Bu yazıda nükleer enerjinin temiz bir enerji olduğundan, ucuz olduğundan vb. konulardan bahsedecek değilim. Bu konularda nükleer taraftarı veya karşıtı teknik, yan teknik ve popüler yazılar her medya ortamında yayınlanmaktadır. Ben nükleer enerjinin bir başka yönünden bahsedeceğim.
Meslek hayatımda, özellikle Birleşmiş Milletler'in özerk bir kuruluşu olan Uluslararası Atom Enerji Ajansı (UAEA) uzmanı olarak çalıştığım yirmi yıl içerisinde, çoğunluğu nükleer santraller olmak üzere, nükleer enerjinin barışçıl amaçlarla kullanımı alanında her cins nükleer tesisi kapsayan yüzden fazla nükleer tesiste bulundum ve incelemeler yaptım.
Bu çalışmalardan kazandığım tecrübeler bana, nükleer enerjinin planlanması, tasarımı, mühendisliği, işletmeciliği, kalite kontrolü ve emniyet bilinciyle çok özel bir teknolojik kültür yarattığını gösterdi.Bu teknolojik kültür, havacılık ve uzay teknolojisindekine büyük paralellikler gösterir. Hatta onlara birçok konuda öncülük etmiştir.
Nükleer santral tasarımında karmaşık, konunun uzmanı olmayanlara biraz aşırıymış hissini veren, çok kapsamlı ve kesin kuralcı yöntemler vardır. Öyle ki havacılık ve uzay teknolojisinden daha fazla sayıda ayrıntılı düzenlemeler (regülasyonlar) nükleer sahada geliştirilmiştir diyebiliriz.
Tasarım yanında, nükleer santral işletmeciliği de olağanüstü yapısal, profesyonel ve yüksek düzeyli bir eğitime dayanan çalışmaları gerektirir.
Nükleer enerji (ve diğer ileri teknolojiler) sadece bir elektrik üretim meselesi ve seçeneği değildir. Birinci derecede önemli olan, ileri bir teknoloji kazanmak ve bu sayede bilimsel ve teknolojik sahada ilerlemek, hatta bir sıçrama yapabilmektir. Bu gibi ileri teknolojilerin ülkelere kazandıracakları pek çok şey vardır. Bunlar arasında yeni yapım teknikleri öğrenmek ve bunları geliştirmek, bilimsel, teknik ve teknolojik kapasiteyi artırmak, kalite kontrolünü ve kaliteyi sağlamak, sanayide değişik kollarının kurulup çalıştırılması, yeni iş alanlarının açılarak istihdamın artırılması gibi konular sayılabilir.
Bir nükleer santralde yaklaşık 22 bin değişik parçanın olduğu göz önüne alınırsa, böyle bir tesisin yapımından sanayimizin, bilim ve teknoloji kuruluşlarımızın kazanacağı bilgi ve tecrübe sahalarının ne denli değişik ve büyük oranda olacağı açıktır.
Ayrıca nükleer teknoloji Türkiye'de yüksek düzeyde bilimsel ve teknolojik bir kültürün yerleştirilmesinde, bilhassa teknik eğitim kalitesinin yükseltilmesinde ve dolayısı ile diğer sahalarda da itici bir güç olmak ve tetikleyici vazifesi görmek gibi yadsınamaz faydalar da sağlar.
Öte yandan nükleer enerji üretimi, kanun gereği olarak, devlet tarafından yapılacağından, özelleştirilen elektrik üretiminde bir düzenleme ve rekabet unsuru olarak da faydalı olacaktır.
İster Tanzimat döneminde olsun ister Atatürk dönemi hariç Cumhuriyet döneminde olsun, hükümetler Batı’nın üstünlüğünün bilim ve teknolojiden kaynaklandığını genelde pek kavrayamamışlar, kavrayanlar ise bu yönde bir devlet politikası oluşturmanın gereklerini yerine getirmemişlerdir. Doğu ülkeleri arasında bu durumu kavrayıp gerekli politikaları ortaya koyarak ısrarla takip eden ülkeler, başta Japonya olmak üzere Hindistan, Çin ve Güney Kore'dir. Bu yaklaşımların olumlu sonuçları ortadadır.
Hükümetlerimizin bilim ve teknolojiye olan yanlış yaklaşımlarının yarattığı duruma, enerji sahasından bir örnek olarak 1912'de kurulan Silahtarağa Santrali'ni gösterebiliriz. Bu tarihten beri, yaklaşık doksan yılda, buhar türbinleri kullanıyoruz ama hala bir buhar türbini yapamıyor, ancak satın alıp işletiyoruz. Gaz türbinlerinde de durum aynıdır. Eğer nükleer teknoloji için de kırk yıldan beri sürdürülen olumsuz tutumu ve yanlış yaklaşımları devam ettirirsek, korkarım daha çok doksan yıl boşa geçer!
Bu vahim durumun sebebi, bilim ve teknolojinin ülke yararına kullanılması amacıyla kapsamlı bir devlet politikasının şimdiye kadar açık ve seçik bir biçimde ortaya konmamış olması veya konanların da böyle bir politikanın ana planı olarak kabul edilerek ve onaylanarak yürürlüğe konulmuş olmamasıdır.
Nükleer enerji teknolojisinin kazanımı bir devlet politikası olarak ele alınmalı (gelişmiş ülkelerde nükleer enerjiye geçiş, başlangıç ve gelişme dönemlerinde hep bu şekilde ele alınmıştır) ve ülkemizin çağdaş medeniyet seviyesine ve hatta üzerine çıkartılması" ilkesinin itici güçlerinden biri olarak kullanılmasıdır.
Bu mükemmel teknolojiyi ülkemize, her ne pahasına olursa olsun kazandırmak, gelişmemize, refahımıza, enerji bağımsızlığımıza, güvenliğimize ve dolayısı ile egemenliğimize yapılabilecek çok büyük bir hizmet olacaktır.