Yaratılışçılığın çıkmazı

Yazan
Emrah MARAŞO
Bilim ve Ütopya Genel Yayın Yönetmeni
Yazının Okunma Süresi
5 dakika

İnsanın kusursuz bir canlı olduğu, bütün türler içinde eşsiz özelliklere sahip niteliklerle donandığı eski bir yanılgı. Bunun kökeni bilimin henüz emekleme dönemini yaşadığı, dolayısıyla yaşamın bütününü açıklayamadığı uzun çağlara dayanıyor. Kültürel olarak motive edici bir yanı da var. Vahşi doğada ve zorlu koşullarda hayatta kalmak isteyen atalarımız, taş aletleri icat edip doğaya müdahale etmeye başladıkları andan itibaren doğadan ayrı bir varlık olduklarını da keşfetmeye başladılar. Bu keşfin bir yanı icatlara, diğer yanı iş birliğine dayanıyordu. Hayatta kalmak için ortaklıklar kurmak, bunu kurarken plan yapmak ve hedefler koymak bizi doğanın basit bir uzantısı olmaktan çıkardı ve kendimizle birlikte dış dünya üzerine düşünmenin yolunu açtı. Tarım devrimi, yazının ve sayıların icadı, devletlerin ortaya çıkışı ve nihayet dinlerin ideoloji olarak doğuşu insanın kusursuzluğu fikrinin kurumlaştığı zamana denk düşüyordu. Kusursuzluk insanın değiştiren, hayata müdahale eden bir varlık olması anlamında ilericiydi. Ancak evrenin ve dünyanın insan için yaratıldığı, insanın da tanrının hizmetkarı olmak için dünyaya getirildiği anlamında gerici bir rol oynadı. Bu sayımızı insanın evrimsel tarihinden kaynaklanan eksiklikleri ve kusurlarını merkeze alarak oluşturduk. Kapak sloganımızdaki akılsız tasarım ifadesi aslında bir oksimoron yani çelişkili... Çünkü tasarımın olduğu yerde akıl var. Ancak evrim, akıllı tasarımcıların iddia ettiği gibi bir amaç gütmüyor ya da yine onların söylediği üzere yüce bir varlık ressam gibi insanı çizmiyor. Kanıtlarıyla okuyacaksınız. Katkı sunan tüm yazarlarımıza teşekkür ederiz.

Modern bilim tartışması ve düzeltme
Dergimizin Kasım 2020 sayısının sunuş yazısında bilimlerin kendine özgü bir yönteme kavuşmasının Rönesans ve Bilimsel Devrimler döneminde başladığı, ondan önce bilimsel bilginin başka bilgilerle iç içe olduğu, doğanın doğa içinden açıklanmadığı söyleniyordu. Dergimizin kapağı modern bilimin devrimsel teorilerinden ibaret olduğu için sunuş yazısı da bu kapsamın çerçevesinde kaleme alındı. Ancak sunuşa yönelik Avrupamerkezcilik eleştirisi yazıyı tekrar değerlendirmemiz ve bazı düzeltmeler yapmamız, bu arada bu meseleyi de tartışmamız gerektiği ihtiyacını ortaya koydu. Konu kapsamlı ve yerimiz dar olduğu için(bu sayıda sabit sayfa yazarlarımızın yazılarına yer veremedik) bazı düzeltme ve açıklamaları çiviyazısında yapmamız gerekiyor:

1) Modern bilim gökten zembille inmediği gibi bilim bir “Avrupa icadı” değildir. Mısır’dan Mezopotamya’ya, İslam uygarlığından Çin’e uzanan bir geçmişi vardır. Özellikle Çin uygarlığı modern bilimin temellerinin atılması ve yöntemlerinin ortaya çıkması bakımından kritik bir öneme sahiptir. Çin’in kapitalizmin eşiğine gelen üretim ilişkileri de bunu gösteriyor.
2) Doğanın doğa içinden açıklanması modern bilimden önce de vardı ancak burada iki kritik nokta mevcut: a) Kapsamı yani evren, dünya ve insana ilişkin olma sorunu. b) Sistematikliği. Conner, Halkın Bilim Tarihi adlı Avrupamerkezciliğe ve seçkinciliğe darbe vuran kitabında 17. yüzyılda aslında elitlerin(burjuva aydınları) uzlaştığı epistemik bir sistematikleştirmeden bahseder ve modern bilimin ayırt edici niteliğini de bu uzlaşı olarak koyar.
3) Sunuş yazışında orta çağ, Avrupa orta çağı ile sınırlı tutulmuştu. Bunu kapsam olarak açıkladık ancak kavramsal olarak orta çağdan değil, orta çağlardan bahsetmek (Avrupa’da çürüyen, Asya’da yükselen feodalizm ve bilimsel üretim bağlamında) nesnel ve yerinde olacak çünkü aynı dönemlerde Çin ve İslam uygarlığı insanlığın yükselişini temsil ediyordu.
Bilim; pratikle, deneyle ve en başta tüccarlar olmak üzere halk sınıflarının ihtiyaçları ve icatlarıyla gelişti. Dünyada sistem değişikliğinin yaşandığı ve bilimsel üretim de dahil olmak üzere her türden üretimin Asya’ya kaydığı bir dönemde bu konu ayrı bir önem taşıyor. Değişim sadece basit bir ekonomik büyüme değil, uygarlık değişimiyse eğer birçok konuyu yeniden ele almak şart. Bu vesileyle tartışmaya dair katkılarınızı bekliyoruz.

Yurtdışı Temsilciliklerimiz
Yurtdışı temsilcilik görevini iki yıldır başarıyla yürüten ve Bilim ve Ütopya ağı yaratan değerli arkadaşım Yener Güneş görevini Barış Göktepe’ye devretti. Yener Güneş, dergimizi hem yurtdışında ete kemiğe büründürdü hem de abonelik kampanyasıyla dergi maliyesine kritik koşullarda büyük bir destek sundu. Kendisine çok teşekkür ediyor, Barış Göktepe’ye başarılar diliyoruz. Yurtdışı temsilciliğimiz sorumlu arkadaşla birlikte abone sorumlusu, mali sorumlu, genç aboneler sorumlusu ve ülke temsilcilerinin de içinde bulunduğu 21 kişilik bir yönetim kurulu oluşturdu. Temsilciliğimiz ve bağlı birimleri dergimizin tanıtım kampanyasına hızla girişme, abone kampanyası hedefini büyüterek sürdürme, bilimsel etkinlikler ve okur buluşması toplantıları yapma kararı aldı. Arkadaşlarımızın bütün görevleri başarıyla yerine getireceklerine yönelik inancımız tam. Bu vesileyle yurtdışındaki bütün okurlarımızdan dergimize abone olmanın yanı sıra abone bulmalarını rica ediyoruz. Sizlerin katkısı zorlu koşullardan geçtiğimiz bu dönemde Bilim ve Ütopya için belirleyicidir.

Özür
Değerli hocamız Prof. Dr. Haluk Ertan’ın geçen sayıda yayımlanan yazısındaki tabloda kaydırmalar oldu. Bu hata nedeniyle kendisinden özür dileriz.

 

Çiviyazısı