Hitit öncesi Anadolu hakkında yazılanlar genellikle Anadolu’nun protohistorik dönemi ile başlatılmaktadır. Ancak Anadolu’nun protohistorik dönemi öncesinde var olan yapısına değinmek Hitit kuruluşuna yani merkezileşmeye giden yolu iyi algılamak gerekmektedir. Erken Tunç Çağı olarak tanımladığımız bu dönem yaklaşık olarak MÖ 3200-1900 yıllarını kapsar ve ETÇ I, II, III olarak kendi içinde evrelere ayrılır. ETÇ araştırmaları arkeolojik verilerin bol olması nedeniyle sorularla ve tartışmalarla doludur. Bu dönem Anadolu’su toplum yapısı karmaşık ve birçok yeni gelişmenin yaşandığı dönem olarak karşımıza çıkmaktadır. Bakır madeni ve kalay madeni alaşımıyla elde edilen tunç döneme adını vermektedir. Elde edilen tunç alaşımı ile silah, kap - kacak, süs eşyası üretilmiştir. Yine bu dönem bakır, altın, gümüş madenleri alaşımı olan elekturumdan üretilen eşyalar bulunmaktadır. Genel hatlarıyla bu dönem Anadolu’daki yerleşimlerinde etrafı surlarla çevrili, taş temelli, kerpiç duvarlı dikdörtgen ya da yuvarlak formlu, içinde ocağı ve verandası olan evler mevcuttur. Tek odalı uzun ev modeli olarak bilinen megaron planlı evler de dönemin mimari anlayışını yansıtır.
ETÇ’de de damga mühürler, idoller, seramik yapım tekniğindeki gelişimler dikkat çekicidir. Bu dönem ziraatçılık ve hayvancılık dışında ticaret ve metalurji alanlarında gelişim göze çarpmaktadır. III. bin yılın en önemli gelişimi ise maddi kültürlerin hızlı bir gelişime ve değişime girmesine neden olan uzun mesafe ticaretidir. Metalurji gelişimini ise özellikle Polatlı, Alacahöyük, Eskiyapar, Kültepe gibi merkezlerde ortaya çıkarılan nitelikli sanat eserlerinden anlayabiliyoruz. Süslü ağırşak, tezgâh ağırlıkları ve kirmenler dokumacılık ve eğirmede hızlı gelişimi göstermektedir. Yoğunlaşan nüfus oranına bağlı olarak kentsel toplulukların oluşumu ve hızlı gelişimi, “fragmentedsocieties” olarak tanımlanan katmanlara ayrılmış toplumların ortaya çıkışı ve tüm bu gelişmelerin temelinde yatan uzun mesafe ticaret ağlarının hızlı gelişimi ve henüz tam olarak sisteme oturtulamamış olan kronoloji, araştırmacıların temel tartışma konularıdır. Her yerleşim kendine has bir kültür oluşturmuş olmasına rağmen bölgelerarası paylaşılan maddi kültür özelliklerinin varlığı, uzun mesafe ticarete bağlı olarak ortaya çıkan fikir alışverişlerinin sonuçlarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır. ETÇ kronolojisi için Troya tabakalaşmasına bağlı bir sistem oluşturulmuş ancak bu sistem Troya ETÇ kronolojisinin yeniden incelenmesi ile karmaşık bir hale gelmiştir.[1]
* ETÇ kronojisi (yaklaşık olarak)
ETÇ I MÖ 3200-2650
ETÇ II MÖ 2650-2300
ETÇ III MÖ 2300-1900
Erken Tunç Çağ I, Proto-Kentler
