Çin’de Orhun Yazıtları üzerine incelemeler

Yazan
Kayrat Gabithanulu
Yazının Okunma Süresi
16 dakika

Eski devirlerde yaşamış Hun, Uysin, Kangli gibi Türk kavimlerinin kurmuş olduğu devletler ile o devrin Çin Devleti arasında ilişkiler mevcuttur. Daha sonra kurulan Göktürk Devleti’nin de Sui ve Tang gibi Çin sülalelerinin kurmuş oldukları devletlerle ilişkileri de olduğunu biliyoruz. Bu ilişkiler Göktürklerden sonra da devam etmiştir. Bu durum bize, Çinliler ile Türklerin tarih boyunca birbirlerlyle ilişki içinde olduklarını göstermektedir. Çin Seddi’nin kuzeyi ile batısında yer alan geniş bozkırda şimdi eski Türk kavimlerinin devamı sayılan Kazak, Uygur, Kırgız, Özbek, Tatar, Salar ve Sari Uygurlar yaşamaktaydı. Bu yüzden geçen asrın başlarından itibaren Çinli ilim adamları Türkolojiyle ilgilenmeye başladılar.

Çin’deki Türkoloji çalışmaları başlangıçta Türk boylarının tarihini araştırmak ve eski Türk yazılı anıtlarını incelemekle sınırlı kaldı. Ancak, daha sonra özellikle son 20-30 yıl içinde, bu çalışmaların alanı genişleyerek, Türkoloji ile ilgili her sahayı kapsamaya başladı. Biz burada sadece Türk yazılı anıtları konusunda Çin'de yapılan incelemeleri ele alacağız.

Çinli ilim adamlarına göre, Xinjiang’da (Doğu Türkistan) bulunan eski yazı çeşidinin sayısı günümüzde 26’ya ulaşmış bulunmaktadır. Bunlar: Arami yazısı sisteminde Karosti (Kharosthi) yazısı, Arap yazısı, Fars yazısı, Karahanlılar yazısı, Çağatay yazısı, Suriye yazısı, Mani yazısı, Sogd yazısı, Orhun yazısı, Kıtan yazısı (Kıtan küçük yazısı), Eski Uygur yazısı, Moğol yazısı, Totin Moğol yazısı, Mançur yazısı, Sibe yazısı; Hua Hsia yazı sisteminde Çin yazısı, Bati Hsia yazısı, Kıtan yazısı (Kıtan büyük yazısı); Brahma yazı sisteminde Brahma, Sanskrit yazısı, Tohar yazısı, Saka yazısı, Tibet yazısı, Basima yazısı.(1) Bu yazılardan bazısını Türk halkları diğer yazılardan esinlenerek Türk dilinin yapısına uygun bir biçimde geliştirerek kullanmışlardır. Bazılarının ise Türklere din, ticaret ve diğer yollarla gelmiş olduğu açıktır.

Eski Türklerin yazı kullandıklarına dair ilk tarihi kaynak Çin’de VI. asrın ortalarında kaleme alınan Chou Sülalesi Tarihi’dir. Türk Şeceresi ile Kuzey Chi Sülalesi Tarihi’nin 20. bölümünde “Ye Lui Chlan’in Biyografisi”nde karşımıza çıkmaktadır. İlk eserde “onların (Türklerin) yazısı Hunların yazısına benzerdi” denilmektedir. İkinci kaynakta “Dai ülkesinde doğan Li Shih-chi dört dil bilen meşhur bir kimseydi... T’u-chue Hani ona Budda kitaplarını Türk diline çevirmesini emretti. Ayrıca saray kâtibi Li Te-Ling’e önsöz yazdırdı ve Türk Kağanı’na gönderdi” ifadesi yer almaktadır. (2) Bu olay Türklerin Taspar Kağan zamanında (574-576) meydana geldi. Mezkûr kaynak her ne kadar Türklerin VI. asırda bir yazısı olduğunu ortaya koymuş olsa da, bu yazının Türk runik yazısı mı? yoksa Sogd yazısı mı? olduğuna dair ilim adamları arasında ortak bir görüş yoktur. Bazı ilim adamları Moğolistan’daki Bugut’ta bulunan Sogd yazısındaki anıtları göz önünde bulundurarak, Türkler VI. asrın sonlarında Sogd yazısı kullandığını, eski Türk runik yazısı daha sonra ortaya çıktığını ileri sürmektedir.(3) Ancak bu konudaki ilmi deliller henüz yetersizdir.

