Mısır piramitleri nasıl inşa edildi?

Mısır teknolojisi büyük ölçüde Nil nehri tarafından belirlenmiştir. Sulama, hendek ve kanalların inşası, sel sularının denetlenmesi ve kullanılması en önemli mühendislik işleriydi ve bu teknikler devlet tarafından düzenleniyor ve yürütülüyordu. Devlet ise din adamlarıyla yakın ilişki içerisindeydi. Böyle olunca Mısır'da din örgütlenmesi ile denetlenebilen piramitler, dikili taşlar (obeliskler) gibi birtakım büyük yapılar ortaya çıktı.

Eski Mısırlılardan günümüze kalan mimarlık alanındaki eserler dikkat çekicidir. Bunlar arasında yüksekliği 150 metreye ulaşan piramitler, boyları 30 metreyi aşan dikili taşlar yer alır.

Piramitlerin çoğu Eski Krallık Dönemi'nden (M.Ö. 2686-2181) kalan, Orta Krallık Dönemi’ne (M.Ö. 2134-1690) kadar firavunların mezarı için inşa edilmiş olanlardır. Bilinen en eski piramit ise 3. Hanedan Döneminde İmhotep tarafından inşa edilen Basamaklı Piramit'tir (M.Ö. 2670’ler). Mısır’da 100’den fazla piramit bulunmaktadır. Bunların içinde en bilinenleri ise Gize’deki üç piramittir: Keops, Kefren ve Mikerinos piramitleri. Üçü de aşağı yukarı M.Ö. 2500’ler civarında inşa edilmişlerdir. Keops Piramidi 138 metre, Kefren Piramidi 143 metre ve Gize’nin üçüncü piramidi (Mikerinos Piramidi) ise 65 metre yüksekliğindendir. Geçtiğimiz son 20 yılda araştırmacılar, piramitlere dair sayısız keşifler yapmışlar ve Mikerinos Piramidinin yakınında kurulmuş bir kasaba ve inşaat bloklarının su üzerinde nasıl kolayca taşınabildiğini gösteren bir papirüs bulmuşlardır. Araştırmalara göre piramitler, ilk olarak 5.000 yıl önce Mısır’da inşa edilen dikdörtgen şeklindeki mastaba adı verilen mezarlardan doğmuştur. Bu yapılar daha sonra tünellerin ve odaların olduğu 6 basamaklı piramit (step piramit) halini almıştır.

Piramitlerin yapımından yüksek rütbeli devlet adamları sorumluydu. Piramitler gerçek kuzeye (coğrafi kuzey) doğru kusursuz bir şekilde hizalanmaktaydı. Muhtemelen Kutup Yıldızı’ndan yararlanmaktaydılar. Araştırmalara göre piramitler, dört gök yönüne oturtulmuşlardır. O dönemde pusula bilinmiyordu, dolayısıyla piramitlerin taban kenarlarının doğru yönlere oturtulması için yıldızların konumlarından yararlanılmış olduğu tahmin edilebilir. Ancak şu bilinmelidir ki, bugün alınan bütün ölçüler yaklaşıktır. Zira birçok piramidin üst kaplamaları kalmamış, tepeleri de yıkılmıştır. Ayrıca, astronomi tarihine baktığımızda, o dönem insanları bu yönleri rahatlıkla bulabilecek düzeydedir.

Birçok arkeolog, Gize’deki üç piramidin hepsi için 10.000’den fazla insanın çalıştığını tahmin etmektedir. Burada çalışanlar için ise her gün yaklaşık 2 bin kilo et sağlayacak kadar, koyun, keçi ve büyükbaş hayvanların kesildiği bulunmuştur. Aşağı yukarı bir piramidin inşasında harcanan miktarın birkaç milyon Euro civarında olduğu tahmin edilmektedir.