ETÇ I’deki arkeolojik verilerin birçoğunun ve kültürel kılgıların Geç Kalkolitik( MÖ 4500-3200) benzerliği bu iki dönem arasındaki ayrımı zorlaştırmıştır. İki dönem arasındaki ayrışma yerleşim tabanlıdır ve daha çok Geç Kalkolitik’ten ETÇ I’e geçiş dönemi verilerek (yaklaşık 200 yıl) yapılabilmektedir. Dönemin önemli yerleşimleri Troya, İkiztepe, Beycesultan, Tarsus, Demircihöyük, Karataş-Semayük’tür. ETÇ I araştırmacıları tarafından proto-kentsel evre olarak etiketlenmiştir. Savunma duvarlarıyla çevrili yerleşimler, tarıma dayalı geçim modeli ile birlikte zanaatsal uzmanlaşma, uzun mesafe ticaret eylemleri aktif ve büyük ölçekli bakır üretiminin olmadığı daha çok yerel ev metalurjisi bulunan yerleşimler dönemin resmini vermektedir. ETÇ I mimarisinde en önemli gelişme ise bitişik inşa edilmiş evlerin ön cepheleri, evlerin ortasına inşa edilmiş olan avluya bakar, evlerin arka cepheleri ise savunma veya çevre duvarlarına dayanır. Yerleşimler bulundukları topografyaya göre yuvarlak ya da dörtgen planlı inşa edilmiştir. ETÇ I mimarisini en iyi yansıtan yerleşim Demircihöyük’tür, bu yerleşimde evler iki veya üç odadan oluşur, odalar girişin solunda yer alır, arka köşede ise yuvarlak formda ocak yer alır. Ocakların hem ön hem arka odada yer alıyor olması, bu evlerde yaşayan insanların akraba olan ancak toplu değil de çekirdek aileler olarak yaşadıklarını düşündürtmektedir. Avlu girişlerine yerleştirilmiş olan depolama alanları ise toplumsal bir birleşmenin varlığı göstermektedir. Bu dönem için aile bilinci kadar toplumsal bilinç de yüksektir. ETÇ I Demircihöyük yerleşimi için sosyal organizasyonu gelişmiş ortak kullanım alanları oluşturmuş bir toplum yapısına sahip diyebiliriz. ETÇ I Beycesultan yerleşiminde ise salon tipinde tek bir yapı ortaya çıkarılmış, bu yapı bazı araştırmacılar tarafından tapınak olarak adlandırılmıştır. ETÇ I Karataş-Semayük yerleşiminde ise dallarla örülmüş, çamurla sıvanmış palisadlar (çit) dikkat çekmektedir. Bu palisadlara bitişik şekilde yine dal-örgü tekniği ile inşa edilen evler yer alır. Evlerin büyük odalarında ocak ve iki oda arasındaki duvarda kapı yapısı bulunmaktadır. ETÇ I Troya yerleşiminde 102 binası olarak isimlendirilen yapı bulunmuştur. Bu yapı verandası ve büyük salonu ile dikkat çekmektedir ve yüksek ihtimalle geniş ailelerin yaşadığı yapılardır. Yapıların arasında yer alan duvarlar, ön ve arka duvarlar ortak kullanım alanlarıdır. Benzer yapılar ise ETÇ I’in Troya çağdaşları olan Thermi ve Beşik-Yassıtepe’de ortaya çıkarılmıştır. Liman Tepe yerleşiminde evler taş savunma sistemleri olan ve uzun koridorlu olarak inşa edilmiştir. Genel olarak ETÇ I mimarisini iki-üç odalı veya büyük tek odalı, etraflarında savunma duvarları olan evler olarak tanımlayabiliriz. Ancak dönemin mimarisini daha iyi anlayabilmek için tüm ETÇ I yerleşimlerinin mimari yapılarını detaylı olarak incelemek gerekmektedir.
ETÇ I seramik tipolojisi Geç Kalkolitik’ten süregelen gelişmeyi yansıtır. ETÇ I seramikleri çoğunlukla koyu renk astarlı ve perdahlıdır, ileri aşamalarda koyu renk kızıl kahverengiye dönüşmüştür. İçten kalınlaştırılmış kâselerde yatay delikli veya deliksiz tutamaklar kullanılmıştır. Gaga ağızlı testiler, üçayaklı pişirme kapları, konik boyunlu kaplar dönemin kap kacağını yansıtmaktadır. Bu dönem Batı Anadolu Liman Tepe’de ortaya çıkarılan Kiklad tavaları ticaret ağının algılanması açısından önemlidir. Yine dönemin prestij objesi olarak tanımlanan sos kaplarının hem Batı hem Orta Anadolu’da bulunması ise uzun mesafe ticaretin önemli kanıtlarıdır.