Çin’de Türkçe yazılı anıtları bilimsel olarak araştırma ve inceleme çalışmaları XX. asrın 30-40’lı yıllarında başlamasına rağmen, bu anıtlar hakkındaki bilgiler Çin yazılı tarihi kaynaklarına günümüzden on asır önce girmiştir. Örneğin, Eski Tang Yıllığı ile Yeni Tang Yıllığı Kültegin ile Bilge Kağan anıtlarının dikildiğini, ona Tang ülkesinden temsilcilerin katıldığını haber verirken, günümüzden yedi asır önce, yani XIII. asırda yaşayan Çinli şair Ye Lui Tao'nun “Kurumu Almak” isimli şiirinin açıklamasında Kültegin anıtından bahsederek onu kendi gözüyle gördüğünü söylemektedir. Ayrıca Yuan devrinde kaleme alınan (1206-1279) şair Ch’en ip’ao’nun Kültegin anıtına ithaf edilen şiiri hakkında (şiirin adı “Karakurum Şehrinde Kuzey Tang Kültegin Taş Anıtı) tarihi kayıtlar vardır.(4)

Ancak, o devirde Çinli aydınlar bu bilgilere fazla önem vermedi. Onlar, bu konuya ancak Chin Sülalesi'nin (1664-1911) son yıllarında, Rus ilim adamı W. W. Radloff’un incelemesi yayınlandıktan sonra ilgi duymaya başladılar. Mesela, 1911’de Chin Devleti’nin Karakurum’a gönderdiği Elçi Sando oraya vardıktan sonra, Kültegin anıtını gördü ve anıttaki hiyeroglif yazılarının resmini bir kâğıda 200 nüsha yaparak çoğalttı ve dostlarına hediye etti. Ayrıca onu “Kültegin Anıtı” ismiyle devrin Edebiyat-Sanat Dergisi’nin 8. sayısında yayınlattı. Bundan sonra, Kültegin Anıtı'nın ikinci yüzündeki Çince yazılardan anıtın muhtevasını öğrenen Çinli ilim adamları onu incelemeye giriştiler. 1929’da Jungshang Üniversitesi Dil ve Tarih Enstitüsü’nün haftada bir yayınlanan dergisinin 100. sayısında Huang Jong’un “Kültegin Anıtı” isimli makalesi yayınlandı. Bu makalede, o ilk anıtın Çince metnini yayınladı. 1930’da aynı derginin 120. sayısında “Yine Kültegin Anıtı” isimli makalesi yayınlandı.