Piramitlerde kullanılan taşlar, taş ocaklarından çıkarılıyordu. Gize piramitlerinin her birinin dış yüzeyi kireç taşıyla kaplıdır. Kireç taşının Kahire’nin yakınlarındaki Turah bölgesinde yer alan bir taş ocağından çıkarıldığı kayıtlarda yer almaktadır. Taşların kanallar ve Nil Nehri boyunca teknelerle Gize’ye nakledildiği de bilinmektedir. Bu taşları kara üzerinden hareket ettirmek için, inşaat işçilerinden oluşan grupların itip çektiği büyük kızaklar kullanılmıştır. Kızaklarda sürtünmeyi azaltmak için ise, kızakların önlerine su dökülmekteydi.

Birçok Antik Mısır bilimci, taşların piramide getirilirken kaldırılması için bir rampa sisteminin kullanıldığı konusunda uzlaşmaktadır. Rampalara dair çok az kanıt günümüze kadar ulaşabilmiştir.

Bu yapıların son derece başarılı olarak inşa edilmesi gerçekte yapı işlerinin teşkilatlandırılmasında gösterilen olağanüstü başarıdan kaynaklanmaktadır. Zira bu muhteşem anıtlar büyük ölçüde insan gücünün kullanılmasıyla yapılmıştır. Yapı sanatı Mısır’da büyük ölçüde pratik temellere dayanıyordu. Ancak kısmi de olsa bilimsel bilgi kullanılmıştır. Ancak, Mısır yapılarının temelleri çoğunlukla şaşılacak kadar zayıftır; içi kum dolu bir çukur ve birkaç tabaka kaba taş parçalarından oluşur. Yunan-Roma döneminde düzgün duvar işçiliğinin ürünü olan yekpare temeller yapıldı, bu temellerde kullanılan taşların birçoğu da eski yapılar tahrip edilerek elde ediliyordu.

Duvar işçiliğinde ise harç pek ender kullanılıyordu. Bir tabaka iri taş diziliyor, bunların üst kısımları aynı düzeye getiriliyor, yüzeyler kayganlaştırmak amacıyla ince bir harç tabakası ile sıvanıyor ve ikinci tabaka taş bunların üzerine kaydırılarak sıralanıyordu. Alt yüzeyler ve belki de taşların kabarık bağlantı yerleri, kullanılmadan önce düzleştiriliyordu. Her bir taş tek tek yan yana yerleştiriliyordu.

Genellikle yüzeyin arkasından yatay bağlantı yerlerine ek bir sıkılık sağlaması için ya da harç kurmadan bir kaymayı önlemek için tahta mengeneler sokulurdu.

Genel olarak ele alındığında Mısır piramitlerinin yapımında üç önemli faktör ön plana çıkar:

1.İnsan gücü. İnsan gücünün kullanımında sıkıntı çekilmemiştir. Kullanılan insan gücü büyük ölçüde kölelerdi. Bunlar savaşlarda ele geçirilmiş esirlerdi. Mısır köylüleri de tarlaların boş kaldığı zamanlarda bu işlere katılmaktaydı. Yapılarda hayvan gücü önemli bir rol oynamamıştır.

2.Disiplin. Çalışmalar tek elden ve başarıyla idare edilmiştir. İnşaatlar büyük bir disiplin içerisinde yapılmış ve 50 bini bulan işçi grupları tek elden idare edilmiştir. Bu disiplinin yanında Mısırlılar bu işlere istek ve kıvançla katılmışlardır. Diğer taraftan yapılan bu işlerin insani duygularla yönetildiğine ilişkin deliller de mevcuttur. Bazı kitabelerde, işin kazasız, hastalıksız ve zamanında bitirildiği yazılıdır.

