Bu sayının hazırlıklarına başlarken Tanrı düşüncesinden yola çıkmıştık. Dosyamız Tanrı kavramının evrimini çeşitli boyutlarıyla işleyecekti. Baktık ki inanç olgusuna girmeden olmuyor dosyamızın içeriğini Tanrının ve İnancın Evrimi olarak genişlettik ve bir de üst başlık attık: Dinsel masallarla değil tarihsel gerçeklerle. Bu ne demek? Kuşkusuz her insanın inancı kendisini ilgilendirir ve kimse karışamaz. Vurgumuz bireysel inançları eleştirme üzerine kurulu değil. Ama Tanrı kavramı ve inanç olgusu dinsel masallar, efsaneler, anlatılar üzerinden açıklanamaz. Yani onların ortaya koyduğu ideolojik sisleri dağıtmadan kavranamaz. Bunlar tıpkı bilimin inceleme konuları, olguları gibi ele alınmalı ve tarih kulesine çıkıp değerlendirilmelidir. Bilimler de en geniş ve nihai anlamıyla tarihin parçasıdırlar, tarihseldirler. Sadece uzmanlık alanları ve derinleştikleri başlıklar farklılaşmaktadır. Bu duruma felsefe de dâhildir. Nitekim sayımız bilimin ve felsefenin harmanı olarak çıkıyor. Masalların efsunlu dünyasını terk eden insanlık birikiminin tarihin kulesindeki gerçek ve nesnel ortamına yerleşiyor. Böyle yapmazsak ne Tanrı’yı ne inancı ne de inancın kurumsallaşmış biçimleri olan dinleri anlayabiliriz. Anlamazsak dinlerin bu dünyaya nizam vermek için ortaya konan, doğduğu ve geliştiği koşullarda ilerici bir rol oynayan, sonra bu olanaklarını tüketerek insanlığın ihtiyaçlarına yanıt vermeyen kurumlar, kurallar ve anayasalar olduğunu göremeyiz. Bu yüzden Tanrı-inanç-din üçlüsünü düşünürken bu gerçekleri bilincimizin en başına yazmalı ve olguları nesnel bir soğukkanlılıkla, maddi koşulları merkeze alarak değerlendirmeliyiz.
İnanç insanlığın bilgi birikiminin çocukluk döneminde evreni, dünyayı ve yaşadığımız ortamı açıklamak için atalarımızca adım adım geliştirildi. Kültürel evrimimizin parçası olageldi. Kökleri tarihöncesindeki mağaralardan ilkel komünal dönemin köylerine kadar uzandı. İnsanlığın sınıf ayrılıkları biçiminde farklılaştığı, azınlığın zenginliği çeşitli uygarlık araçlarıyla kontrol ettiği koşullarda Tanrı ve din yeryüzündeki eşitsizlikleri gökyüzüne yansıtmanın aracı haline geldi. Çünkü yeryüzündeki baskı ve sömürünün kutsallaştırılması ve rıza üretiminin devreye girmesi gerekiyordu. Siz hiçbir toplumu sonsuza dek sadece sopayla denetleyemezsiniz. Ama bu durum, dinin her zaman olumsuz bir rol oynadığı anlamına gelmez. Çünkü din özellikle doğduğu dönemlerde ezilenlerin ve gelişmeye muhtaç olanların çürüyen düzeni yıktığı bayrak ve program oldu, ilerici veya devrimci roller oynadı ve ardından karşıtına dönüştü. Elbette kardeşlik, dayanışma, yardımlaşma gibi niyetleri bütün insanlığın malı oldu.
Elinizdeki sayımıza çeşitli alanlarından çok değerli akademisyenler ve yazarlar katkıda bulundu. Hepsine tek tek teşekkür ediyoruz. Adeta bir kitap derlemesi gibi oldu bu dosyamız. Yazı İşleri Müdürümüz Melih Okyay değerli hocalarımızın katkılarını ve dosyanın çerçevesini sunuş yazısında özetledi.
Daha güçlü Bilim ve Ütopya için…
Bilim ve Ütopya bilimin ve aydınlanmanın halka ulaştırılmasında vazgeçilmez bir araç. Bugüne dek yüzlerce bilim insanı dergimize yazılarıyla karşılıksız katkı sundu. Bilimin halka ulaşması, aydınlanmanın sesinin daha gür çıkması içindi bu çabalar. Çabaların meyvesi Bilim ve Ütopya okuyan kuşakların bilincinde ortaya çıktı. Bu anlamda dergimiz kuşakların dergisidir. Yayıncılık faaliyetinde daha güçlü olmamız, daha fazla gence ulaşmamız için sizlerin desteğine özellikle bugünlerde çok daha fazla ihtiyaç duyuyoruz. Dergimize abone olarak, e-arşivini edinerek veya bilim setlerini alarak katkı sunabilirsiniz. Ayrıca bir veya birden fazla e-dergi aboneliğini ihtiyacı olan öğrenci okurlarımıza armağan ederek birçok lise ve üniversite öğrencisiyle Bilim ve Ütopya’yı buluşturabilirsiniz. Tek bir katkı bile bizim için çok anlamlı. Dergimiz bugüne kadar okurlarının özverisine dayanarak çıktı ve sizlerin özlemlerinin sesi, gözü, kulağı, iradesi oldu. Bundan sonra da aynı şekilde yayın hayatını sürdürmeye devam edecek ve hiçbir zorluğa boyun eğmeyecek.
Bilimle kalın…
Düzeltme: Geçen sayımızda yayımladığımız “Zebra balıkları hastalıklar için yol gösterici olabilir mi?” yazısında kullandığımız balık görselleri yanlıştır. Düzeltir, yazarlarımız ve okurlarımızdan özür dileriz.