Ayrıca 1933’te I. Ho-pi müzesinin 15 günde bir yayınlanan dergisinin 40. ve 43. sayılarında “Tang Devrindeki Bilge Kağan Anıtı” ve “Tang Devrindeki Kültegin Anıtı” isimli iki makale yayınlayarak anıtın Çince metnine izahat verdi. Bunun devamı olarak 1934’te Yue Jia Shiao isminde ayda bir çıkan derginin 40-59. sayılarında “Karakurum’daki Tang Devleti’nin Üç Anıtı” isimli hacimli bir makale yayınlandı ve Kültegin ile Bilge Kağan anıtlarının dikildiği tarih, metnin muhtevası ve korunma durumu hakkında bilgi verdi. Böylece 1934’e kadar anıtla ilgili makaleler, genel olarak bu anıtları kamuoyuna duyurmak ve anıtlardaki Çince metinleri incelemek maksadını taşıyordu. Anıtların Türkçe metinlerini Çince’ye tercüme etmek ve inceleme yapmak 1935-1936 yıllarında Han Ru Lin Pekin Devlet İnceleme Akademisi’nin Haberler Dergisi’nin VI. cildinin 6. sayısında ve “Yu Gong” Dergisi’nin VI. cildinin 6-7. sayılarında “Türkçe Kültegin Anıtının Tercümesi ve İzahat”, “Türkçe Tonyukuk Anıtın Tercümesi” isimli makaleler yayınlandı.(5) Bununla birlikte Wang Jing Ri’nin Bahadır Bilge Kağan Anıtının Tercümesi ve İzahat, Ch’en Jung Mia”nın Türkçe Bilge Kağan Anıtı, Turfan Ağaç Oyma Yazıları Hakkında İzahat ve Türk Tarihi isimli çalışmaları da neşredildi. Çinli Türkologlar eski Türk yazıtlarını genel olarak incelemelerine rağmen, onların içinde Turfan ile Dunghuan’da bulunan eski Uygur yazısı ile yazılan anıtların incelenmesine özel önem vermişlerdir. Yine de eski Türk runik, Arap vb. yazılar ile yazılan anıtları ile ilgili incelemeler de 1970’li yılların sonundan itibaren artmıştır. Bu konudaki önemli çalışmalar: Geng Shemin’in “Eski Türk Anıtlarının Metni”, “Eski Dil Miraslarının Xinjiang'da Bulunması ve incelenmesi” (1979), “Eski Türk Anıt Mirasları Hakkında” (1980), “Eski Türklerin Önde Gelen Yazılı Anıtları ve Okunması ve İncelemelerinin Durumu” (1980) isimli çalışmaları, Abdülkerim Koca ile Tursun Eyüp’ün “Eski Uygur Yazılı Anıtları” (1984), Kurban Veli’nin “Turfan’da Bulunan V. Asır Eski Türk Yazılı Ağaç Oyma” (1981), Li Jeng Wi’nin “Türkçe Runik Yazılı Anıt” (1982), Cheng Zong Jeng’in “Türk Dili ve Türk Anıtları” (1981), Ling Gang’in “Eski Türk Anıtları Hakkında” (1983), Kurban Veli’nin “Bizim Tarihi Yazılarımız” (1986), Wei Su Yi ile Cheng Zong Jeng’in “Eski Türk Dili Anıtlarının Grameri” (1979), “Eski Türk Dili Anıtlarının Lexikolojisi” (1980), Niu Ru Ji’nin “Eski Uygur Yazılı Anıtları” (1979), Jang Te Shan’in “Irik Bitiği Hakkındaki İncelemesi”, Yang Fu Suey’in “Tes Balbalı Hakkında”, Li Zeng Shang, Ma Te Rim, Jang Te Shan gibi ilim adamlarının birlikte hazırladıkları “Eski Uygurca Yazılı Anıtların Dili” (1999), Geng Shemin ve Abdulreşit Yakup’un birlikte yayınlamış oldukları “Orhun Yenisey Anıtlarının Dili Hakkında” (1999) vb. incelemeleri örnek gösterebiliriz. Bunlardan başka Türk Dilleri Sözlüğü. Oğuz Kağan Destanı, Yusuf Balasagun’un Kutadgu Bilig vb eski eserleri inceleyen yüzlerce bilimsel makale Uygurca, Çince ve Kazakça yayınlandı. Ayrıca adı geçen eserlerin bu dillere tercümesi de yapıldı. Örneğin, Kutadgu Bilig eserinin Çince tercümesini Geng Shemin ile Wei Sui yaptı ve 1979’da Urumçi’deki Halk Yayınevi tarafından yayınlandı. Bu eserin Çince diğer bir tercümesi Guan Jong ve Jang Hongiau gibi ilim adamları tarafından yapıldı ve 1984’te Pekin’de yayınlandı. Oğuz Kağan Destanı’nın Çince tercüme ve izahati Geng Shemin taratından 1980’de gerçekleştirildi ve bu eseri Geng Shemin, Tursun Eyüp ve Maken llekenuli Uygurca ve Kazakça’ya tercüme ederek 1980 ve 1986 yıllarında Pekin’de Milletler Yayınevi’nde yayınlandı.