3.İyi kalitede taş. Mısırlılar mimaride kerpiç ve tuğla kullanmaktaydılar. Bunun dışında kireç ve kum taşı da kullanmışlardır. İyi kalitede taş Mısır’da bulunmaktaydı. Ayrıca granit ocakları da açmışlardır. Bu kaliteli taşlar ocaklardan çıkarılıp, kabaca gerekli şekiller verilerek inşaat alanına taşınabilmekteydi. Bu nakil işlerinde Nil nehrinden de faydalanılmıştır. Taş ve kayaları ocaklardan çıkartmak için çekiç ve bronzdan yapılmış taşçı kalemi veya keskisini kullanıyorlardı; takozlar ve kamalar yardımıyla bu parçaları yataktan kopartıp gerekli şekilleri veriyorlardı. Bu kaya parçalarını taşımak için mavnalar, tahta kızaklar kullanmaktaydılar.

Mısırlılar muhtemelen karmaşık mekanik kaldıraçlar kullanmamışlardır. Yük kaldırmak için kullanılan temel yöntem, yapılmakta olan duvarı bir moloz yığınının altına gömmekti. Duvarlar tam yüksekliklerine ulaşana kadar bunun üzerine ekler yapılıyordu. Daha sonra taşlar, ya yığınlardan ya da sonraki evrelerde kabartma süslemelerini oymak için kullanılacak olan tahta iskelelerden yararlanılarak işleniyordu. Dolayısıyla eldeki mekanik destekler silindir kızaklar ile basit kaldıraçlar olmalıdır. Mısırlılar yalnızca ahşap, taş ve bakır aletler kullanmışlardır. Tekerlekli araçlara ise sahip değillerdi. Taş blokları kızaklara bağlıyorlar veya kütükler üzerinden yuvarlıyorlardı. Bunun için ise hilal biçimli tahta paletleri kare taş bloklara bağlıyorlardı. Yapı yerine taşımak için ise Nil’i kullanıyorlardı. Piramitler yükseldikçe rampalar yaparak taş blokları yükseklere çıkarıyorlardı.

Piramitlerin nasıl yapıldığına ilişkin bazı temel varsayımlar vardır. Bunlardan birincisi, yapı yükseldikçe yapının etrafını dolaşan rampalar kullanıldığıdır (etrafı dolaşan rampalar varsayımı). İkincisi ise piramidin yükselmesiyle birlikte gerektikçe yükseltilip uzatılmış, çöle yayılan uzun bir inşaat rampası kullanıldığı varsayımıdır (dış rampalar varsayımı). Ancak bu iki varsayım da doyurucu değildir. Etrafı dolaşan rampalar varsayımında iki önemli problem ortaya çıkar: Birincisi, rampaların köşe dönmesi gerekir ki bu da oldukça zordur. İkincisi ise taşların rampalardan yokuş yukarı taşınması için çok sayıda insan gerektiğidir. Dış rampa varsayımında ise şöyle bir güçlük vardır: Piramit tamamlanmaya başladıkça, tepedeki rampaların çok geniş ve yüksek olması gerekir ki bu da olanaksızıdır. Üçüncü bir varsayım ise taş blokların muhtemelen salıncaklı iskelelerle kaldırıldığı yapı iskelesi varsayımıdır. Ancak buna göre iskelelerde muazzam miktarda tahta kullanmak gerekecektir. Ancak Mısır’da buna uygun çapta ahşap yoktu ve en önemlisi taş blokların ağırlığına bu tahtalar dayanamayacaktır.

Son dönemlerde ortaya atılan bir başka iddia da büyük ağırlıkların yatay taşıma ve yalnızca kızaklar ve basit kaldıraçlarla kaldırıldığıdır. Bu varsayımı İngiliz yapı ustası Peter Hodges ortaya atmıştır. Hodges, iki tonluk bir yükle deneme yapmış ve bir ucuna metal bir parça giydirilmiş kısa açılı bir ayağı bulunan uzun basit kaldıraçlarla iki kişinin bu yükleri kolayca taşıyabileceğini kanıtlamıştır. Onun bu varsayımı Herodot’un açıklamalarıyla paralellik taşımaktadır. Blokların ölçüsüne bağlı olarak metalli uç kaldırılıp, altına destek için dolgu konuluyor ve bloklar yukarı taşınıyordu. Bu işlem her bir basamakta tekrar ediyordu.