Erken Tunç Çağ II, Anadolu’yu değiştiren gelişimler
ETÇ II Anadolu için dönüşümsel bir dönemdir. Özellikle yeni seramik kap formlarının ortaya çıkışı, mimaride görülen yüksek gelişim, kentsel olgunun kendini göstermesi, düzenli yerleşimler, sosyal yaşantıda hiyerarşik düzenin var olmaya başlaması, anıtsal yapıların ortaya çıkışına bağlı olarak ölü gömme geleneklerindeki değişim, uzak mesafeli ticaret ağı ile Anadolu’da da kullanıma giren çark, kısacası hem teknolojik hem de kültürel gelişimlerin yaşandığı dönemdir. ETÇ II önemli merkezleri ise Troya, Beycesultan, Tarsus, Demircihöyük, Karataş-Semayük, Liman Tepe, Ovaören, Alişar, Bademağacı, Küllüoba, Kültepe, Alacahöyük, Ahlatlıbel, Polatlı, Horozlutepe ve Sarıket’dir. ETÇ II mimari yapısında köy ve kentsel özellikler bir aradadır. Mimarideki en önemli gelişme güçlü sur duvarları ve anıtsal yapılardır. ETÇ II Beycesultan yerleşiminde saray yapısı olduğu iddia edilmiştir ancak burada saray yapısını destekleyici arkeolojik veriler yetersiz kalmaktadır. Demircihöyük yerleşiminde ise ortaya çıkarılan 60 yapı ev olarak tanımlanmıştır. Benzer yapılar Bademağacı (100 ev) yerleşiminde de bulunmuştur. Nüfus olarak Bademağacı yerleşiminde yaklaşık 500 kişinin varlığı sözkonusudur. Küllüoba yerleşiminde ise yine saray yapısı olarak yorumlanan bir mimari özellik açığa çıkarılmıştır. Beycesultan yerleşiminde ise ikiz mabetler olarak isimlendirilen yapılar, in situ buluntular ve ocaklar yerleşim yapılarının konutsal özellik taşıdığını göstermektedir. ETÇ II mimarisi, evleri birbirinden sokak ya da küçük meydanlarla ayrılan küçük mahalleler olarak tanımlanabilir. Küllüoba, Troya ve Bademağacı yerleşimlerinde dikdörtgen ve verandalı salon yapıların yanı sıra çok sayıda odalara bölünmüş başka yapılar da ortaya çıkarılmıştır. Tarsus yerleşiminde ise sokak boyu dikdörtgen yapılar dikkat çeker. Troya yerleşimi surları ise kuleler ve kapılarla güçlendirilmiştir. Yine Troya’da merkez odada büyük ocak yerleştirilmiş anıtsal verandalı salon yapıları ortaya çıkarılmıştır. Troya yerleşiminde kuzey-güney doğrultusunda yan yana dizilmiş Megaron planlı ön girişli dikdörtgen evler saptanmıştır (Megaron; Ege'de dikdörtgen biçimli ince uzun bir yapı planıdır.). Bu tarz yapılar elitist bir grubun varlığını göstermektedir. Bu yapıları yönetici sınıf konutları olarak düşünebiliriz. Troya surları 125mt’yi bulan uzunluktadır, bu surların aşağı şehri çevreleyen bir içkale özelliği taşıdığı söylenebilir. Benzer içkale özelliği gösteren yapılar Liman Tepe, Karataş-Semayük ve Kanlıgeçit yerleşimlerinde de görülür.