Edip Ahmet b. Mahmud Yükneki’nin Atabetu’l Hakayık adlı eserini Wei Sui Çince’ye tercüme ederek 1981’de Urumçi’de yayınladı. Eserin Uygurca tercümesini ise Hamit Temir ile Tursun Eyüp birlikte yaparak 1980’de Pekin’de yayınladı. Kaşgarlı Mahmut’un Divan-ı Lügat it-Türk isimli eseri Uygurca olarak üç cilt halinde 1981-1984 yıllarında Urumçi’de Halk Yayınevi tarafından yayınlandı. Bu eser bu makale yazıldığı sırada Çince’ye tercüme edilmekteydi. Bu sözlüğün kendisi ve ondaki dil yadigârlarını bugünkü Uygur, Kazak ve Kırgız gibi Türk lehçeleriyle mukayese eden yüzlerce bilimsel makale yayınlandı. Ne yazık ki, Çinli Türkologların çoğunluğu, incelemelerinde yukarıda adı geçen tarihi eserlerin bazılarını, incelemelerin başlıklarından anlaşıldığı üzere, Xinjiang’daki Uygur halkının tarihi mirası olarak telakki etmekte ve bununla onları Çin ülkesinin tarihi, kültürel mirası olarak ele almak gerektiğini öne çıkarmaktadırlar. Bir örnek vermek gerekirse, Hu Jenghua ile Geng Shemin’in Uygurların Klasik Destanı Kutadgu Bilig (1983), Wei Sui Uygurların Meşhur Klasik Edebiyatının Örneği Kutadgu Bilig (1982), Geng Shemin’in Uygurların Tarihi Destanı Oğuz Kağan Hakkında (1979) vb. Bununla birlikte bu ilim adamları araştırmalarında mezkûr tarihi eserler hakkında birçok değerli görüşler ortaya koymuşlardır.

Türk ve Altay dilleri araştırmalarında, XV-XVIII. asırlarda yazılan Türkçe ve Çince, hatta Moğol, Mançu vb dillerle karşılaştırma yapan sözlükleri incelemenin de önemi büyüktür. Örneğin, İdikut Sözlüğü’nün eski nüshası 1403-1424 yıllarında eksikçik nüshası 1465-1566 yıllarında kitap olarak yayınlandı. Kitapta, Çince ile eski Uygur diline ait iki binden fazla kelime karşılaştırılmakta ve Türkçe kelimelerin Çince hiyeroglif ile transkripsiyonu yapılmaktadır. Ayrıca sözlük metnine ek olarak Türk halklarının tarihiyle ilgili belgelere de yer verilmektedir. Bunun gibi, Türklerin diliyle ilgili diğer bir sözlük 1795’te Chin Sülalesi devrinde, imparatorun emriyle hazırlanan Beş Dilli Mançurca Sözlük adlı eseridir. (Wu Ti Qing Wen Jian). Sözlükte 18.000’den fazla kelime mevcuttur. Kelimeler Mançur, Tibet, Moğol, Uygur ve Çince olarak beş dilde verilmiştir. Uygurca kelimelerin karşısına Mançur yazısı ile transkripsiyonu yapılmıştır. Buna benzer bir başka çalışma, 1763’te Chin İmparatoru’nun emriyle, O Ruhen gibi ilim adamları tarafından “Batı Bölgesindeki Benzer Dildeki Hakların Durumu” (Xi Yu Tong Wen Zhi) adıyla yazılmıştır. Eserde Mançur, Moğol, Tibet, Totin-Moğol, Uygur, Çin dilleri olmak üzere altı dilde Orta Asya ve Doğu Türkistan’daki coğrafik isimler, halklar, insanlar, ünvanlar, boy ve kabile adları mezkûr dillerde karşılaştırmalı olarak verilmiştir. Ayrıca her terimin etimolojisi Çin dilinde açıklanmıştır. Günümüzde Çin’in beş bin yıllık tarihi anlatılan “Yirmi Dört Tarih” isimli eser, Çin'de kurulan devletlerin resmi ve gayri resmi tarihlerini ihtiva etmektedir. Özellikle, çok eski devirlerden Hun zamanından itibaren kayıtlar geçen Türklerle ilgili onomastik terimlerl birlikte, başka da dille ilgili bilgiler sadece tarih ilmi için değil, aynı zamanda bütün Türk dillerinin eski devirlerinin açıklığa kavuşturulması için de önem arz etmektedir. Örneğin, Tarifname ile Hanname’deki seslendirilişi ile manası Türkçe ile aynı olan Tengri, kut, aca (ece), kız, turnen, şulen, toprak, cinrak (bir tür kılıc), sut, otar (veya orda), bori, kulan, sug (asker), tut (tutmak) vb. Hun diline ait kelimeler ile Chin Devleti tarihindeki Hunlardan kalma bir cümlenin zamanımızdan iki bin yıl önce kayıtlara geçtiğini biliyoruz (6). İşte böyle zamanında Çin hiyeroglifleri ile transkripsiyonu yapılarak kayıtlara geçirilen Türklerle ilgili onomastik terimler ve dil malzemesinin işlenmesi konusunda da Çinli ilim adamlarının birçok çalışmalar yaparak bazı neticelere ulaştıklarını söyleyebiliriz. Bunların Türk dillerinin tarihini geniş perspektifte ele alınmasını ve şimdikinden daha öte zamanlara ulaşarak yeni incelemeler yapılmasına imkân vereceği şüphesizdir.

