Mıknatıslardan evrene

İnsanlar eski çağlardan beri hem demir ve nikel gibi bazı maddeleri çeken hem de Dünya’nın kutuplarına doğru yönelen bazı malzemelerin varlığını biliyordu. İnsanlar, adını Manisa’dan alan “mıknatıs taşı” dedikleri bu malzemeleri kullanarak pusulayı icat ettiler ve hiç kuşkusuz ki açık denizlerde yollarını bulmakta pusuladan çokça yararlandılar.

Hâlbuki mıknatıs, kocaman bir buz dağının o zamanlar suyun üstünde kalan birkaç tepeceğinden biriydi (diğer tepeciklerden biri de kehribar gibi statik elektriklenmesiyle meşhur malzemelerdi). Mıknatıs ve kehribar, günümüzde “manyetostatik” ve “elektrostatik” başlığı altında incelenen olguların ilk tezahürlerindendi.

19. yüzyılla birlikte klasik elektromanyetik kuramın temelleri atıldıkça “elektrik” ve “manyetizma” konularının aslında “klasik elektromanyetik kuram” olarak adlandırılan bir kuram altında “birleştiği” anlaşılmaya başlandı. “Klasik elektromanyetik kuram” hiç şüphe yoktur ki Fizik tarihinde, doğanın o zamana kadar birbirinden tamamen ayrı olduğu düşünülen iki ayrı tür etkileşiminin aslında bir olduğunu ortaya koyan gelmiş geçmiş en başarılı “birleşik” kuramlardan biridir.

Hans Christian Ørsted tarafından, 1819’da, akım taşıyan bir telin, mıknatıs gibi davrandığı (çevresindeki pusulaları saptırdığı) ortaya konuldu. Bu devrimsel bir buluştu ve sonrasında başta Michael Faraday gibi büyük deneyciler ve James Clerk Makwell gibi büyük kuramcıların çalışmaları sayesinde klasik elektromanyetik kuram 19. yüzyıl sonlanmadan olgunlaşabildi. 

...
Eğer gökcisimlerinin manyetik alanı varsa o zaman, bu gökcisimlerinin etrafındaki hareketli ve yüklü parçacıklar da manyetik alandan etkilenecektir. Bu etkilerin en güzel örneklerinden birisi kuzey ve güney kutbuna yakın enlemlerde sık sık gerçekleşen kuzey ve güney ışığı (Kutup ışıkları - Aurora Borealis ve Aurora Australis) olaylarıdır: Dünya’nın manyetosferine ulaşan proton ve elektron gibi yüklü parçacıkların önemli bir kısmı manyetik alan çizgileri etrafında “tutulur” ve Dünya’nın kütleçekiminin etkisiyle kuzey ve güney kutuplara doğru manyetik alan çizgileri boyunca ilerlerler. Bu parçacıklar atmosfere ulaştıklarında oksijen ve azot atomlarıyla etkileşerek bir renk senfonisine sebep olurlar.

Güneş yüzeyindeki manyetik etkinlikler Güneş rüzgârlarının meydana gelmesine yol açarken, bir yandan da manyetik alanın hareketli yükleri “kontrol edici” doğası, Dünyamızın hem atmosferini hem de üzerindeki yaşamı ölümcül Güneş rüzgârlarından ve yüksek enerjili kozmik ışınlarından önemli nispette korur.
 

Prof. Dr. Sıtkı Çağdaş İNAM
Astrofizikçi
Başkent Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü

Yazının tamamı Bilim ve Ütopya'nın eylül sayısında...

Yerden Göğe
Etiketler
astrofizik
mıknatıs
manyetizma
elektromanyetik
sıtkı çağdaş inam
bilim ve ütopya