Osmanlılarda modern iktisat düşüncesi

“Maksudun eğer din ise dünyadan geç

Allah’a yapışıp cümle eşyadan geç”

Fuzuli
 

Modern iktisat biliminin başlangıç tarihi genellikle Adam Smith’in klasik eseri The Wealth Of Nations’ın (Ulusların Zenginliği) yayınlandığı tarih olan 1776 olarak kabul edilir. Buna göre modern iktisat bilimi yaklaşık 250 yıllık bir geçmişe sahiptir. Modern iktisadın Osmanlı fikir hayatına girişi ise 19. yüzyılda gerçekleşmiştir. Bu döneme kadar iktisat bilimi ayrı bir bilim dalı olarak görülmemişti. Osmanlı âlimlerince siyaset ve ahlak bilimleriyle beraber değerlendirilerek “Hikmet-i Ameliyye”nin içerisinde yer almıştı.

Osmanlı Devleti’nde diğer pek çok alanda olduğu gibi iktisat alanında da Nizam-ı Âlem ideolojisi hâkimdi. Bu anlayış çerçevesinde Osmanlı ekonomisi belirli kalıplar içerisine sıkışmış durağan bir görünümdeydi (üretimde lonca yapılanmasının ve fakihlerin, yani kadıların tavan ve taban fiyatları, üretimin niteliği ve niceliği ile kar marjını belirlemesi vb. sebeplerle). Bu sistem 19. yüzyıla kadar etkisini sürdürmüş olmakla birlikte, 17. yüzyıldan itibaren Batı’daki teknolojik ve coğrafi gelişmelerin de etkisiyle aksamalar meydana gelmiştir.

Osmanlı’da klasik iktisat anlayışı

Osmanlı klasik dönem iktisat anlayışını maddeler halinde özetleyerek bir çerçeve oluşturmak istersek:

  • Osmanlı Devletinde, devlet gelirlerinin büyük bir kısmını tarımdan alınan vergiler ve fetihler vasıtası ile elde edilen ganimet ve topraklar oluşturur.
  • Batı’da merkantilist iktisat anlayışı (Merkantilizm, 16. yüzyılda Batı Avrupa'da ortaya çıkmış olan, toplum refahının anaparanın miktarına bağlı olduğunu savunan iktisadi akımdır. Bu görüşe göre ekonomik servet olarak altın, gümüş ve ticari değerleri elinde tutan ve bunları çoğaltmaya odaklanan devlet, ekonomide korumacı bir politika izlemeli, ihracatı desteklemeli ve ithalatı sınırlandırmalıdır) hüküm sürerken, Osmanlı’da anti merkantilist iktisat anlayışı hâkimdir. Örneğin Kanuni Sultan Süleyman devrinden itibaren ihracata % 12, ithalata ise % 3 oranında gümrük vergisi uygulanmıştır. Bu durum, dış ticaret dengesinin Osmanlı lehine sonuçlanmasına engel teşkil etmiş, sermayenin Batı’ya akmasına sebep olmuştur.
  • Osmanlı Devletinde ekonomi, sanayiye değil, tarıma dayalıdır.
  • Osmanlı Devletinde tarım, verimlilik esasına dayanmayan geleneksel ve ilkel yöntemlerle yürütülmektedir.
  • İhracat, yani üretim fazlası malların dış satımı devlet tezkerelerine bağlıdır. Savaşta Osmanlı’ya karşı avantaj elde edilmesini sağlamayacak hammaddeler ve tarım ürünleri ihraç edilir. İthalat ise süs eşyaları ve lüks eşyalardan oluşmakta ve uygulanan düşük gümrük vergileri ile teşvik edilmektedir.
  • Zanaat sahiplerinin üretimleri hem nitelik hem de nicelik bakımından Lonca teşkilatlarınca kontrol altında tutulmaktadır.
  • Nizam-ı Âlem anlayışının bir gereği olarak toprak mülkiyeti devletindir. Toprakta özel mülkiyet yoktur. Topraklar işlevine göre has, zeamet ve tımar olarak bölümlere ayrılır.
  • Haksız kazanç sağladığı tespit edilen veya ölen devlet memurlarının mallarına devlet tarafından el konulması şeklinde yürütülen müsadere usulü, sermaye birikimini engellemiştir.

Bunların haricinde Osmanlı insanının maddeye ilişkin görüşü de iktisat anlayışında rol oynamıştır. İslam inancından ve İslam tasavvufundan kaynaklandığı üzere, Osmanlı insanı için bu dünyanın gelip geçici olması, kazancın günü kurtarmasını yeterli kılmıştır. Mal edinme ve sermaye birikimi fikri bu nedenle Osmanlı insanı için anlamını yitirmektedir. Ayrıca İslam’ın ticareti teşvik ediyor olmasının yanında biriken malın toplumun ihtiyaç sahibi kesimi ile paylaşılmasını istemesi, servet birikiminin İslam anlayışına ters düştüğünü göstermektedir. İslam tasavvufunun Müslümanların bakışını bu dünyadan öte dünyaya yöneltmiş olması, Osmanlı insanının bu dünya ve dolayısı ile madde ile ilişkisini zayıflatmış ve maddenin bilgisini yani iktisadi fikirleri üretmesine zihinsel engel teşkil etmiştir.

