Primatlarda üreme davranışları

Vahşi doğada gördüğümüz tüm hayvanları belirli bir davranışa sevk eden, hormonlar ve fizyolojiyle ilişkili olarak açlık, korku, cinsel dürtü gibi nedenler vardır. Cinsel dürtü üreme başarısı için gereklidir. Her canlı gibi primatlar da karınlarını doyurduklarında ve kendilerini koruma altına aldıklarında üreme dürtülerini tatmin etmeye yöneleceklerdir. Ancak üreme sosyal ve fiziksel riskler oluşturur. Primat dışındaki birçok türde dişiler döllendiğinde cinsel davranışı kısıtlayan fiziksel ve davranışsal mekanizmalar gelişmiştir. Benzer şekilde erkeklerde de bu mekanizmalar cinselliği sadece üreme boyutuna indirger. Bu beklenen ve sık karşılaşılan bir durumdur. Fakat doğa her zaman sürprizlere açıktır. Özellikle de söz konusu primatlar olunca sınırları esnetecek bir yol her zaman bulunur. Primatlar da tıpkı diğer memeliler gibi üremek ve çoğalmak için eşleşirler. Fakat primatlarda hormonlar cinsler arasında doğurganlığı ve fiziksel kapasiteyi ayırma işlevini düzenlememektedir. Bunun yerine cinsellik birçok cinsel motivasyon, cinsel davranış ve doğurganlık arasındaki karmaşık bir dizi kalıpları ortaya çıkaran bir düzenleyici görevi görür. Bu fizyoloji sosyal bağlamda birçok davranışın şekillenmesine ve çeşitlenmesine izin veren psikolojik mekanizmalara bağımlı farklı yapılar ortaya çıkarır.

Elbette ki bu primatların sınırsız bir cinsel hayatları olduğu anlamına gelmez. Tıpkı diğer canlılar gibi primatlar da fiziksel özellikler (boyut, gebelik süresi, büyüme hızı, yaşam uzunluğu gibi) ve çevresel etkenlerle (sosyal sistemler, adaptif yayılım, yırtıcı baskısı, yiyeceğe erişim gibi) sınırlanmışlardır. Ama bunlar aynı zamanda katı değişmez kurallar olmaktan çok, yeni stratejiler geliştirme yolunda primatlara yeni özellikler kazandırmıştır.

Filogenetik yapı: Her ne kadar primatlar arasında çok çeşitli üreme davranışları ve sosyal etkileşim olsa da doğal seleksiyon yoluyla evrim onları geçmişten gelen birtakım verilerle donatmıştır. Her tür, kendine özgü filogenetik bir temele dayanır. Belirli ekolojik sorunlara karşı birden çok çözüm bulunabilir fakat yakından ilişkili taksonların davranışları da sıklıkla birbirine benzemektedir. Filogenetik özellikler boyut, büyüme hızı, gebelik süresi, yaşam uzunluğu gibi fiziksel özellikler üzerinde etkilidir ve bireyin birçok davranışına doğrudan yansır.

Boyut, büyüme hızı, gebelik süresi ve yaşam ömrü arasında doğrusal bir ilişki vardır. Büyük cüsseli hayvanlar ergenliğe geç ulaştıklarından, daha geç ve daha az doğum yaparlar. Ayrıca yaşam süreleri de küçük cüsseli olanlardan daha uzundur. Örneğin yaklaşık 60 gr ağırlığında olan fare lemurlar bir yıldan daha kısa bir sürede olgunluğa ulaşırken, erkekleri 250 kg ağırlığı bulan gorillerin yetişkinliğe ulaşması on yılı bulabilir. Bir goril ortalama 35-40 yıl gibi bir sürede aktif olarak yaşamına devam edebilmektedir, buna karşın lemurlar ortalama 15 yıl gibi gorillin ömrünün neredeyse yarısı kadar bir ömre sahiptir. Büyük cüsselilerin yaşam ömrü avantajına karşın, küçük cüsseliler daha kısa zamanda daha çok yavru meydana getirirler. Gri fare lemurları tek batında iki yavru doğurabilir ve yavrular daha kısa sürede bağımsızlıklarına kavuştuklarından her bir dişi ortalama her yıl doğum yapabilir. Yavru bir goril ise yaklaşık dört yıl bakıma muhtaçtır. Bununla birlikte bazı türler benzer boyutlara sahip olmalarına rağmen büyüme hızları değişebilmektedir. Bu da çevresel faktörlerin primatlar üzerinde geniş bir varyasyona neden olduğunun kanıtıdır.

