda etkisinin oldukça önemli olduğu yapılan çalışmalarla birlikte her geçen dün daha fazla kanıtlanıyor. DNA’dan bağımsız olan epigenetik bilgiler bitkilerden böceklere, solucanlardan insanlara kadar birçok organizmada, organizmaya göre değişen mekanizmalar ve yollarla, birkaç nesil boyunca kalıtsal olabiliyor. Genetik determinizm, epigenetikle birlikte ağır bir darbe yiyor. İnsanı insan yapan faktörlerin ve atalarından aldığı mirasın çok boyutluluğu ve karmaşıklığı öğreniliyor. Epigenetiğin bize sunduğu verilerden yola çıkarak insanı ortaya çıkaran etkenlerin tek boyutlu olmadığını ve gen-çevre-yaşantı gibi karşılıklı etkenlerin etkileşiminden meydana gelen diyalektik-çelişmeli bir süreç ve sentez olduğunu görüyoruz. Determinizmin değil ama diyalektik materyalizmin bilimden beslenmesi ve bilimi yönlendirmesi de epigenetikten yola çıkarak tartışmamız gereken önemli bir konu. Sonuç olarak epigenetikle gördüğümüz olgu birçok yaşamsal deneyimin ebeveynler aracılığıyla çocuklarına aktarılabilmesidir. Bu gerçekten de heyecan verici ve devrimsel bir gelişme! Epigenetik devrimini tarım ve iklim değişikliği de dâhil olmak üzere bütün boyutlarıyla ele aldık, ayrıntıları sayfalarımızda okuyacaksınız. Katkı sunan tüm yazarlarımıza teşekkür ederiz.
TÜBİTAK’ın Sosyal Bilimler Ansiklopedisi
Geçtiğimiz ay TÜBİTAK Sosyal Bilimler Ansiklopedisi’ni yayınladı ve gösterişli bir törenle tanıtımı yapıldı. Türkiye’nin en büyük bilimsel kurumunun böyle bir ansiklopedi yayınlayacak olmasını duyduğumuzda heyecanlanmış ve mutlu olmuştuk ancak ansiklopediyi inceleyince bu duygularımız yerini üzüntüye bıraktı. Üzüntümüz ülkemiz ve bilimsel kurumumuz için. Çünkü bilimin en temel kanunlarından biri olan, bilim dünyasının var mı yok mu diye tartışmadığı evrim gerçeği bu ansiklopedide tartışmalı bir düşünce olarak yazılmış ve yaradılışçı, bilim dışı ideolojinin bolca propagandası yapılmış. Bu durum “ne var bunda” diye geçiştirilemeyecek önemdedir çünkü bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de bilimin ön mevzisi hâlâ evrimdir ve evrime yapılan düşmanlık bilime yapılan düşmanlık anlamına gelmektedir. Pandeminin yaralarını yeni yeni sardığımız bu günlerde evrimi canlı canlı gözlerimizle gördük ve bunun ötesinde yaşadık! Hal böyleyken, 21. Yüzyıla uzayda, genetikte, bilişimde önde başlayacak büyük güçler damgasını vuracakken evrim yoktur demek Türkiye’ye kötülük yapmak, güzel ülkemizi geride bırakmak anlamına gelmektedir. Bu durumu kesinlikle kabul etmiyoruz ve Bilim ve Ütopya olarak sonuna kadar karşı olduğumuzu ilan ediyoruz. Ansiklopedinin biyolojik evrim maddesi de başka birçok maddenin öznel, keyfi, taraflı ve bilim dışı yazıldığını gösteriyor ki incelemelerimiz de bu yönde.
Ciddiye alıyoruz
Bu noktada bir söz de bilimi ve evrimi savunan bazı dostlarımıza: Bu tür saldırılar “ciddiye almıyoruz” türünden tepkilerle karşılanmaz. Bizim bunları ciddiye almamamız söz konusu maddenin yer aldığı ansiklopediyi gençlerin okumayacağı, söz konusu eserin okullarda dağıtılmayacağı anlamına gelmiyor. Mesele ansiklopedinin yazarının kim olduğu ya da yazdığı maddedeki cehalet ve saçmalıklar değil. Mesele ülkemizin en öndeki bilim kurumunun eserinden böylesine bir şeyin çıkması ve milli eğitimde kullanılacak olması. Bu yüzden herkesi ciddiyete davet ediyoruz çünkü hayat ve hareket bizi beklemiyor.
Hepinize bilim ve aydınlanma dolu bir ay dileriz.