ETÇ II seramik tipolojisinde yeni formlar dikkat çekicidir. Bu dönem en sık görülen seramik formu içe dönük kâselerdir, kâselerde kulplar ve kaideler dikkat çekicidir. Yine yüksek kalitede urfirnis astarlı sos kapları, kısa boyunlu tek kulplu fincanlar, fincan formundan geliştirilmiş olan uzun boyunlu ağız veya boynundan kulplu tankardlar, gövdesinin her iki yanında da uzun dikey kulpları olan silindirik formlu depaslar Anadolu Ticaret Ağı ile doğrudan bağlantılıdır çünkü bu form daha çok tüccarların içeceklerini taşımasına yöneliktir, seçkinler tarafından kullanıldığını (ticari denetimi yürütenler) söyleyebiliriz, kesik gaga ağızlı testiler, küresel pyksisler, Troya’da ortaya çıkarılan çark yapımı tabaklar, küçük çaydanlıklar yine ilk kez bu dönem görülür (Baklatepe çaydanlıkları genellikle mezarlarda otaya çıkarılmıştır; hem el hem de çark yapımı çaydanlıklar mevcuttur.). Hayvan biçimli kaplar geniş alana yayılmış formlardı, uzun boyunlu iri çömlekler depolama ya da taşıma amaçlı formlar olarak karşımıza çıkar.
ETÇ II metalurjisinde kalay ve bakır madenlerinin belirli oranlarla ergitilmesinden yapılan bronz buluntular yoğun şekilde görülür. Troya, Alişar, Polatlı, Kültepe, Alacahöyük yerleşimlerinde ETÇ II bronz buluntular ortaya çıkarılmıştır. Kalayın diğer madenlere göre daha az yerde bulunması ve bu kaynakların birbirine uzak olması ETÇ II bronz buluntuların önemini artırmaktadır. Bronz yapımı için kalay daha çok Tacikistan, Afganistan, Özbekistan’da yer alır. Ancak son yıllarda yapılan çalışmalarda kalay madeninin Anadolu’nun belli bölgelerinde de var olduğu üzerinde durulmaktadır (Göltepe - Kestal’de). Bu dönem için kalay için iki güzergâh önerilir, ilki Karadeniz üzerinden Troya’ya getirildiği ve dağıtımın buradan yapıldığıdır, ikincisi ise Akdeniz rotası üzerinden Suriye yoluyla Anadolu’ya getirildiğidir. ETÇ II’de prestij eşyaların varlığı katmanlı bir toplumsal yapının varlığını göstermektedir. Troya’da ortaya çıkarılan zengin takı buluntuları (Priam hazinesi olarak bilinen buluntular) yine benzer zenginlikte olan Eskiyapar buluntuları toplumda sınıfsal ayrıştırmanın varlığını anlamamızı sağlamaktadır. ETÇ II dönemi çok sayıda mezarlık ortaya çıkarılmıştır, bu mezarlar benzer doğrultuda, başlar güneydoğu yönünde düzgün sıralı mezarlardır. Ölüler bazen çukurlara bazen taşlarla çevrili mezarlara bazen de seramik kaplara (pithos, ağızları taşlarla kaplanmış 2 metreyi bulan kaplardır) yerleştirilmişlerdir. ETÇ II’de güçlü surları, kamusal binaları, içkaleli ve tahkimli, nüfusu bin kişiyi bulan aşağı şehirleri olan kentsel yerleşimler yerel halkın ürettikleri ile geçinen zanaatkârlardan, dini görevlilerden, askerlerden ve yöneticilerden oluşmaktadır.
