Kara büyü tarihte cinayet ve tecavüz gibi çirkin suçlarla birlikte anılan büyük bir suçtu. M.Ö. 18. yüzyılda Hammurabi kanunlarında büyücülüğü yasaklayan birçok hüküm yer almaktaydı. Orta Çağ’da ise birçok kanunda cadı ve büyücülerin nasıl tespit edileceği, nasıl sınanacağı ve hatta nasıl infaz edileceğine dair özel ölçütler belirlenmişti. Ancak şeytanlığa dair kanıtlar bulmak sıradan bir iş değildi. Bu yüzden “cadı avcıları”, büyücü olduğundan şüphelendikleri kişiler üzerinde tuhaf deneyler yürüttüler ve bu şüphelilerin cadı olduklarını kanıtlamaya çalıştılar. Esrarengiz tatlılardan acımasız işkencelere kadar, doğaüstü faaliyetleri kanıtlamak için kullanılan yedi sıradışı teste yakından bakalım.
Yüzme testi
Bu çok meşhur “yüzme testini” gerçekleştirmek için cadılar en yakındaki nehir veya göle götürülür; burada iç çamaşırlarına kadar soyulur, elleri ve ayakları ağlı bir şekilde suya atılırlardı. Sonuç olarak suya batıp batmayacaklarına bakılırdı. Cadılar vaftiz töreninin kutsallığını reddettiklerinden suyun cadıların bedenini kabul etmeyeceği ve batmalarına izin vermeyeceğine inanılırdı. Bu inanca göre de masum biri bir kaya parçası gibi dibe batarken, suya atılan bir cadı suyun yüzeyinde asılı kalırdı. Kurbanın batması durumunda karaya geri çekilebilmesi için bileğine bir ip bağlanırdı. Fakat yanlışlıkla boğulan kurbanların sayısı da hiç az değildi.
Cadı yüzdürme testinin kökeni “suyla yargılama” adı verilen bir uygulamaya dayanıyordu. Bu uygulamaya göre bir suçlu ya da büyücü olduğuna inanılan kişi, azgın nehirlere bırakılırdı. Böylece bu kişilerin kaderine daha yüksek bir kuvvetin karar verdiğine inanılırdı. Orta Çağ’da birçok Avrupa ülkesinde yasaklanan bu gelenek, 17. yüzyılda yeniden ortaya çıktı; hatta bazı yerlerde 18. yüzyıla kadar devam etti. Örneğin 1710’da, Dorko Boda adında Macar bir kadın yüzme testinden geçirildi. Testi geçemeyen kadın önce dövüldü, daha sonra da bir kazığa bağlandı ve ateşe verildi.
Dua testi
Orta Çağ bilginleri cadıların Kutsal Kitap’ta yazanları sesli okuyamayacağına inanırdı. Bu sebeple de büyücülükle suçlananlara genellikle Pazar duası olmak üzere İncil’den bazı kesitler verilir, tüm metni eksiksiz ve hatasız okumaları beklenirdi. Yargılanan kişinin gerginliğinden ya da okuma yazma bilmemesinden kaynaklanan olduğu hatalar dahi aleyhine bir kanıt olarak hesaplanır ve şeytanla iş birliği yaptığı anlamına gelirdi. Aslında toplum önünde konuşma becerisinden başka bir şeyi ölçmeyen bu sapkın testin sonuçları cadıların yargılanmasında birinci dereceden kanıt teşkil ederdi. 1712 yılında Jane Wenham adındaki kadın, bu teste tabi tutuldu ve sorgusu sırasında “günahlarımızı bağışla” ve “bizi şeytana uymaktan koru” satırlarını okumakta zorlandığı için cadılıkla itham edildi. Fakat testi başarıyla geçmek bile bir şüphelinin beraatını kesinleştirmiyordu. Salem Cadı Mahkemelerinde cadılıkla suçlanan George Burroughs, darağacında duanın tamamını eksiksiz ve doğru okuduğu halde önceden planlandığı gibi asılarak idam edildi. Sebep olarak da duayı eksiksiz okumasının şeytanın bir oyunu olduğu öne sürüldü.
