Amerika’yı fetheden adam: Hernán Cortés

Meksika, 27 Eylül 1821’de İspanya’yla zincirlerini kırıp bağımsızlığını ilan etmişti. Fakat bağımsızlık önderleri rahiplerdi ve kurdukları devlet de din egemenliği altında bir imparatorluktu. Bu tuhaftı, zira Meksikalılar İspanyolları kovmuştu ama halen onların dini boyunduruğunu sürdürüyordu. Neyse ki bağımsızlıkçılar güçlendi ve 1823’te bir federal cumhuriyete geçebildi. Bağımsızlıkçılar iktidara geldiklerinde akıllarında bir isim vardı: Hernán Cortés.

Belki de tarihin en nefret edilen kişisi Cortés; Amerika’nın ilk fatihi, Aztek imparatorluğunu üzerinde taş kalmamacasına yıkan adam, yağmacı ve Meksika’dan Orta Amerika’ya halkları köleleştiren hükümran, oportünist din taşıyıcısı, Castilla dilini  ve kılıcını egemen yapan, büyük soykırımcı, katil ve komplocu öldükten tam 247 yıl sonra bile unutulmamıştı.

Cortés’in kemikleri Ulusal Saray’ın, Katedralin ve Tenochtitlan yıkıntılarının karşısındaki Zocálo Meydanı’nda yakılmalıydı. Ancak o zaman Meksikalıların ataları rahat uyuyabilirdi. Fakat farklı düşünenler de vardı. 15 Eylül 1823 gecesi İçişleri Bakanı Miguel Aleman, yanına Jesus Hastanesinin yöneticisi Joaquin Canales’i alarak Cortés’in mozolesine indi.

“Hospital Jesus”, 1524’te Hernán Cortés tarafından kurulan, Amerika kıtasının ilk hastanesiydi. Bakan Aleman ise aynı zamanda bir tarihçiydi. Ona göre Cortés’in kemikleri tarihin bir yadigarıydı, yok edilmemeliydi. Bir bakan ve bir doktor yanlarında kimse olmaksızın önce Cortés’in kemiklerinin bulunduğu kutuyu yerinden çıkardılar. Sonra büstünü ve diğer yadigarları toplatıp İtalya’ya giden bir gemiye yüklettiler. Böylece kemiklerin ülke dışına çıktığı izlenimini verdiler ve Cortés’in vasiyetine uyarak onu fethettiği topraklardan ayırmadılar. Hastanenin içindeki şapelin tahta döşemelerinin altına  naaşını gizlediler.

13 yıl boyunca döşemelerin altında kalan Cortés’in kemikleri yine gizlice bir duvar içindeki çekmeceye hiçbir işaret olmaksızın nakledildi. Fetihçinin kemikleri ta ki 1946’da bir grup antropolog bazı belgeler bulana dek burada 110 yıl boyunca unutuldu. 24 Eylül 1946 pazar günü Cortés’in kemiklerinin bulunduğu duvarı yıkıp ondan geriye kalanları açığa çıkardılar. Ölümünden tam 400 yıl sonra 9 Temmuz 1947’de Cortés’in kemikleri vasiyetine uyarak hastanenin yanındaki kilisenin duvarına gömüldü.

Cortés 2 Aralık 1547’de öldükten sonra naaşı toplam sekiz kez yer değiştirdi. Sevilla’da bir manastırın bahçesine gömülen naaşı 1550’de manastırın içindeki kiliseye taşındı. 1566’da ailesi Cortés’in vasiyetine uyarak onu Meksika’ya götürmeye karar verdiler. Texcoco kentinde annesi ve bir kızının mezarını olduğu kiliseye gömüldü. 1629’da din otoriteleri onu, daha çok önem verdikleri Meksika başkentinde (Madero Caddesi’nde bugün “Çinili Ev” olarak bilinen binanın karşısındaki) San Francisco kilisesine naklettiler. Burada bina onarımı sebebiyle 1716’da yeri değişen Cortés’in naaşı taşınarak Jesus Hastanesi’ndeki mozoleye yerleştirildi.

Cortés bir asker ya da üst sınıftan bir soylu değildi. Hidalgo sınıfından bir aileye mensuptu. Bu, yarı feodal ve Hıristiyan kökenli güçlü ailelere verilen bir unvandı. Zengin bir ailesi olmamasına rağmen Hernán Cortés üniversiteye gitme imkanı buldu. Hukuk fakültesinde bir sene okuduktan sonra okulu bırakıp noter olmaya karar verdi. Doğduğu Sevilla kenti, Amerika’ya keşfe giden gemilerin hareket yeriydi. 1511’de Küba seferine katıldı. O sırada ana kara tanınmıyordu. Sadece Küba, Dominik gibi Antillerde İspanyol güçleri vardı. Küba’da köle ticareti yapmaya başladı. Bir ara Santiago’da idari hiyerarşide yer edindiyse de bu geçiciydi. Asıl arzusu ana karaya sefer düzenlemekti. Kolomb’un Yeni Dünya’ya varışından beri pek bir şey bulunamamıştı. Fakat Cortés’in zengin toprakların varlığına dair güçlü bir inancı vardı.

Küba valisi Diego de Velazquez 1518’de Meksika körfezine yapılacak sefer için bir komutan arıyordu. Baldızıyla evli olan Hernán Cortés’i seçti. Onu seçmesinin gerçek nedeni bu ailesel bağ değildi, zira kişisel bir yakınlıkları yoktu. Cortés’i pek tanımıyordu ama onu güvenilir buluyordu. Oysa kısa sürede bu izlemini yitirecekti.

Özgür UYANIK
Arjantin

Yazının tamamı Bilim ve Ütopya'nın aralık 2017 sayısında!

 

Kondor'un Güncesi
Etiketler
hernan cortes
amerika
meksika
fetih
1492
sömürge
kolonizasyon
özgür uyanık
bilim ve ütopya