Eylül 2017

Doğal afet söyleminden neoliberal kentsel politikalara: İstanbul’un sel ile imtihanı

1980’li yıllarla birlikte tüm dünyada uygulanmaya başlanan neoliberal ekonomik politikalara paralel olarak, Türkiye de önemli bir değişim geçirmeye başlamış; kentsel ölçekte uluslararası büyük sermaye yatırımlarına kolaylık sağlayan politik bir anlayış gelişmiştir. Bu gelişmeye bağlı olarak sermaye birikiminin niteliğinin değişmesi ve etki alanının genişlemesi, kentleri sermaye birikiminin aracı haline getirmiş ve Türkiye kentleri de buna göre şekillenmeye başlamıştır. Bu süreçte uluslararası sermaye kadar devlet ve yerel yönetimler de önemli birer aktör olarak ön plana çıkmışlardır.

Atom saati nedir ve atom saatine neden ihtiyaç duyuyoruz?

Zamanın ne olduğuna dair fizikçilerin verdiği kapsamlı ve birbirinden farklı cevaplar olmasına rağmen yaratıcı yeni fikirler içeren son derece canlı tartışmaların günümüzde hâlâ sürmekte olduğunu görüyoruz. Newton’a göre zaman mutlaktı ve her gözlemciye göre aynı hızda akıyordu. 1905 yılındaki özel görelilik kuramıyla uzay-zaman kavramını ortaya atan Albert Einstein ise tek başlarına uzay ve zamandan bahsedilemeyeceğini, bu ikisini birleştirmemiz gerektiğini gösterdi ve fiziği derinden sarstı.

Atomaltı fiziği ve deneysel çalışmalar

İnsanlığın başlangıcından beri nasıl var olduğumuz temel bir sorudur. İlk felsefeciler varlık sorusunu sordukça derinlere inmiş, varlığı da oluşturan maddenin özü nedir sorusuna kadar gelinmiş. Binlerce yıldır aynı soruya yanıt aranmış ve aranmakta. Milattan önce 5. yüzyılda Yunan filozof Leukippos ve Demokritos maddenin en küçük parçasının atom olduğunu iddia etmişlerdir. Yüzyıllar geçtikçe fizik, bilimlerin temeli olan felsefeden ayrılmış ve deneysel gözlemlerle teoriyi birleştirmeye çalışmıştır.

Brown Hareketi ve atomların büyüklüğü

Dalton’un 19. yüzyıl başlarında ortaya attığı atom kuramı, kimyasal tepkimelerdeki stokiyometrik bağlantıları oldukça basit bir şekilde açıklayarak kimyanın gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır. Atom kuramının bu başarısına rağmen, kuramın genel kabul görmesi oldukça uzun bir süre almıştı. 20. yüzyıl başlarına bile atom kuramını reddeden ve maddenin sürekli bir yapıya sahip olduğuna inanan tanınmış bilim insanları vardı.