Bilim ve Ütopya'da bu ay öne çıkanlar

Bilim ve Ütopya bu sayısında Türk tarihine ilişkin çok önemli bir kapakla çıkıyor. Orhun Yazıtlarından önce yazılan ve Türklerin şu ana kadarki en eski destanı olan Ulu Han Ata Bitiği yani Ulu Han Ata Kitabı pek çok boyutuyla önem taşıyor. 
Birincisi, destan Türklerin ilk atası olarak anılan Ulu Han Ata'nın ve destanda ondan kırk yıl sonra yaratıldığı söylenen Ulu Ay Ana'nın ortaya çıkış öyküsünü anlatıyor ve betimliyor. Daha sonra onların çocuklarıyla devam eden Türklerin türeyişinin kökenlerine işaret ediyor. 
İkincisi, İslamiyetten önceki dönemi anlatan destandaki yaratılış hikayesiyle İslam'daki yaratılış öyküsünün birbiriyle olan benzerliği. Her iki yaradılış beyanında da insan çamurdan/balçıktan meydana geliyor. Ulu Han Ata Bitiği'nde de Kara Dağ'a şiddetli bir şekilde yağan yağmur bir mağaranın içindeki insana benzeyen kalıpları balçıkla dolduruyor. Su ile toprak bu kalıpta kalıyor. Bir süre sonra yazın gelişi, sıcağın ve rüzgarın birleşmesiyle dokuz ay sonra toprak canlanıp insan oluyor. Bu yaratılış öyküsünün İslamiyet'le benzerliği çarpıcı. 
Üçüncüsü, kitapta dikkat çeken mağara kültünün bugün de Anadolu'daki çeşitli inanç ve uygulama pratiklerinde yaşamasıdır. 
Dördüncüsü, kitap aynı zamanda Türk mitolojisinin de temellerini içeriyor. Güneş ve canlılık arasındaki ilişki, dağ ve yıldızların oluşumu... 
Ve burada sayamadığımız pekçok boyutu... 
Ulu Han Ata Bitiği'nin bugüne ulaşmasını sağlayan kişi Aybek ed Devâdârî adlı Mısır Memluk Devleti'nin Türk tarihçisi. Kapak makalesini kaleme alan ve bilim topluluğumuza, kamuoyuna Ulu Han Ata Bitiği gerçeğini bize ulaştıran Prof. Dr. Necati Demir hocamız kitabın bulunuşunu, tarihselliğini, gerçekliğini ve kaynağını pekçok boyutuyla, karşılaştırmalı olarak makalesinde işliyor. Hocamızın incelemesi bir kitap boyutunda da yayınlandı. Kendisine dergimize yaptığı katkı için çok teşekkür ediyoruz. 
Makaleyi ilgiyle okuyacağınızı umuyoruz. 

Nazım Hikmet'in bilinmeyen ses kayıtları ve yazıları 
3 Haziran 2017 partili, bilimsel sosyalist ve vatansever şairimiz Nâzım Hikmet'in ölümünün 54. yıldönümü. Nâzım'ı tanımlarken ilk sıraya partili yani örgütlü oluşunu bilerek yazdık. Çünkü günümüz popüler edebiyat yayıncılığında Nâzım Hikmet gibi büyük insanlarımızın övgüyle içi boşaltılıyor. Övgü onların gerçekliğini kapatan bir işlev haline geliyor çünkü bu yüceltme Nâzım Hikmet gerçeğinden kopuk bir şekilde yapılıyor. Geriye ise aforizmacılık kalıyor. Bilim ve Ütopya olarak bu saldırıya karşı gerçeğin sesi, soluğu olmaya devam edeceğiz. 
Bu sayımızda Dr. Mehmet Perinçek, Nâzım Hikmet'in Mayakovskiy ve Neruda'yla olan dostluğu ve yoldaşlığına, şiir tarzları arasındaki ilişkiye daha önce gün yüzüne çıkmamış ses kayıtları ve yazılarla değiniyor. İlgiyle okuyacağınızı düşünüyoruz. 

Elçibey, Marksizm, tarihsel materyalizm
Bu sayımızda dikkatini çektiğimiz bir diğer yazıda Azerbaycan'ın milliyetçi lideri Ebülfez Elçibey'e ait. Elçibey 1979'da, İbn Sina'nın ölümünün 1000. yılında kaleme aldığı yazıda "Marksist metodolojinin tarihe yeni bir yaklaşım getirdiğini" söylüyor ve ardından tarihsel materyalist bir tahlille İslam uygarlığının yükseliş dönemini Farabi ve İbn Sina üzerinden inceliyor. Makalesi sınıf ilişkileri, iktisadi-toplumsal değişim ve ideolojik-kültürel çelişmeler temelinde yükseliyor. Bu bakımdan oldukça düşündürücü ve çarpıcı. 

Yeni sayımız yine dolu dolu. 
İlgiyle okuyacağınız kanısındayız... 
 

Kapak
Etiketler
ulu han ata bitiği
destan
türk
Nazım Hikmet
mayakovski
neruda
elçibey