dünya dışı yaşam

Dünden yarına uzay

“Yeryüzü insanlığın beşiğidir fakat kimse sonsuza kadar beşikte kalamaz.” Kapağa çıkardığımız bu söz, roketlerle uzaya seyahatin mümkün olduğunu söyleyen ve bu alandaki ilk bilimsel eseri yazan Rus bilim insanı Tsiolkovsky’e ait. İnsanlığın tarihsel serüvenini tekil bir insanın yaşamı gibi görebiliriz. Doğum, bebeklik, çocukluk, ergenlik ve yetişkinlik… Gökyüzüyle ve uzayla olan ilişkimiz de bu adımların izlerini taşıdığı gibi her evrede daha da derinleşen, bilimselleşen bir nitelik arzediyor.

Antik uygarlıklar gezegenleri biliyorlar mıydı?

Antik uygarlıklarda bilim denilince aklımıza bilime ilişkin ilk örnekleri bulduğumuz Mısır, Mezopotamya, Hint ve Çin uygarlıkları gelir. Bu uygarlıklar, tarıma dayalı uygarlıklardır ve genellikle bizim bilim adını verdiğimiz etkinliğin tarım kültürüyle başladığı varsayılmaktadır. Aritmetik, matematik, geometri ve astronomi bilimlerinin temelleri adı geçen bu uygarlıklara kadar uzanır.

Dünya dışı yaşam

Doç. Dr. Sıtkı Çağdaş İNAM
Astrofizikçi, Başkent Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü

Evrende bizden daha gelişmiş medeniyetler var ise, bu durumda ya bizi ilgilenilmeyecek kadar önemsiz görüyorlar ya da bir deneydeki ya da koruma altına alınmış bir milli parkın içindeki canlılar gibi ele alıyorlar.

Yaşanabilir alanı yeniden düşünmek

K.N. SMITH
Çeviri: Arş. Gör. Ali Emre GENÇ*
*
Gazi Üniversitesi Fizik Bölümü

 

Güneş sisteminin uzak bölgelerinde suya ait kanıtların bulunmasıyla, yaşanabilir bölgenin sadece yaşamın var olabileceği bir yer olmadığı açıklığa kavuştu; ancak astrobiyologların güneş sistemi dışında yaşanılır gezegen arayışlarının nasıl değişebileceğine dair bilgi birikiminde ilerlemenin yıllar alabileceği oldukça açıktır.

Astrobiyoloji yolunda: İnsanoğlunun büyük arayışı

Gökçe SENGER*, Uğur Can ERDEM**
Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Biyoenformatik Bölümü*
Politecnico di Milano, Fizik Mühendisliği**

Evrende yapayalnızsak, ne büyük yer israfı var! - Marc Kaufman, “Dünya dışı yaşamla ilk temas”

Yıllardır bizi gökyüzüne ve ötesine aşık eden, çabalamaktan, çalışmaktan vazgeçmememize neden olan inancımızı körükleyen o kıvılcımı yalın ama çarpıcı bir şekilde anlatabilen bir cümle bu. Marc Kaufman’ın astrobiyoloji üzerine bir kitabının ilk cümlesi ve bizim sığındığımız her şey.