Osmanlı iktisat sisteminin gerileyişi ve değişim çabaları

Yeni Dünya’dan gelen değerli madenler sebebiyle Avrupa’da ortaya çıkan ve Osmanlı Devleti’ni de etkileyen enflasyon, coğrafi keşifler nedeniyle değişen ticaret yolları, nüfus artışı, Osmanlı iktisat düzeninin temeli olan tımar sistemindeki bozulmalar, fetihlerin azalması ve maliyetlerinin artması, klasik Osmanlı iktisadi sisteminin değişmesine neden olmuştur. Azalan vergi gelirlerini telafi etmek amacıyla uygulamaya konulan iltizam sisteminden de suiistimaller nedeniyle istenilen verim alınamamıştır. Bu nedenler ve Batı’nın bilimsel ve ekonomik anlamda önlenemez yükselişi, birçok alanda olduğu gibi ekonomi alanında da Osmanlı Devleti’ni değişime mecbur bırakmıştır.

Bütçe açığı, vergi gelirlerinin azalması, paranın tağşişi gibi problemlere, 17. yüzyılda Katib Çelebi ve Koçi Bey gibi isimler tarafından, layihalar ve risaleler ile dikkat çekilmiş, ancak bu hususta ciddi önlemler alınmamıştır. Osmanlı klasik dönem iktisat politikası tedbirleri için hazırlanan bu raporlarda genellikle;

  1. Eski tımar sistemini en eski şekliyle yeniden canlandırmak
  2. Vergileri arttırmak
  3. Paranın tağşişi (değerinin değiştirilmesi)
  4. Müsadere sisteminin uygulanması

gibi zamanla işlevini yitiren tedbirler yer almıştır.

18. yüzyılda, III. Selim ve II. Mahmut gibi padişahlar döneminde Batı’ya gönderilen elçiler vasıtasıyla yukarıda bahsedilen tedbirler yerine verimlilik artışı, özel mülkiyet, paranın ayarının düşürülmemesi gibi öneriler gündeme getirilmiştir. 18. Yüzyıl, modern iktisat anlayışının Osmanlı’ya girişi öncesinde ilk temasların yapıldığı dönemdir.

Klasik iktisat anlayışının değişip modern iktisat anlayışının yerleşmesi için gerekli olan zemini Tanzimat ve Islahat Fermanları sağlamıştır. Liberal iktisat anlayışının temeli bireylerin özel mülkiyet hakkına sahip olabilmesine ve yasalarla bu hakkın korunmasına dayanır. Dönemin geçer akçesi olan liberal iktisat anlayışı ve açık ekonomi modelinin Osmanlı Devleti’nce uygulanması liberal iktisat anlayışının hukuki altyapısının oluşturulmasına ve bir an önce kurumsallaştırılmasına bağlıdır. Tanzimat Fermanı ile can ve mal güvenliğinin sağlanması ve iltizam usulünün kaldırılması bu altyapının oluşturulmaya çalışıldığının göstergesidir. Tanzimat Fermanı’nın ilanı Osmanlılara sunulan iktisadi kurtuluş reçetesinin hukuksal boşluğunun doldurulmasında önemli bir adım niteliği taşır. Bu dönemde yapılan yenilikler kurumsal altyapı yetersizliği nedeniyle hemen uygulanamamıştır, ancak düşünsel gelişmeyi etkilediğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Modern iktisat düşüncesinin Osmanlı’ya girişi
Modern iktisat anlayışının Osmanlı Devleti’ne girişi öncelikle üstyapıda gerçekleşmiş, üstyapıda ortaya çıkan bu anlayışı tabana yayma mücadelesini Osmanlı bürokrasisi ve aydınları üstlenmiştir. Osmanlı iktisadi fikir hayatının Batı ile etkileşime geçtiği ilk yerler sefarethaneler ve tercüme odasıdır. Buralarda yetişen seçkin kişilerin Avrupa ekonomisine dair izlenimleri o zamana kadar dokunulmamış halde duran iktisadi anlayışa ilk hareketi sağlamıştır. Bunun yanında William Churchill tarafından 1840 yılında çıkarılan Cerîde-i Havâdis isimli gazetede İngiliz diplomatı Urquhart, gazeteci Blacque Bey ve William Churchill’in liberal iktisat anlayışını savunan yazılarıyla modern iktisat anlayışı yavaş yavaş Osmanlı fikir hayatında İngiliz etkisiyle kendisine yer edinmeye başlamıştır. 1860 yılında yayın hayatına başlayan Tercümân-ı Ahvâl gazetesi ve 1862’de Münif Paşa’nın kurucuları arasında yer aldığı Mecmûa-i Fünûn dergisinde iktisat ve maliye konularında Mehmed Şerif Efendi, Mehmed Said Efendi, Sakızlı Ohannes Paşa ve Münif Paşa’nın yazıları yer almıştır.