Erken Tunç Çağ III, tüccarların gözdesi Anadolu
ETÇ III’ün önemli yerleşimleri Troya, İkiztepe, Alacahöyük, Norşuntepe, Korucutepe, Kültepe, Tarsus’dur. ETÇ III kendi içerisinde ETÇ III A ve ETÇ III B olarak ayrılır. Bu ayrımın sebebi dönem başında kendini gösteren iskânsal boşalımdır. Bu durum daha çok Anadolu’ya Hint-Avrupalı grupların göçü olarak değerlendirilmiştir. Ancak Hint-Avrupalı grupların göçünü destekleyici arkeolojik kanıtlar yeterli değildir. Boşluğun göçle bağdaştırılmasının nedeni Anadolu’da ayrı diller konuşan gruplardan kaynaklanmaktadır. Bu grupları Asurlu tüccarların çivi yazılı belgelerinden biliyoruz. Hattice, Hurrice, Luvice ve Hititçe Anadolu’daki dilsel çeşitliliği yansıtmaktadır. Bu diller arasında yer alan Hititçe, Luvice ve Palaca Hint-Avrupa dil ailesinde yer alır, bu dili konuşan grupların Anadolu’daki varlıklarına dair birçok görüş bulunmaktadır. Hint-Avrupa dili konuşan grupların Anadolu’nun yerli halkı olduğu, Hint-Avrupa dillerinin Karadeniz steplerinde konuşulduğu ve MÖ 4000’de ilk göçün başladığı, Orta Avrupa’dan bir göç yayılımı olduğu öne sürülen iddialardır. Dil yayılmalarında savaş ve yıkım izleri aramak esasen doğru bir yaklaşım değildir, arkeolojik veriler henüz bu göçleri destekleyici boyutta değildir, çivi yazılı belgeler ise bu konuda sessizliğini hala korumaktadır. Troya IX katmanlı bir yerleşimdir, Troya I ve II arasındaki boşluğun Troya I sonu Luviler’in, Troya V’de Hititler’in Anadolu’ya gelişi olarak yorumlanmıştır. Troya I ve II bir yangınla son bulmuştur, bu yangın göçlerle ilişkilendirilmiştir. Troya V katmanı ise muhtemel Hitit göçü için geç evre olarak kabul görmüştür ancak bu durumda Hitit göçü Geç Kalkolitik başı ve TroyaIIa sonuna çekilmiştir. Bir başka iddia ise Alacahöyük kral mezarları buluntuları ile Rusya Maikop buluntuları arasında benzerliğin Hint-Avrupa göçlerine kanıt olarak sunulmuştur ancak son çalışmalarla Maikop buluntularının MÖ 3700’e tarihlendiği netleşmiştir. Karadeniz yerleşimi olan İkiztepe’de ise Hint-Avrupalılara ait buluntular olduğu öne sürülmüştür ancak hala kesinleştirilmemiştir. Bir başka iddia ise Tarsus yerleşiminde ortaya çıkarılan seramiklerin kuzeydoğu Anadolu seramikleri ile olan benzerliğinin göç dalgası ile ilişkili olduğu yönündedir, bu benzerlik için yoğun ticarete bağlı oluşan ilişkiler olarak da yorumlamak mümkündür. ETÇ III’de görülen iskân boşluğu, yangın izleri, yıkım ve metal buluntuların gömülerine dair veriler Hint-Avrupalı göçleri ile ilişkilendirilmiştir, henüz kesinleştirilmemiş bu iddialar ilerki yıllarda arkeolojik veriler ve belki de çivi yazılı belgelerle netleşecektir.
ETÇ III seramik formlarında önemli değişimler görülür. Orta Tunç Çağ seramik repertuarında egemen konuma gelecek olan dıştan kalınlaştırılmış ağız kenarlı kırmızı çarpı kaseler, dipli iki kulplu kadehler, halka kulplu tankardlar, yumrulu akıtacaklı çömlekler, yonca biçimli çömlekler, tabaklar tüm Anadolu’da görülmektedir. ETÇ III seramik yapımında çoğunlukla çark kullanılmaktadır ancak eski gelenek olan el yapımı seramik örnekleri de mevcuttur. Önemli bir ticaret unsuru olan sivri dipli, düz boyunlu, uzun Suriye şişeleri Tarsus’ta ve Orta Anadolu’da yaygındır. Tarsus yonca testilerinin Troya’da bulunması dönemin bölgesel ticaret ağına iyi bir örnek olarak verilebilir.
