Sevil Atasoy'la suç ve suç bilimi üzerine

Yazan
Söyleşi: Melih OKYAY
Bilim ve Ütopya Yazı İşleri Müdürü
Yazının Okunma Süresi
8 dakika

BÜ: Modern kriminalistik nasıl başladı? Tarihinden bahseder misiniz?
SA: Kriminalistik sözcüğü Almancadır ve ilk kez Avusturyalı savcı Hans Gross (1847–1915) tarafından kullanılmıştır, ama suçun aydınlatılması amacıyla bilimsel yöntemlerle delillerin incelenmesi çok daha eskidir. 1248 yılında Çinli yargıç Song Ci’nin kaleme aldığı Xi Yuan Lu (Yanlışları Yıkamak) adlı kitabında olay yerinden delil toplamanın önemi, ölümden sonra geçen sürenin sinek ve larvalarla hesaplanması, kemik kırıklarının değerlendirilmesi gibi konulara rastlanır. Suda boğma, elle boğma, kaza, intihar, cinayet gibi bugün dahi büyük önem taşıyan meseleleri tartışmıştır. 16. yüzyılda Avrupalı hekimler ölüm nedeni ve şekli üzerine çok çalıştılar.

BÜ: Teknolojinin sunduğu olanaklar suçluyu kesinleştirmek için tek güvenilir yöntem midir? İnsan etkeninin yeri nedir?  
SA: Elbette teknolojinin büyük katkısı var ve birçok olayı ancak gelişmiş araç ve gereçle aydınlatmak mümkün. Bununla birlikte soruşturmacının analitik zekâsı vazgeçilmez bir unsur. Kendisini suçlunun yerine koyamazsa, neyin delil olabileceğini düşünemezse, delilleri uygun biçimde toplayamazsa, sonuçları doğru yorumlayamazsa eldeki teknoloji hiçbir işe yaramaz.

BÜ: Parmak izlerinde hata oranı var mıdır?
SA: Evet, var. Geleneksel karşılaştırmada yaklaşık binde 10-12 gibi bir hata var.

BÜ: Labirent adlı kitabınızda saçta uyuşturucu aranmasına karşı olduğunuzu söylüyorsunuz. Bunun nedenlerinden yola çıkarak konunun etik boyutuna ilişkin yorum yapabilir misiniz?
SA: Kadınların saçlarının olması, hatta uzun olması bir dezavantaj. Öte yandan saçın kıvırcık ya da düz; sarı ya da siyah olması maddeyi tutmasında farklılığa yol açıyor. Bu nedenle kişilere karşı adil davranılamadığından, canlılarda uyuşturucu madde aranmasına karşıyım. Elbette bir zehirlenmenin açığa çıkartılması için saçta toksikolojik analizden ya da kimliklendirme için DNA incelenmesinden söz etmiyorum.

BÜ: Kulak ve dudak izleri suçluların tespitinde kullanılıyor mu? Ne kadar güvenilirdir?
SA: Bir ara revaçtaydı. Belçika’da, Hindistan’da, hatta bizde bile. Artık terk edildi denebilir. Çünkü iz varsa ter ya da tükürük vardır ve ter ya da tükürük varsa DNA da vardır.

BÜ: Avrupa ve Türkiye’yi kıyaslarsak suç ve pedofili arasındaki ilişkiye dair hangi sonuçları çıkarırız?
SA: Suç ile pedofili arasında bir ilişki yok. Yani suç işleyenler pedofildir, denemez elbette. Ama bir hastalık olan ve her coğrafyada görülen pedofili yasalar karşısında suçtur.

BÜ: Tanıklar, bir kişinin suçlu olarak nitelenmesi için yeterlilik arz eder mi? Tanıklar için izlenen standart bir prosedür var mı?
SA: Kesinlikle değildir. Tanık ifadesinin alınmasında ülkemizde bir standart yok. Tanıklar her zaman doğru söylemez. Bunu, “kasten yalan söyler” diye anlamayın. İnsan beyni gördüklerini, duyduklarını aynen kaydeden bir teyp şeridi değildir. Başa sarıldığında gerçeği hatırlamayabilir. Boşlukları kendi mantığına göre doldurur, ya da bazı olmayan şeyleri ekler ve doğru aktardığını sanır.