 

1850 sonrası Osmanlı’da iktisat kitapları ve öğretimi
Osmanlı’da modern iktisat bilimini konu edinen ilk kitap 1852 yılında basılan bir çeviridir. Fransız iktisatçı Jean-Baptiste Say’nin 1803 yılında yayımlanan iki ciltlik Traité d’économie politique ou simple exposition de la maniére dont se forment, se distribuent et se composent les richesses (Ekonomi Politiğin İncelenmesi) başlıklı yapıtını A. Sahak Efendi İlm-i Tedbîr-i Menzil ismiyle tercüme etmiş ve 1852 yılında yayımlamıştır. 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı’da iktisat yazınının artış gösterdiği açıkça görülmektedir. 1850-1900 yılları arasında kaleme alınan iktisat kitaplarının en önemlileri:

  • Mehmed Şerif, İlm-i Emvâl-i Milliye, 1863
  • Ahmed Hilmi, İlm-i Tedbîr-i Servet, 1869
  • Ahmed Midhat, Ekonomi Politik, 1879
  • Sakızlı Ohannes Paşa, İlm-i Servet-i Milel, 1881
  • Nuri, Mebahis-i İlm-i Servet, 1881
  • Münif Paşa, İlm-i Servet, 1886
  • Ahmet İhsan, İlm-i Servet, 1885
  • Akyiğitzade Musa, İktisat yahut İlm-i Servet, 1896
  • Cavid Bey, İlm-i İktisat, 1897

 

Modern iktisat anlayışının tabana doğru yayılmasındaki önemli hamlelerden biri de iktisat derslerinin öğretime konulması ve okullarda okutulmaya başlanmasıdır. Mekteb-i Mülkiye ve Darülfünun bu alanda sistematik bir eğitim müfredatını uygulayan ilk örneklerdir. Mehmed Şerif Efendi, Ohannes Paşa ve Münif Paşa Mekteb-i Mülkiye’de iktisat dersleri vermişlerdir.

 

Liberal ve muhafazakâr iktisat düşüncesinin Osmanlı’daki temsilcileri
Bu veriler dikkate alındığında Osmanlı’da modern iktisat anlayışının yerleşmeye ve kurumsallaşmaya başladığı görülmektedir. Osmanlı’da oluşmaya başlayan yeni iktisadi bilginin niteliğine bakıldığında, 19. yüzyılın ikinci yarısına doğru dışarıdan gelmeye başlayan iktisat bilgisinin esasen liberal görüşler içerdiği görülmektedir. Liberal iktisat anlayışının bu dönemde en önemli temsilcileri; Mehmed Şerif Efendi, Ohannes Paşa ve Mehmed Cavid’tir. Ancak her yenilik ikilik yaratır ve her yeni fikir kendisine karşıt görüşlerin oluşmasına zemin hazırlar. Bu doğrultuda liberal iktisat anlayışının karşısında korumacı bir iktisat anlayışı oluşmuştur. 1838 Balta Limanı Sözleşmesi ile başlayan liberal iktisadi politikaların ülkenin ekonomik darboğazdan çıkmasını sağlayamaması korumacı iktisat taraftarlarının eleştirilerine sebep olmuş ve bu bağlamda korumacı iktisadi anlayış Osmanlı düşünce ikliminde kendisine yer bulmuştur. Osmanlı’da bu görüşün en önemli temsilcileri ise Ahmet Midhat Efendi, Musa Akyiğitzade ve Namık Kemal olmuştur.

Nitekim liberal görüşlerin egemenliğiyle başlayan ve bu görüşe alternatif olarak korumacı görüşün de eklenmesiyle Osmanlı fikir hayatına yayılan modern iktisat anlayışı I. Dünya Savaşı’yla kesintiye uğramakla birlikte, gelişerek Cumhuriyet Dönemi iktisat anlayışına kaynaklık etmiştir.

 

Kaynakça:

BERKES, Niyazi, Türkiye İktisat Tarihi, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2013.

ÇAKMAK, Diren, Osmanlı İktisat Düşüncesinin Evrimi, Libra Yayıncılık, 2. Baskı, İstanbul 2011.

MARDİN, Şerif, Siyasal ve Sosyal Bilimler, İletişim Yayınları, 11. Baskı, İstanbul 2012.

SAYAR, Ahmet Güner, Osmanlı İktisat Düşüncesinin Çağdaşlaşması, Ötüken Yayınları, 4. Basım, İstanbul 2009.

SAYAR, Ahmet Güner, Osmanlı’dan 21. Yüzyıla, Ötüken Yayınları, 2. Basım, İstanbul 2003.

ÜLGENER, Sabri F., İktisadi Çözülmenin Ahlak ve Zihniyet Dünyası, Derin Yayınları, İstanbul 2006.

Aslıgül Topaloğlu DOĞAN
Ankara Üniversitesi DTCF Bilim Tarihi

Bu yazı Bilim ve Ütopya'nın ağustos 2016 sayısında yayımlanmıştır.

Bilim Tarihi
Etiketler
osmanlı imparatorluğu
iktisat
kapitalizm
modern iktisat
bilim ve ütopya
aslıgül topaloğlu doğan