Modern atom kuramı ve temelleri

Modern bilimin en önemli devrimci görüşlerinden biri, varlıkların atom adını verdiğimiz temel parçacıklardan oluştuğu düşüncesidir. Atom kavramı Antik Yunan'a kadar gider. Ne var ki, modern atom kuramında atomlar ölçülebilir parçacıklar olarak tanımlanmış olmasına karşın Antik Yunan atomcu düşünüşünde atomlar daha çok niteliksel olarak düşünülmüştür.

Antik Yunan'da iki önemli düşünür Leukippos ve Demokritos, varlıkların, “atomos” adını verdikleri, bölünemeyen, en küçük parçacıklardan oluştuğunu ileri sürmüştü. Ancak burada söz konusu atomlar niteldirler ve metafiziksel bir anlam taşırlar. Gerçekte atomun bilimsel olarak ele alınması ve bir kuram olarak ortaya çıkması 19. yüzyılda John Dalton (1766-1844) sayesindedir. Dalton’dan önce, örneğin İslâm Dünyası’nda simya ile ilgilenen Razi’nin (865-925) ve daha sonra da mekanist anlayış çerçevesinde Robert Boyle (1627-1691) ve Robert Hook’un (1635-1703) partikül ya da korpüskül kavramlarını kullandığını görmekteyiz. Ancak atom kavramı bilimsel ve nicel olarak ilk defa 1808’de Dalton tarafından ele alınmıştır.

Antik Yunan'da atomcular

Antik Yunan'da İyonya düşüncesine mensup düşünürler, olguları mitolojik oluşumlara başvurmadan doğal nedenlerle açıklamaya çalışmıştır. Bu düşünce ekolünün temel sorunu töz (cevher) sorunudur ve töz su, hava, ateş vb. somut bir şey olarak kabul edilmiştir. Bu anlayışla ilk kez Dünya’yı oluşturan ana maddenin ne olduğunun sorgulandığını görmekteyiz. Böylece Mısır ve Mezopotamya uygarlıklarının görgül bilgi toplama aşamasından, evreni açıklamaya yönelik akılcı sistemlerin kurulmasına doğru bir geçiş süreci başlamıştır. Bu elbette ki yeni bir doğa ve evren tasarımının ve onu açıklamaya yönelik yeni bir bilim anlayışının da başlangıcıdır. Bu düşünce ilk olarak İyonya ekolünde (Milet Okulu) tartışılmıştır ve ilk temsilcisi Thales’tir (624-546).

Maddeci İyonya düşüncesi kısa sürede Antik Yunan'da yaygınlaşmış ve aynı tarzda birçok okul varlıkların temelleri üzerine somut ilkeler ortaya atmışlardır. Bunlar arasında gizemci Pythagorasçılar (M.Ö. 5. yüzyıl), Herakleitos (535-475) ve Empedokles (490-430) sayılabilir.

Atomcular da Miletlilerin başlatmış oldukları geleneği sürdürmüşlerdir. Varlıkların atom (atomos, yani bölünemeyen) adı verilen ve gözle görülemeyecek kadar küçük olan parçacıklardan oluştuğu görüşü, ilk önce Leukippos (ölümü M.Ö. 370) ile onun öğrencisi Demokritos (460-370) tarafından savunulmuştur.

Leukippos'tan bize ulaşan onun Doğanın Sesi adlı şiirdir. Demokritos'tan ise bize yine bazı fragmanlar kalmıştır. Atomcu düşünce daha çok Demokritos'un adıyla özdeşleşir.

Demokritos’a göre, evren doluluk ve boşluktan oluşmuştur. Dolu kısım, bölünemez küçük parçacıklar (bölünemez = atoma), yani atomlar tarafından doldurulmuştur; bunlar ölümsüz ve yalındırlar. Nitelikleri aynı ama biçimleri ayrıdır. Varlıklar bu atomların bir araya gelmelerinden oluşmuşlardır ve bir arada bulundukları sürece vardırlar; şayet varlıkları oluşturan atomlar bir nedenle dağılırsa bu varlıklar yok olur giderler. Evrende gözlemlenen değişim, atomların birleşmesi ve dağılmasından ibarettir. Atomcu kuram, özünde mekanist ve determinist olmasına karşın bu dönemde atomların nasıl hareket ettiklerine ilişkin güçlü bir yaklaşımın eksikliği duyulmaktadır.

Prof. Dr. Yavuz UNAT
Kastamonu Üniversitesi Felsefe Bölümü

Bu yazının tamamını Bilim ve Ütopya'nın eylül sayısında okuyabilirsiniz...

Bilim Tarihi
Etiketler
atom
atomos
demokritos
leukippos
Antik Yunan
atom kuramı
yavuz unat
bilim ve ütopya