ETÇ III mimari yapısında dikdörtgen yapılar dikkat çekicidir. Bu yapıların çoğu verandalı salon tipindedir. Yapılar arasında sokakların olması, yönetici binaların ve anıtsal yapıların varlığı, aşağı şehir yerleşimleri ve yoğun iskân ETÇ III’deki kentselleşmeyi göstermektedir. Alacahöyük, Horoztepe, Mahmatlar gibi yerleşimlerde ortaya çıkarılan zengin envanterler olan mezarlar ETÇ III’ün görkemli buluntularıdır. Alacahöyük kral mezarları (13 tane mezar) oda mezarlardır. Kral mezarlarında eşyaların çoğunluğu altın, gümüş, elektron ve tunçtan oluşmaktadır. Dinsel amaçla kullanılan güneş kursları, geyik ve boğa heykelleri, tanrıça heykelcikleri, dini törenlerde ve bayramlarda kullanılan bir müzik enstrümanı olan sistrumlar, takılar (bilezikler, taçlar, küpeler, iğneler, boncuklar), törensel silahlar (hançerler, topuz başları, baltalar, kılıçlar) metal kaplar ölen kişilere hediye olarak sunulan buluntulardır.
ETÇ III önemli bir diğer gelişme ise Akad kralı Sargon ve torunu Naramsin’nin Anadolu yerel krallıkları ile olan mücadeleleridir. Bu mücadeleleri Şartamhari metinlerinden ve Naramsin’nin icraatlarının yazılı olduğu çivi yazılı belgelerden biliyoruz. Şamtamhari metinlerinin nüshaları Boğazköy, Tel el Amarna ve Kültepe arşivlerinde, Naramsin’nin Anadolu seferlerinin anlatıldığı metin ise Boğazköy arşivinde bulunmuştur.
ETÇ I, II ve III evrelerindeki gelişmeleri özetleyecek olursak; ETÇ I, Geç Kalkolitik maddi kültürünün devamı niteliğindedir, ETÇ I’deki en önemli gelişme surlarla çevrilmiş yapıların ortaya çıkmasıdır. ETÇ II’de ise uzun mesafe ticaret ağının yoğunlaştığı, dönemin önemli buluşlarından olan çarkın Anadolu’da kullanıma girmesi ve köylerden kentsel yapılanmaya gidilmesi, yeni seramik formlarının ortaya çıkması önemli gelişmelerdir. ETÇ III’de ise iskânsal boşluktan doğan tartışmaların dışında hiyerarşik toplumsal yapının varlığı, yerleşimlerde yönetici sınıfın varlığı ve aşağı şehir kavramının ortaya çıkışı, Alacahöyük kral mezarları buluntuları ve en önemlisi de Anadolu’nun protohistorik çağına girmiş olması Hitit öncesi Anadolu’yu anlamamızda önemli katkılar sunmaktadır.
ETÇ Anadolu’sunun siyasi yapısı (ETÇ I’de az yerleşiminde olmasına rağmen) etrafı surlarla çevrili birçok yerel krallığın bulunduğu, bu krallıkların gücü ellerinde tuttukları ve daha küçük yerleşimleri kontrol ettiği, saray yapılarının ve kamu binalarının olduğu ve çok çeşitli dillerin konuşulduğu bir coğrafya olarak düşünülmelidir.
Okuma önerileri
Broodbank, C., Orta Deniz’in Yapımı, Başlangıçtan Klasik dünyanın Doğuşuna Kadar Akdeniz ‘in Tarihi, İstanbul 2016.
Düring, B. S., The Prehistory of Asia Minor: From Complex Hunter-Gatherers to Early Urban Societies, Cambridge 2010.
Efe, T., The Theories of the ‘Great Caravan Route’ between Cilicia and Troy: the Early Bronze Age IIIPperiod in Inland Western Anatolia, 2007.
Lloyd,S., Early Highland Peoples of Anatolia, London 1967.
Vasıf Şahoğlu, Karşıdan Karşıya MÖ 3. Bin’de Kiklad Adaları ve Batı Anadolu, İstanbul 2011.
[1]Bu yazı ve devamında gelecek yazılar Hitit siyasi ve kültürel tarihi ile ilgili bir seri olarak düşünülmelidir. Erken Tunç Çağ’dan Geç Tunç Çağ’a uzanan geniş bir zamanın irdeleneceği bu yazı serisinde oldukça özet bilgiler verilecektir. Daha kapsamlı araştırmalar için okumalar önerilecektir.