BÜ: Kriminalistik tarihinde ünlü kişilerin kemikleri ve kafatasları incelenirken ezber bozan, sıra dışı gelişmelere rastlandı mı?
SA: Ünlü, zeki ya da yetenekli olanlara mezarda da rahat yok. Descartes’in orta parmağı, Haydn’ın kafası, Mozart’ın kafatası, Kolomb’un kemikleri, Lenin’in ve Einstein’ın beyni, Beethoven’in ve Napoleon’un saçları vesaire, vesaire. Sıradan ölümlülerin sıra dışı ölümlülerden açıkça ya da gizlice koparıp aldığı beden parçaları her zaman ilgi çekmiş olsa da hiçbiri 5300 yıl önce yaşamış Buz Adam Ötzi’nin bedeni kadar işe yaramamıştır. Bugün onun sırtından okla vurulduğunu biliyoruz. İki kişi ile dövüştüğünü, yaralanan arkadaşını sırtında taşıdığını, ölmeden önce oku çıkartmaya taşıdığını biliyoruz. Ot obur olduğu sanılıyordu, öyle olmadığı midesindeki hayvan kemiklerinden anlaşıldı. DNA analizi sayesinde laktozu sindiremediğini ve damar sertliği olduğunu bile öğrendik.

BÜ: Karanlığa Yolculuk adlı kitabınızda Agatha Christie hikâyeleri haricindeki polisiye hikâyeleri okumanın sizi tatmin etmediğini söylüyorsunuz. Peki, kendiniz bu türde yazmayı düşünüyor musunuz?
SA: Şimdilik öyle bir dürtü hissetmiyorum.

BÜ: Otopsi esnasında DNA  bulaştırma sıkça rastlanan bir durum mu?
SA: Uygun koşullarda çalışılmadığında DNA bulaşması olur. Bir cenazeden diğerine, kullanılan araç gereçten ya da otopsi salonunda bulunanlardan transfer mümkündür.

BÜ: Kriminal laboratuvarlardaki, olay yeri incelemelerindeki veya otopsi esnasındaki insan faktörüne dayalı hatalar, uzmanları bu faktörleri azaltacak farklı inceleme-araştırma yöntemlerine itiyor mu? DNA analizinin önemi burada mı devreye giriyor?SA: “Bir musibet bin nasihate yeğdir” diye güzel bir öğüt var. Kendimizin ya da başkalarının hatalarından ders çıkartmak zorundayız. Bunun için öncelikle dünya yayınlarını yakından izlemek ve meslek örgütlerinin içinde yer almak gerekir. Meslektaşlarınızdan koparsanız, sürekli hata yaparsınız. DNA analizleri, kullanılan teknolojilerden sadece biri. En az onun kadar değerli başka yaklaşımlar da bulunuyor.

BÜ: Suçu ve suçluyu DNA analiziyle açığa çıkarmada Türk adli tıp kurumlarının manevra kabiliyeti ne durumda?
SA: Kurumların DNA analizleri konusunda alt yapısı giderek atıyor. Ancak bu alanda ciddi eksiklerimizin başında, yasal düzenlemelerle güvence altına alınmış bir DNA bankamızın bulunmayışı geliyor.

BÜ: Genetik determinizm-suç ilişkisi üzerine düşünceleriniz nelerdir? Adli kararlarda göz önünde bulundurulmalı mı?
SA: Hiç kuşkusuz kişiyi suç işlemeye iten etkenler arasında kalıtım da yer alır. Ancak tek gen-tek suç yaklaşımı geçerli olmadığından, genetik yatkınlığınız olsa bile suç işlemeyebilirsiniz. Adli Bilimler tarihinde şimdiye dek “müvekkilim doğuştan suçlu” savunmasıyla kazanılan sadece iki dava var.

BÜ: Bütün deliller, şahitler vb. bir kişinin katil olduğunu gösterse de hukuki işleyiş (delillerin elde edilmesi, karakol ifadeleri, olay yeri incelemedeki ihmaller ) bir katilin cezasız kalmasına neden olabilir mi?
SA: “Zehirli ağacın meyvesi zehirli olur” evrensel bir hukuk kuralıdır. Eski eşi, çocuklarının annesi genç bir kadın ile onun sevgilisi olduğuna inandığı garsonu defalarca bıçaklayarak öldürdüğü iddiasıyla yargılanan ünlü Amerikalı sporcu O. J. Simpson, bütün deliller ve tanıklar aksini gösterdiği halde gerek olay yeri incelemesindeki, gerekse laboratuvar analizlerinde yapılan usulsüzlükler yüzünden cinayet davasından beraat etmişti.

Bu söyleşi Bilim ve Ütopya'nın haziran 2018 sayısında yayımlanmıştır.

 

Bilim
Etiketler
suç
kriminoloji
kriminalistik
sevil atasoy