Cadı olduğuna kanaat getirilen kişi asılarak, boğularak veya yakılarak idam edilirdi.
Dokunma testi
Dokunma testi kendisine büyü yapılan kişinin büyücüsüyle temasa geçmesi halinde özel bir tepki vermesi fikrine dayanmaktaydı. Büyüye maruz kalan kişi nöbet geçiriyor ve anlamsız davranışlar sergiliyorsa, şüpheli cadı odaya çağrılır ve büyü yapılmış kişiye dokunması istenirdi. Kurban bu temasa herhangi bir tepki vermezse şüpheli masumdu; ancak kurbanın nöbeti sone erer ve normale dönerse büyüyü şüphelinin yaptığı kanıtlanırdı.
Dokunma testleri, 1662 yılında, iki genç kızı büyülediğinin iddia edilen Rose Cullender ve Amy Denny adlı iki yaşlı kadının yargılandığı duruşmalarda önemli rol oynamıştı. Genç kızlar nöbet geçirirken yumruklarını öyle sıkmışlardı ki güçlü kuvvetli erkekler bile kızların parmaklarını birbirinden ayıramıyordu. Fakat Cullender ya da Denny genç kızlara ne zaman dokunsa, kızların yumrukları kolaylıkla açılıyordu. Hâkimler, bu tepkinin gerçek olup olmadığını kontrol etmek için kızların gözlerinin bağlanmasına ve diğer mahkeme görevlilerinin de kızlara dokunmasına karar verdi. Üyeler dokunduğunda da kızların yumrukları gevşiyordu; bu da verdikleri tepkilerin sahte olduğunu kanıtlıyordu. Fakat bu dahi kadınların masumiyetinin kanıtlanmasına yetmedi ve Cullender ile Denny cadı oldukları gerekçesiyle asıldı.
Cadı kekleri
Tuhaf bir karşı büyü türü olan cadı kekleri, büyücüleri tespit etmek için kullanılan doğaüstü tatlılardı. Gizemli hastalıklarda ya da ruhun ele geçirilmesi durumlarında, cadı avcıları kurbanın idrarından bir örnek alırlardı ve bunu çavdar yemeği ve külle karıştırıp kek yaparlardı. Bu mide bulandırıcı karışım, cadının “yardımcısı” köpeğe yedirilirdi. Bu şekilde köpeğin ruhunun da ele geçirilmesi ve hayvanın suçlu büyücünün adını söylemesi ümit edilirdi. Salem Cadı Mahkemelerinden önceki dönemlerde yaşanan bir histeri salgını sırasında, Tituba adında bir köle, genç Betty Parris’i ve diğerlerini kimin zehirlediğinin tespit edilmesi için bir cadı keki hazırlanmasına yardım etmişti. Fakat karışım işe yaramadı. Sonuç olarak Tituba’nın büyü ve koca karı ilaçları hakkındaki sözde bilgisi kendisine karşı kanıt olarak kullanıldı ve Tituba cadılık suçuyla yargılandı.