Piramitlerin yapımında kullanılan aletler:

Basit kaldıraçlar ve beşik

Basit kaldıraç sisteminin bir makine gibi kullanılarak taşların kaldırdığı ilk yapıların başında piramitlerin geldiğini Herodot aktarır. Herodot şöyle yazar:

“Rampsinitos zamanına kadar diyorlar, Mısır’da yasalar geçerliydi ve ülke pek zengindi; ama Kheops ki ondan sonra gelmiştir, kendisini kıyıcılığa kaptırmıştır. Tüm tapınakları kapatmış, Mısırlılara kurban kesmeyi yasak etmiştir; ayrıca herkesi kendisi için çalıştırmıştır. Kimisini Arabistan’daki taş ocaklarından Nil'e kadar taş çekmeye yollamış, kimilerine de bu taşları gemilere yükleyip karşı kıyıya geçirmek, oradan da Libya dağlarına kadar taşımak işini vermiştir. İşyerinde sürekli olarak yüz bin işçi çalışıyordu ve üç ayda bir nöbet değişiyorlardı. İlk on yıl halk, taşların çekildiği yolu yapmak için ezildi; çünkü bu yolu da kendi elleriyle yapmışlardır. Ve bence bu yol piramitten daha az önemli değildir; uzunluğu beş stad, genişliği on kulaç ve en yüksek noktasında yüksekliği sekiz kulaçtır. Cilalı taştan yapılmıştır; taşların üzerine hayvan resimleri kazınmıştır. Bu kaldırım ve üzerinde piramitlerin yükseldiği tepelere oyulan yeraltı odaları diyorum, on yıllık emeğe mal olmuştur. Nil’den ayırdığı bir kanalı çepeçevre dolandırıp ada haline getirdiği bir yere kazdırdığı bu odaları kral kendisi için mezar olarak yaptırmıştı. Piramitler için de ayrıca yirmi yıl harcanmıştır; beher yüzü, sekiz yüz plethron boyundadır, kare biçimindedir, yüksekliği de aynıdır. Taşlar cilalıdır ve büyük dikkatle yerleştirilmiştir; taşların her biri otuz ayaktan aşağı değildir.”

 

Biçimsel olarak kaldıraçlara doğru matematiksel prensibi kazandıran Arşimet olmasına karşın, Mısırlı ustaların 100 kilodan fazla dikili taşları taşımak ve kaldırmak için basit kaldıraçları kullandıkları bilinmektedir.

“Piramit şöyle kurulmuştur: Önce kimilerinin “bindirmelik”, kimilerinin de “küçük kurban kesme yeri” dedikleri sahanlıklar, üst üste sıralanmıştır. Bunlar yapıldıktan sonra taşlar, kısa kesilmiş ağaçlardan yapılma makinelerle yukarıya çıkarılıyordu; bu makine, taşı yerden alıp birinci sahanlığa bırakıyor, bu sahanlıkta da bir makine o makine taşı alıp ikinci sahanlığa çıkarıyor ve orada da bir vinç var; çünkü ne kadar sahanlık varsa o kadar da makine var. Belki kolay taşınabilir bir tek makine vardı da birindeki taşlar bitirilince öbürüne aktarılıyordu; biz iki türlüsünü de anlatıyoruz, çünkü bize de öyle anlattılar. Böylece ilk yapılan yer piramidin tepesi oluyor. Sonra bir alt bölüme iniliyor ve en son taş, yapının en altına, toprağa en yakın olan yerine yerleştiriliyordu. Yapı süresince işçiler ne kadar bayırturpu, ne kadar soğan, kaç baş sarımsak yemişler, piramidin üzerinde bunları gösteren ve Mısır harfleriyle yazılmış yazılar vardır ve eğer bana bunları okuyup anlatan kılavuzun sözleri aklımda iyi kalmışsa, toplamı bin altı yüz talant gümüş tutuyordu. Bunlar bu kadar tutarsa, varın hesap edin öbür giderleri, harcanan demiri ve işçilerin yiyeceği ve giyeceği ne tutmuştur? Hem şüphesiz bu anıt için harcanan zaman bundan ibaret de değildir; buna bence taşların işlenmesi, taşınması ve bir de yeraltı odacının kazılması için harcanan zamanı da eklemek gerekir ki bu da az şey değildir.” (Herodotos, Tarih, İkinci Kitap, 124-125, s. 178-179).

