Kurumsal fizik mümkün mü?

Hemen belirtmem gerekirse başlıkta bir yazım hatası yok. Kuramsal değil kurumsal fizik üzerine olacak bu yazı. Ne demek istediğimi okuyunca keşfedeceksiniz. Bu yazı, geçen sene Aralık ayında yine bu portalda yayınlanan “Postmodern Bilime Tutunabilmek” başlıklı yazımın devamı olarak da görülebilir.

Edebiyat okumalarımın yanısıra felsefe(ye giriş) okumaları da yapıyorum. Nigel Warburton’ın Felsefeye Giriş adlı kitabının sanat felsefesi üzerine olan son kısmında kurumsal sanat anlayışından bahsediliyor. Özetle bir eserin (şiir, roman, resim, beste vb.) sanat olarak addedilebilmesi için belirli bir otorite tarafından ona sanat denmesi yeterli oluyor. Bu anlayış, sanatçının tenekelenmiş dışkısının sanat eseri olarak sayılmasını açıklar. Kurumsal sanat kuramının daha detaylı anlatımı ve eleştirileri için az evvel bahsettiğim kitaba bakabilirsiniz. Burada değinmek istediğim konu kurumsal bilim olabilir mi sorusu değil, bu başka ve daha detaylı bir yazının konusu olabilir; burada özel olarak fiziğin belirli bir alanı için kurumsal fizik mümkün müdür sorusunu ele almak olacak.

Fizik pozitif bir bilimdir ve teorilerin tahminlerinin gözlemlerle uyuşması gerekir. Eğer fiziksel bir kuram gözlemle uyuşmayan öngörülerde bulunuyorsa kuramın revize edilmesi ya da daha başka bir kuram tarafından geçilmesi gerekir.

Günümüz fiziği iki temel sütun üzerine yükselir: 1) İzafiyet kuramı 2) Kuantum kuramı. İzafiyet kuramı klasiktir ve enerjinin/maddenin uzay-zaman ile ilişkisini (ya da bu vesileyle diğer enerji/madde üzerinde etkilerini) inceler. Kuantum kuramı ise evrende bulunan parçacıkları betimler: elektronlar, fotonlar, vb. parçacıklar. Kuantum kuramında üç temel etkileşim vardır: a) elektromanyetik etkileşim, b) zayıf etkileşim, c) güçlü etkileşim. Çağdaş fiziğin çözmeyi istediği bir konu kütleçekiminin kuantum kuramını bulmak ya da diğer bir değişle kuantum kütleçekimi kuramını bulmaktır.

Kuantum kütleçekimi hakkında bazı teorik sonuçlar elde edilmiştir. Kara deliklerin Hawking ışınımı ile buharlaşmaları ya da boş uzayda ivmelenen gözlemcinin termal ışınım görmesi (Unruh etkisi) bu çeşit sonuçlara örneklerdir. Fakat bu etkiler deneysel olarak gözlemlenememiştir. Daha doğrusu benzeri etkiler analog deneylerde gözlemlenmiştir fakat bu kuantum kütleçekimi etkilerinin kesinlikle gözlemlenebileceğini belirtmekten ziyade bu etkilerin gerçekten var olduğuna dair tavsiye niteliğindedir. Kuantum kütleçekiminden kaynaklanan etkilerin gözlemlenebileceği ölçeğe (Planck ölçeği) çok ama çok ama çok uzağız.
***
Fiziğin kuantum kütleçekimi alanında yapılan çalışmalar daha ziyade düşünce deneylerini ve bu düşünce deneyi testlerinden geçmesi istenerek ortaya konmuş çeşitli teorileri içeriyor. Özetle bakacak olursak, gerçek deneyler yapmaktan çok uzaktayız, sadece düşünce deneylerimiz bulunuyor, dolayısıyla fiziğin pozitif bilim olma özelliğini kullanarak teorileri sınayamıyoruz. Buna ilaveten bir sınama yöntemi olarak, kuantum kütleçekimi teorisinin bildiğimiz durumlarda bildiğimiz fiziğin tahminlerini üretmesi. Fakat bu yeterli gibi gözükse de yeterli değil, çünkü aynı limite sahip birden fazla teori olabilir.

Peki alternatif kuantum kütleçekim kuramlarından hangisinin doğru olduğuna (daha doğrusu yanlış olmadığına) deney yapıp karar verecek kapasiteden çok uzağız. Öyleyse bu durumda hangi teorinin çalışılmaya ve para harcanmaya değer olduğuna nasıl karar veriliyor? İşte bu noktada yazının başında değindiğimiz kurumsal fizik anlayışını kullanabiliriz.

Hangi kuramın çalışılmaya ve para harcamaya değer sorusunun cevabını üniversiteler, enstitüler ve en nihayetinde de fon sahipleri belirliyor: yani bilimin otoriteleri. Dolayısıyla gözlemden uzak fenomenler için tahminde bulunan kuantum kütleçekimi kuramlarından hangisinin zamana yenik düşmeyeceğini ve geliştirileceğini belirleyen şey kurumsal fizik anlayışı oluyor.

Kurumsal fizik anlayışının kurumsal sanat fikrindeki gibi bir mutlak sınıflandırma olmadığını (neyin sanat neyin değil gibi) görebiliriz. Anlıyoruz ki kurumsal fizik otoriteler aracılığıyla neyin fizik neyin değil olduğu sınıflandırmasından ziyade neyin çalışılmaya ve para aktarmaya değer olduğu sınıflandırmasının yapılmasını sağlıyor. Yazının başlığına dönersek kurumsal fiziğin mümkün olduğu cevabını artık verebiliriz.

Kurumsal fiziğin kötü bir kavram olması gerekmez, fakat bilim insanlarının değer yargılarını etkileyebildiği için bazı kuramların (belki de sonradan ümit verecek olanların) gelişimini durdurabilir ve tarihin tozlu raflarına gömebilir. Neyse ki ileriki yüzyıllarda yaşayacak bilim tarihçileri bu kuramları tekrardan gün yüzüne çıkarabilir. Fakat bu çok da ekonomik bir yöntem değil.

İleri okuma ve kaynakça

f.semih.dundar@yandex.com

 

 

Etiketler