Cadı işaretleri
Cadı olduğundan şüphelenilen kişinin Şeytan’la anlaşma imzaladığı zaman üzerinde iğrenç bir lekenin oluştuğuna inanılırdı. Cadı avcıları, bu lekenin varlığını kontrol etmek için şüpheliyi tamamen soyar ve halkın gözü önünde çıplak vücudunu incelerlerdi. “Şeytan’ın İşareti” denilen bu lekelerin renk ve şekil değiştirebildiğine ve lekenin bulunduğu bölgenin acı hissetmediğine inanılmaktaydı. Savcı aynı zamanda cadının göğüs ucunu da kontrol ederdi. İddialara göre cadının, “yardımcı hayvan”ını emzirmek için kullandığı üçüncü bir göğüs ucu olurdu. Her iki durumda da, küçük bir fiziksel kusurun dahi şeytanın işi olarak nitelendirilmesi oldukça kolaydı. Benler, yara izleri, doğum lekeleri, yaralar, aksesuar meme uçları ve dövmeler, hepsi bu işaret yerine geçebiliyordu; yani incelemeyi yapan kişi neredeyse hiçbir zaman bu işlemden eli boş dönmüyordu. Hatta bazen cadı avları sırasında, çaresiz kalan köylüler vücutlarında bulunan bu tür işaretleri kesiyor ya da yakıyorlardı. Fakat bu sefer de geride kalan yaralar şeytanla anlaşma yaptıklarına kanıt olarak gösteriliyordu.
İğneleme ve çizik testleri
Cadı avcıları, şüphelinin vücudunda belirgin bir “cadı işareti” bulamadıkları zaman, bu işaretleri ortaya çıkarmak için “iğne batırma” gibi korkunç bir yola başvurabiliyorlardı. Cadı avlama kitapları ve bu konuda yazılmış eğitim kitapları, bu tür işaretlerin acı hissettirmediğini ve kanamadığını söylüyordu. Bu sebeple de inceleme yapan kişi, özel olarak tasarlanmış iğneleri şüphelinin vücuduna arka arkaya batırıyordu ve bu işlem istenen sonuçların alındığı bölgeyi bulana kadar devam ediyordu. İngiltere ve İskoçya’da daha sonraları bu işkence yöntemi yüksek maaşlarla çalışan profesyonel “iğneciler” tarafından yapılmaya başladı. Bu iğnecilerin birçoğu sahtekârdı ve sahte “cadı izlerini” bulmak için köreltilmiş iğneler kullanıyorlardı. Talihsiz şüpheliler yalnızca iğneleme yöntemine maruz kalmıyorlardı. Bunun yanı sıra, vücutları, sözde kurbanları tarafından çizik içinde bırakılıyordu. Bu testin mantığı, ruhu cadı tarafından ele geçirilen kişinin, kendisini büyüleyen cadıyı elleri kanla boyanana kadar tırmalayınca rahatlayacağı inanışına dayanıyordu. Eğer sözde kurbanın verdiği tepkiler şüpheli cadıyı tırmaladıktan sonra düzeliyorsa, bu durum şüphelinin suçlu olduğunun kanıtı olarak görülüyordu.
Büyücülük
“Görevlendirme” olarak da bilinen bu test, şüpheli cadının, ruhunu ele geçirdiği kurbanı serbest bırakması için şeytana sözlü olarak emretmeye zorlanmasına dayanıyordu. Diğer insanlar da “kontrol” görevini yerine getirmek için sözcükleri telaffuz ediyorlardı. Hâkimler ise bu sözlerin kurban üzerinde herhangi bir etki yaratıp yaratmadığını kontrol ederlerdi. “Görevlendirme” testinin en çok bilinen örneği, 16. yüzyılda Alice Samuel adlı bir kadın, eşi ve kızı üzerinde gerçekleştirildi. Samuel, eşi ve kızı, Throckmorton soyadlı zengin bir ailenin beş kızına büyü yapmakla suçlanıyorlardı. Mahkemede hâkimler Samuel ailesinden şeytana şunları söyleyerek kızları serbest bırakmasını emretmelerini istediler: “Ben bir cadı olarak… tam şu anda şeytanı Bayan Throckmorton’u serbest bırakmakla görevlendiriyorum.” “Ruhu ele geçirilmiş” kız tam o anda iyileşince, Samuel ailesi suçlu bulundu ve cadılık suçundan dolayı asıldı.
Çeviri: Nisrem AKCİĞER
Kaynak: http://www.history.com/news/history-lists/7-bizarre-witch-trial-tests