Sonuç olarak, dünya Türkoloji çalışmaları açısından ele aldığımızda, Çin Türkolojisinin kendine has özellikler taşıdığını görürüz. Geç başlamasına rağmen, çok hızlı bir şekilde mesafe kat etmekte olduğu şüphesizdir. Araştırmacıların inceleme imkânları, metotları ve amaçlarına bağlı olarak, bazı noktalarda, diğer ülkelerin Türkologlarından farklı düşündükleri göze çarpmaktadır. Yine de Çin’deki ilim adamlarının Türkoloji sahasındaki çok sayıdaki çalışmalarıyla, Türkoloji ilmine büyük katkılar yapmakta olduklarını söyleyebiliriz.

Dipnotlar

*Bu makale, Orta Asya’dan Anadolu’ya Türk Sanatı ve Kültürü, Prof. Dr. Nejat Diyarbekirli’ye Armağan. Ankara, 2006. s. 145-150'de yayınlanmıştır. Kazak Türkçesi’nden aktaran Yrd. Doç. Dr. Abdulvahap Kara.

1) Kurban Veli, Bizdin Tarihi Cazuvlarimiz, Urumçi, 1986, s. 105-151.

2) Chou Sülalesi Tarihi, “Türklerin Şeceresi”; Kuzey Chi Devleti Tarihi, “20. Bölüm Ye Lui Chian’in Hayatı”, Hsiao Chung-i, Xinjiang’daki Diller ve Yazılar, Urumçi, 1997, 15 (Çince).

3) Geng Shemin, “Eski Yazılı Anıtlar Hakkında”, Türkler ile Uygurların Tarihiyle ilgili Bilimsel Makaleler, I. Cilt, Junghua Yayınevi, 1987, s. 572 (Çince).

4) Wang Yuan Shin, Çin Milletleri Dil ilminin Tarihi, Pekin, Merkezi Milletler Üniversitesi Yayınevi, 1993, s. 290 (Çince).

5) A.g.e., s. 290-292.

6) Kayrat Gabithanulu, “Hun Dili”, UGA Habarsisi, No: 2, Til, Edebiyat Seriyası, 2001, s. 3-13.

Bu yazı Bilim ve Ütopya'nın 196. sayısında yayımlanmıştır.

Tarih