Buradan öğrendiğimize göre kaldıraç sisteminin bir makine gibi kullanılarak taşların kaldırdığı ilk yapıların başında piramitler gelmektedir. Bu basit kaldıraçlar daha çok beşik denilen araca benzer ve bir çeşit “basit makine” olarak tasarlanmıştır.

Piramitlerin yapılmasında kullanılan yöntem hem basit, hem çok çabuk ve kolay uygulanabilir olmalıydı. Hem temini, hem de uygulaması çok basit olan beşik, kalın bir ağaç gövdesinin ortadan diklemesine ikiye bölmesiyle yapılmıştı. Beşiğin iki yanındaki, kaldıraç gibi kullanılan birer uzun kol bulunmaktaydı. Taş beşiğin üstüne yerleştiriliyor, sonra sıra, her taş için iki kişinin beşikleri sallamasına geliyordu. Beşiklerin manivelalarla ileri geri her sallanışında, her iki tarafta da birer ahşapla taş her seferinde bir ahşap yüksekliği kadar kaldırılıyordu. Böylece blokların indirilmesi de kolaylaşmış oluyordu.

Beşik

Eğik düzlemler ve rampalar

Mısır piramitlerinin inşasında eğik düzlem ve rampaların kullanıldığı birçok bilim insanı tarafından ileri sürülmektedir. Piramitlerin yapımı ile ilgili olarak Heredot’un anlattıklarına göre, taşlar eğik düzlemler üzerinde çekilerek yerlerine çıkartılıyorlardı. Buna göre taşlar piramitlerin ya bir kenarına yapılmış ve yapıyla birlikte aşama aşama yükseltilen tek bir rampadan ya da basamaklar halinde yükselen rampalardan yukarıya çekiliyorlardı. Eğik düzlem uygulamasının, piramidin çevresini dolaşarak yükseltildiği de varsayımlar arasındadır.

Piramitlere ilişkin en temel soru belki de şudur: Neden böylesine büyük bir emek seferber edildi? Niçin bu tür yapılar yapıldı? Genel görüş işçilerin kamçıyla çalıştırılan, firavunun yüceliğini somut olarak inşa etmeleri için zorlanan kölelere piramitlerin yaptırıldığıdır. Ancak bu yapılarda halk da çalışmaktaydı. Eski Krallık, tanrı-kral Firavun’un, Güneş Tanrısı Ra’nın rahiplerinin de yardımıyla topraklarını mükemmel bir şekilde yönettiği bir dönemdir. Bu sıralarda ölümden sonra yaşam büyük oranda firavuna ve yakın ailesine özgü bir durum olarak kabul ediliyordu. Firavun öldüğü zaman, gökyüzündeki günlük geçişi sırasında Ra ile birleşerek tanrılaşıyordu; ölü firavunun ruhu halkıyla tanrılar arasında bir aracı, onların tanrıyla tek bağıydı. Yılın üç ayı tarlalarda çalışma duruyordu. İşe yaramaz olan zamanların dışındaki zamanlarda tarlalardan bir yıl için gerekli olan üründen daha fazla ürün alınıyordu, bu nedenle nehrin durumu incelenip artı ürün de özenle hesaplandıktan sonra, sel sırasında, kamusal bir projeyi gerçekleştirmek amacıyla piramitlerin yapımı için insan gönderme olanağı doğuyordu. Kamçılama ya da zorlama söz konusu değildi, aksine gönüllü işçilik söz konusuydu. Çünkü işçiler için bu ailelerinin geleceğine bir yatırımdı; eğer firavun Ra’ya uygun bir şekilde ulaştırılırsa bundan herkes yararlanacaktı. Kaynaklarda "tek bir kişi bile yorulmadan, susamadan" çalışıldığına ve evlere “ekmekten doymuş, biradan sarhoş olmuş, sanki güzel bir tanrı festivalindeymiş gibi ruhları yücelerek” dönüldüğüne ilişkin kayıtlar vardır.