Grup davranışları: Tüm sosyal memeliler gibi primatlar da yaşamlarının çoğunu bir grup içinde geçirirler. Primatlarda grup davranışları zamanla uzmanlaşmış evrimsel bir sürecin sonucudur. Primatlarda diğer tüm uyarlamalar gibi grup yaşamı da, avantaj ve dezavantajların karmaşık ve dinamik bir dengesini oluşturur. Grup yaşamının eşlere ve yiyeceklere erişim ve kontrolünü sağlamayı kolaylaştıran yönleri vardır. Ayrıca grup yaşamı yırtıcılardan korunmak için de birtakım avantajlar sağlar.

Primatların çok değişken grup büyüklükleri vardır. Örneğin Gece maymunları, titi maymunu ve hilobatlar küçük gruplar halinde yaşarken, Makak, Papio ve Mandril gibi türler 100’den fazla erkek ve dişiden oluşan büyük komünler halinde yaşarlar. Grup büyüklüklerindeki çeşitlilik sosyal davranışların başka bir kompleks yönünü oluşturur. Primatologlar, grup büyüklüğündeki çeşitlilik üzerindeki evrimsel baskıyı besin elde etme stratejisi, yırtıcı baskısı, yavruların grup içindeki güvenliği ve beyin kapasitesindeki farkların oluşturduğu etkenlere bağlamışlardır. Yiyecek bulmak için artan toplayıcılık faaliyeti grup büyüklüğünü desteklerken, diğer taraftan bölgenin yiyecek bulma kapasitesi grup sayısını belirli bir oranda tutma konusunda bir baskı oluşturur. Grubun yaşadığı bölge tüm grup üyelerini besleyebilmelidir ki yiyecek için ortaya çıkacak olan grup içi çatışmalar önlenebilsin. Daha büyük gruplarda yaşamak, yırtıcı riskini azaltır. Tek başına bir birey bir yırtıcının yaklaştığını her zaman fark edemeyebilir. Fakat birçok gözden oluşan bir grupta yırtıcılar daha erken fark edilir ve grubun diğer bireyleri uyarılır. Diğer taraftan aşırı büyük gruplar, yırtıcılara daha görünür olmak gibi dezavantaja da sahiptir. Bu nedenle grup büyüklüğü etraftaki yırtıcıların özelliğine de bağlı olarak değişen bir yapı sergileyecektir. Erkeklerin üreme başarılarını artırmak için uyguladıkları kendilerine ait olmayan yavruları öldürme stratejisi de grup büyüklüğünü azaltan seçilimsel bir baskı yaratır. Son olarak neokortikal boyut, yani sosyal ilişkilerle ilgili karmaşık bilgileri işleme yeteneği, grup büyüklüğünü kısıtlayan bir etki yaratır.

Doğum ve ölüm oranları grup büyüklüğünü düzenleyen en önemli mekanizmadır. Göç de grup büyüklüğünü sabitlemek bakımından etkili bir yoldur. Primatlarda dişilerin doğduğu grupta kalması ve yetişkinliğe ulaşan erkeklerin grubu terk etmesi yaygın bir davranıştır. Fakat dişiler arasındaki etkileşimin olmadığı türlerde tam tersi bir yapı da söz konusudur. Eski Dünya Maymunları’nın çoğu türü ve halka kuyruklu lemur gibi türlerde dişiler doğdukları grupta kalırlarken erkekler göç ederler. Uluyan maymun ve tamarinlerde ise her iki cinsiyetin de gruptan ayrıldığı gözlemlenmiştir. Şempanze gruplarında ise dişiler erişkinliğe ulaştıklarında doğdukları grubu terk etmektedirler.

Tüm bu etkenlerin yeterli olmadığı durumlarda, dönemsel olarak değişen farklı stratejiler de vardır. Bazı türler grup büyüklüklerini sınırlamak için dönemsel olarak birleşen ve sonra ayrışan (fizyon-füzyon) bazı stratejiler geliştirmiştir. Alt gruplar veya bireyler geçici birliktelik oluşturmak için dönemsel olarak bir araya gelir, sonra tekrar ayrılabilirler. Habeşistan babunu, uzun kuyruklu makak ve örümcek maymunu gibi türlerde alt gruplar bazen aynı yiyecek bölgesi için kesişebilirler. Böyle durumlarda grup çatışmaları çıkabilmektedir, fakat çoğunlukla gruplar belirli noktalarda anlaşmaya varır ve birlikte hareket eder.

Arş. Gör. Nazlı AKBAŞ
Gaziantep Üniversitesi

Yazının tamamı Bilim ve Ütopya'nın haziran 2018 sayısında!

Biyoloji