kentsel planlama

Doğa, kentler, ütopyalar

John Berger, sanatın insanı doğadan daha güvenilir bir karşılık bulma umudu içinde gösterdiğini yazmıştı. Doğayı güvenilir bulmadığını anlıyoruz. İnsanın ise güvenilir bir karşılık bulma umuduna ihtiyacının olduğunu biliyoruz. Sanat, belki tam da bu yüzden, yani doğadan daha güvenilir bir karşılık bulma umudunun gereği olarak sadece doğayı taklit etmekle yetinemezdi. Nitekim yetinmedi ve yaratılmış bir şeyleri de taklit etti. Doğanın insana sunduğu o bir anlık umudu çoğalttı, doğruladı ve toplumsallaştırdı. Berger meseleye bu denli yalın bakıyor. Yalın ve anlaşılır.

Doğal afet söyleminden neoliberal kentsel politikalara: İstanbul’un sel ile imtihanı

1980’li yıllarla birlikte tüm dünyada uygulanmaya başlanan neoliberal ekonomik politikalara paralel olarak, Türkiye de önemli bir değişim geçirmeye başlamış; kentsel ölçekte uluslararası büyük sermaye yatırımlarına kolaylık sağlayan politik bir anlayış gelişmiştir. Bu gelişmeye bağlı olarak sermaye birikiminin niteliğinin değişmesi ve etki alanının genişlemesi, kentleri sermaye birikiminin aracı haline getirmiş ve Türkiye kentleri de buna göre şekillenmeye başlamıştır. Bu süreçte uluslararası sermaye kadar devlet ve yerel yönetimler de önemli birer aktör olarak ön plana çıkmışlardır.