Kapak

Dünya dışı yaşam

Doç. Dr. Sıtkı Çağdaş İNAM
Astrofizikçi, Başkent Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü

Evrende bizden daha gelişmiş medeniyetler var ise, bu durumda ya bizi ilgilenilmeyecek kadar önemsiz görüyorlar ya da bir deneydeki ya da koruma altına alınmış bir milli parkın içindeki canlılar gibi ele alıyorlar.

Yaşanabilir alanı yeniden düşünmek

K.N. SMITH
Çeviri: Arş. Gör. Ali Emre GENÇ*
*
Gazi Üniversitesi Fizik Bölümü

 

Güneş sisteminin uzak bölgelerinde suya ait kanıtların bulunmasıyla, yaşanabilir bölgenin sadece yaşamın var olabileceği bir yer olmadığı açıklığa kavuştu; ancak astrobiyologların güneş sistemi dışında yaşanılır gezegen arayışlarının nasıl değişebileceğine dair bilgi birikiminde ilerlemenin yıllar alabileceği oldukça açıktır.

Astrobiyoloji yolunda: İnsanoğlunun büyük arayışı

Gökçe SENGER*, Uğur Can ERDEM**
Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Biyoenformatik Bölümü*
Politecnico di Milano, Fizik Mühendisliği**

Evrende yapayalnızsak, ne büyük yer israfı var! - Marc Kaufman, “Dünya dışı yaşamla ilk temas”

Yıllardır bizi gökyüzüne ve ötesine aşık eden, çabalamaktan, çalışmaktan vazgeçmememize neden olan inancımızı körükleyen o kıvılcımı yalın ama çarpıcı bir şekilde anlatabilen bir cümle bu. Marc Kaufman’ın astrobiyoloji üzerine bir kitabının ilk cümlesi ve bizim sığındığımız her şey.

Şark'ın büyük tabibi: İbn Sina

Azerbaycan’ın ünlü milli liderlerinden Ebülfez Elçibey’in kaleme aldığı bu makale pek çok bakımdan çarpıcıdır. Makalede Elçibey, “Marksist metodoloji tarihe yeni bir bakış açısı getirdi” saptamasını yapmakta ve “Şark medeniyeti” dediği İslam uygarlığının yükselişini tarihsel materyalist bir temelde tahlil etmektedir. Elçibey, Farabi ve İbn Sina’nın katkılarını hakkıyla verirken onların felsefi düşüncelerinin “dinler için korkunç” olduğunu söylerek bu iki büyük ismin gericilik için nasıl tehlikeli olduğuna işaret etmektedir.

Bilim ve Ütopya'da bu ay öne çıkanlar

Bilim ve Ütopya bu sayısında Türk tarihine ilişkin çok önemli bir kapakla çıkıyor. Orhun Yazıtlarından önce yazılan ve Türklerin şu ana kadarki en eski destanı olan Ulu Han Ata Bitiği yani Ulu Han Ata Kitabı pek çok boyutuyla önem taşıyor. 
Birincisi, destan Türklerin ilk atası olarak anılan Ulu Han Ata'nın ve destanda ondan kırk yıl sonra yaratıldığı söylenen Ulu Ay Ana'nın ortaya çıkış öyküsünü anlatıyor ve betimliyor. Daha sonra onların çocuklarıyla devam eden Türklerin türeyişinin kökenlerine işaret ediyor. 

Osmanlı Rönesans ve Reformu neden son bulmuştur?

Bu soru, muhtelif itirazlarla karşılaşabilir; birkaç örnek verelim:

“Rönesans ve Reform kelimeleri, XV. ve XVI. yüzyıllarda İtalya başta olmak üzere Hıristiyan âleminde yaşanan belirli gelişmeleri simgelemek için kullanılır… Bir İslâm İmparatorluğu olan Osmanlı Devleti’nde bu süreçlerden hiçbirine rastlanmaz ki böyle bir adlandırma yerinde olsun!”

“Bütün toplumlar aynı süreçlerden geçmek ve Rönesans ve Reform yaşamak mecburiyetinde değildirler; dolayısıyla böyle bir yaklaşım, Batı merkezcil (oryantalist) bir yaklaşımın eseridir.”

Türklerin en eski destanı: Ulu Han Ata Bitiği

Ulu Han Ata Bitiği diğer adı ile Ulu Han Ata Kitabı Türklerin ilk babasının yani Türk ırkına mensup ilk kişi olan Ulu Ay Ata’nın yaradılışını anlatmaktadır. Ayrıca ikinci olarak yaratılan ilk Türk kadını ve annesi Ulu Ay Ana’yı da anlatmaktadır. Özellikle belirtmek gerekir ki Ulu Ata Han Bitiği, anlatılanlara göre ilk Türk insanları olan Ulu Han Ay Ata ve Ulu Ay Ana’yı anlatan kitabın adıdır.