Bir başka görüşe göre ise, piramitler tamamıyla pratik bir amaca hizmet ediyor olarak görülmüş olabilirler. Yunanların Heliopolis (Güneş Kenti) dedikleri kutsal delta kentindeki eski Ra tapınağında, yaratılışta güneşin ilk ışığını yakalayan sudan ilk çıkan ilksel tepeyi simgelediği söylenen, ben-ben adlı sivri bir taş bulunuyordu. Piramitler dev ben-benler olarak da görülmüş olabilirler. Geç Dördüncü Hanedanlık piramitlerinin odalarında ve geçitlerde bulunan yazıtlarda (Piramit Yazıtları) bu yorumu pekiştiren bölümler bulunmaktadır. Örneğin, bir yazıtta şöyle yazar: "(Firavun için) gökyüzüne bir merdiven kurulur, böylece o oradan gökyüzüne çıkar." Öğle sonrası koşullarında, alçalan güneşin ışığını yakalayan tozla birlikte bir ışık piramidi bulutları delip geçerek dünyaya ulaşır. Belki de piramit kralın kalkış yeriydi; yaldızlanmış zirvesiyle dağ, güneşin ilk ışınlarını yakalayacak ve buradan firavunun ruhu, aşağıda yaşayan kulları için Ra'yı selamlamak üzere yükselecekti.

Kaynakça:

Aydın Sayılı, Mısır ve Mezopotamyalılarda Matematik, Astronomi ve Tıp, Ankara 1982.

C. W. Ceram, Tanrılar, Mezarlar ve Bilginler, Çeviren: Hayrullah Örs, Remzi Kitapevi, İstanbul 1986.

Donald B Redford, McCauley, Marissa. "How were the Egyptian pyramids built?", Research, The Pennsylvania State University, Retrieved 11 December 2012.

Gökhan Kadiroğlu, Antik Dönemde Vinçler ve Kaldırma Araçlarının Kullanım Alanları, Yayımlanmamış Lisans Tezi, T.C. Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Anabilim Dalı, Danışman: Yrd. Doç. Dr. Ayça Polat Becks, Burdur 2014.

Herodotos, Tarih, Çeviren: Müntekim Ökmen, Türkiye İş Bankası Yayınları, 2015.

Humprey, J.W., Ancient Technology, Greenwood Press, London 2006.

John Baines ve Jaromir Malek, Eski Mısır, İletişim Atlaslı Büyük Uygarlıklar Ansiklopedisi, II. Cilt, Türkçeye Çevirenler: Zeynep Aruoba, Oruç Aruoba, İletişim Yayınları, İstanbul 1986.

Leland M. Roth, Mimarlığın Öyküsü, Çeviren: Ergün Akça, Kabalcı, İstanbul 2015, s. 224-254.

Mark Lehner, The Complete Pyramids: Solving the Ancient Mysteries, Thames & Hudson, 2008.

Peter A. Clayton ve Martin J. Price, Antik Dünyanın Yedi Harikası, Çeviren: Betül Avunç, Homer Kitabevi, İstanbul 2012, s. 31-54.

Prof. Dr. Yavuz UNAT
Kastamonu Üniversitesi Felsefe Bölümü

Bilim Tarihi
Etiketler
mısır
piramit
gizem
antik mısır
gize
kahire
yavuz unat