Homeopati: Sulandırılmış Tıp

Gün geçmiyor ki popüler günlük gazetelerin pazar eklerinde, röportaj sayfalarında homeopati uzmanı olduğunu iddia eden biri boy göstermesin. Hemen her gün, gerek gazetelerde, gerek ekranlarda bu sansasyonel kişilerin kanserden Alzheimer hastalığına kadar, muhtelif çaresiz hastalıkları tedavi ettiklerini iddia eden programlar dinliyor, röportajlar okuyoruz. Son yıllarda artan doğallık akımının da etkisi ile birkaç yıl öncesine kadar ülkemizde pek kimsenin bilmediği homeopati uygulaması giderek daha popüler oluyor, ardarda dernekler açılıyor, sertifikalar dağıtılıyor.

Peki ama bir şeyin popüler olması, onun geçerli olduğunu da gösteriyor mu? Elbette ki hayır. Bir argümanın doğruluğuna karar vermek için onu kaç kişinin savunduğuna değil, o argümanı destekleyen veri ve kanıtlara bakmak gerekir. Meşhur Fransız yazar Anatole France’ın da dediği gibi “Saçma bir şeyi elli kişi de söylese, o hâlâ saçma bir şeydir.” Bu nedenle bugün, bu yazımızda popülerlik argümanı dışında homeopatinin ne olduğundan, nasıl ortaya çıktığından ve temel ilkelerinden bahsedecek, homeopati savunucularının iddialarının ne kadar geçerli olduğunu irdelemeye çalışacağız.

Homeopatinin kökenleri
Her ne kadar pek çok kişi homeopatinin doğuşunun antik çağlarda olduğunu sansa da, bu uygulamanın ortaya çıktığı dönem 18. yüzyılın sonları. Homeopatinin bu dönemde kurucusu Dr. Samuel Hahneman tarafından ortaya atılmasının ardında, o yıllardaki tıbbi uygulamaların da çok büyük etkisi var. 1700'lerin sonlarında, hekimler tarafından uygulanan tedavi yöntemlerinin modern tıpla hiçbir ilgisi yoktu. Henüz hastalık yapan mikro-organizmalar bilinmiyordu ve tıp bilimi kısmen gözlemler, kısmen ortaçağdan gelen batıl inanışlar, kısmen de antik çağ felsefesinden köken alan uygulamalardan oluşuyordu. Doktorlar hastalıkların nedenini anlamıyorlar, nedenlerini anlayamadıkları için de hastalığı iyileştirmeye yönelik tedavi uygulayamıyor, onun yerine sülük, kan akıtma, hastaları kurşun, arsenik ve morfin içeren maddelerle tedavi etme yöntemini seçiyorlardı. Hastalara yapılan bu tip cesur girişimlerin çok revaçta olduğu bu döneme Kamikaze Tıp Dönemi de deniyor.
Hekimlerin tüm hastalıkların dört vücut sıvısındaki dengesizlikten kaynaklandıklarını düşündükleri ve akıl almaz tedavi yöntemleri uyguladıkları bu kamikaze yıllarında, kimi zaman bir doktor tarafından tedavi edilmemiş olmak, kan kaybı, arsenik zehirlenmesi gibi nedenlerle hastanın ölmesini engellediği için, bazen doktora gitmeyen hastaların daha uzun yaşadığını söyleyebiliriz.

Dr. Işıl ARICAN

Yazının devamı Bilim ve Ütopya Ocak sayısında ...

Kapak
Etiketler
bilim ve ütopya
homeopati
ışıl arıcan
tıp