Evrim, genetik ve “ırk”: Evrimsel biyoloji insan ırkları ayrımını geçersiz kılar

 

 

 

 

 

19. yüzyılın insanı keskin sınırlarla tasnif etmeye alışkın, sömürgeci geçmişin ve eğilimlerin birikimiyle toplumları ve kültürleri bilmek, anlamak durumunda olan seyyah kuşağının önemli isimlerinden Kuzey Amerikalı kâşif, hümanist Charles Pickering’in 1850’de yayınlanan, kısa adıyla İnsanın Irkları (The Races of Man) adlı eseri, yazımıza konu teşkil eden biyolojik “ırkları” resmeden bildik kitaplardan biri gibidir. Bununla birlikte, kitabın ucuz İngiliz baskısına insanın doğa tarihini özetleyen uzun bir önsöz yazan dönem hekimi John Charles Hall’ın ayrıntılı fiziki antropoloji ve zihinsel yetenek karşılaştırması çerçevesinde gösterme gayretinde olduğu siyah-beyaz eşitliği, Pickering’in eserinin de ruhunu yansıtır. Öte yandan, aynı önsözde, aşağılayıcı ve her yönüyle hiyerarşik bir siyah-beyaz insan kademelenmesinin eleştirisi, bir yandan olabildiğince hümanist çizgiler dâhilinde, dönem itibarıyla bile kuşkuya yer bırakmayacak kanıtlar ve gözlemler ışığında yapılırken, bir yandan da, çeşitli ve yaygın kullanılan fiziki özellik indeksleriyle insan biyolojik çeşitliliği bir avuç “ırk” içinde sınırlandırılır. Aslında bir yandan insanı aşağı-yukarı ırk diye ayırmanın anlamsızlığına vurgu yapılırken diğer yandan da fiziki özellikler temelinde ırklara ayırmanın mecburi görülüşü, 20. yüzyılın son çeyreğine kadar şiddetini yitirmeyen bir kabulden, ırk kategorisinin bir şekilde doğru bir biyolojik tanımlama olduğu görüşüne dayanmaktadır. Fakat elbette hem 19. yüzyıl hümanist entelektüeli hem de 20. yüzyılın büyük bir kısmındaki egemen entelektüel görüş açısından temel sorun, biyolojik varlıklar oldukları aşikâr insan “ırkları"nın aynı türe ait olup olmadıklarıdır ve bu soruya ezici çoğunlukla verilen yanıt, tek bir insan türünün var olduğudur. İnsanı yaratılışın en önemli ve biricik varlığı gördüğünü anladığımız hümanist hekim J.H. Hall de, yaratılış birliğinden hareketle tüm insan ırklarını tek bir tür altında toplamaktadır. Sonuç itibarıyla biyoloji haricindeki başka bir yoldan varılan sonuç doğru olsa da -teolojik argüman elbette biyolojik argümanla konu itibarıyla aynı kefeye konulamazlar- ırklar şeklinde biyolojik bölümleme aynı bir tür içinde de insan harici türlerde olduğu gibi, hala yapılabilir ve insan söz konusu olduğunda da böyle bölümlemelerin sınırlarını oluşturan farklılıklar, biyolojik olmaktan çok kültürel ve medeniyet seviyesine dair olabilirler.

İnsan evriminin genetik boyutu, insan genetik çeşitliliğinin arz ettiği durumlara bakıldığında, insanların “ırk” kategorilerine ayrılamayacağını açıkça göstermektedir. Irk kavramının oluşturulmasının temelinde, kelimenin anlam tarihi itibarıyla sömürgeci motiflerin ideal tür kavramıyla karışmış zihniyeti yatsa da, biyolojik açılardan belli derecede ayrımlaşmış, iç içe geçmiş varlıklar silsilesinden katı sınırlarla ayrılmış, medeniyet dereceleri atfedilen su geçirmez kategorilerin absürtlüğüne dek uzanan bir kafa karışıklığı içinde tarihsel olarak biçimlenmiştir. Irk kavramının, insan genetiği ve biyolojisi çalışmalarında artık büyük oranda geride bırakılmış, hatta diğer türlerin sınıflandırması ya da biyolojisi için de artık kullanışlı bir tarafı bulunmayan anakronik bir genellemeden ibaret olduğu anlaşılmalıdır.

Prof. Dr. Ergi Deniz ÖZSOY
Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü

Yazının tamamı Bilim ve Ütopya'nın eylül 2017 sayısında!

Evrim
Etiketler
evrim
ırk
gen
ergi deniz özsoy
bilim ve ütopya